AKP'nin başörtüsü davası(!)

Kaderin şu cilvesine bakın ki başörtüsü konusunda kurtarıcı gözüyle bakılarak iktidara getirilen AKP, bütün dünyanın gözü önünde "başörtüsü yasağını" milletin bir ferdine -ve temsil ettiği koca bir millete- karşı çatır çatır savundu.Başörtüsü yasağından dolayı Türkiye'ye dava açan Leyla Şahin, AİHM'deki temyiz duruşmasında ilk mahkemede olduğu gibi hükümetin "başörtüsü yasağı demokratik bir toplumun gereğidir" iddiasına karşı adeta savaş verdi. Hukukçuların görüşlerine göre Türkiye'nin temyiz duruşmasında birinci kararı da içine alan daha geniş bir savunma yapılması gerekirken, ne ilginçtir ki Türkiye'nin avukatı Münci Özmen tarihe geçecek bir şekilde sadece 9 dakikalık bir savunma yaptı.Buna mahal vermek için olsagerek ki, rekor kısalıktaki savunmanın ardından bazı iktidar yanlısı medya mensupları olayı başka taraflara çekerek yüzkarası savunmayı "pasif onay" diye yumuşatıp iktidara açık kapı bıraktı ve milletin hazmedebileceği bir kıvama getirdi. Fakat olay o kadar vahimdi ki iktidar aleyhine bugüne kadar hiç kalem oynatmamış Nazlı Ilıcak bile tepkisini doruk noktasına ulaştırdı. Ilıcak yazısında "...millet adına üzülmemek mümkün değil. Hangimiz seçim sandığına giderken 'Kukla' seçmek istedik" diyerek bir AKP'li olarak olayın vahametini gözler önüne serdi. Ne diyelim, dürüstlük güzel şey.Sonucu 6 ay ila 1 sene arası bir zaman dilimi içerisinde açıklanacak olan davada ilginç de bir durum yaşandı. O da şu ki, Leyla Şahin'in birinci avukatına kendine göre bir sebepten sinirlenen AİHM'deki 17 yargıcın başı Başkan Luzius Wildhaber, Şahin'in ikinci avukatına kendi inisiyatifi doğrultusunda söz dahi vermedi.Herhalde O da "nasıl olsa sonucu çoktan belli bir dava. Niye kafa şişirerek bizi yoruyorsun" gibilerinden ruh halini yansıtmak istedi. Hatırlayacaksınız, ilk davada da oybirliğiyle Leyla Şahin haksız bulunmuş, onun üzerine temyize gidilmişti.AİHM'den alınacak kararları, yasaları değiştirerek Türk mahkemelerinden alınacak kararlardan üstün tutan AKP, bugünler için olacak ki tartışmalara -en azından kendi iktidarı dönemi için- nokta koydu. Yani bundan sonra yapılabilecek başkaldırılar için bir nevi gözdağı verdi AKP. Zaten bu konuda AİHM'den gelebilecek aksi bir karar da olamayacağı için, bu olay AKP'nin topu taca atması için bulunmaz bir fırsat olmuş oldu. Gelgelelim AİHM kararlarını Türk yargı kararlarından üstün tutulacak yasayı onaylayan AKP, bu konuda ileri görüşlülüğünü ortaya koymuştu zaten.Yoksa siz iktidarın başka bir sebepten mi AİHM kararlarını bu kadar gönüllü bir şekilde Türk yargısından üstün tutulduğunu zannediyordunuz!En azından hedeflenenlerden biri buydu.Burada amaçlardan başka biri de tabii ki başörtüsüyle AB'yi, AİHM'yi ve sözüm ona çağdaşlığı karşı karşıya getirmekti. Sayın Ilıcak'ın dediği gibi kim bilirdi ki bir kukla seçmek için kendi ayaklarımızla sandık başına kadar tıpış tıpış gideceğimizi!Benim takıldığım nokta ise şu ki; Sayın Tayyip bey bunu tabanına nasıl hazmettirecek? Sadece basının olayı yumuşatması veya hedef saptırması, insanların iknası için yeterli olacak mı acaba? Ya da yine top başkasına mı atılacak?En merak ettiğim soru da şu ki: Tayyip bey AİHM'den çıkacak başörtüsü aleyhine bir karardan sonra sevinebilecek mi?Diyelim ki hükümet bu davayı kazandı. Ne yapacak Tayyip bey?Başı örtülü hanımına dönüp:"Yaşasın hanım! 'Başörtüye' karşı olan davamızı kazandık" mı diyecek?