Yarın mübarek mirac gecesi... Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed Mustafa'nın (sav) eşsiz bir ikrama nail olduğu özel bir gece.
Peygamberliğinin onikinci yılında Resulullah Efendimizin kainatın en büyük ilahi ikramı olarak Allah'ın ayetlerini müşahede ve Cemalullahı seyre mazhar olduğu bu gece Recep ayının 27. gecesine tekabül etmektedir. Peygamber Efendimiz (sav), mirac gecesinde Mekkei Mükerreme'de Mescidi Harâm'dan, Kudüs'teki Mescidi Aksa'ya ve oradan da göklere yükseltilmiştir. Mirâc, merdiven demektir. Cebrâil aleyhisselâm; Allah'ın izni ve ikramı ile Peygamber Efendimizi, 52 yaşında iken, Recep ayının 27. gecesi, Mekkei Mükerreme'de Mescidi Harâm'dan, Kudüs'teki Mescidi Aksa'ya ve oradan da Allahü Teala'nın ayetlerini müşahede için göklere götürmüştür. Geceyi ibadet ve taat ile geçirmeliMirâc, ruh ve ceset ile birlikte gerçekleşmiştir ve hadise ayeti kerîme ile sabit olduğundan İslâm âlimleri miraca inanmayanın kâfir olacağını bildirmiştir. Resûlullah (sav), mirâc'da Cenneti, Cehennemi, sayısız varlıkları görüp, Kürsî, Arş ve Ruh âlemlerini geçip, bilinmeyen, anlaşılamayan, anlatılamayan şekilde, mekânsız, zamansız, cihetsiz, sıfatsız olarak Allahü teâlâyı müşahede etmiştir. Hiçbir mahlûkun bilemeyeceği, anlayamayacağı nimetlere kavuşup bir anda, Kudüs'e ve oradan da Mekkei Mükerreme'ye gelmiştir.Mirâc'da 5 vakit namaz farz olmuştur. Ezân okumak da hicretten önce Mekke'de, mirâc gecesi başlamıştır. Mirac hadisesinin nasıl gerçekleştiğini irdelemeye başlamadan evvel bu mübârek gece şerefine oruç tutup, tevbe ve istiğfar etmenin, Allahü Teala'ya yalvarıp dua etmenin, diğer mübârek gecelerde olduğu gibi, bu gecede de namaz kılıp Kur'ânı Kerîm okumanın, fakiri fukarayı sevindirip, dünya ve ahiret saadeti için Allah'a niyaz etmenin çok büyük ecir ve mükafatı bulunduğunu hatırlamakta fayda vardır...XGüzeller Güzeli'ni seyre yolculukAlemlerin Efendisini (sav) bağrına basması gereken Mekke topluluğu, kendilerine takdim edilen ilahi lütfun henüz farkına varamamıştı. İçlerinden bir insanın seçilmiş ve sevilmiş olabileceğini akılları almıyordu. Onun faziletini inkar da edemiyorlardı, ama kabüle de yanaşmıyorlardı. Gün geçtikçe insanların gönlüne taht kuran muhabbeti; kin, daşmanlık ve haset manevraları ile yok e dilmeye çalışılıyordu. Eziyetlerin, boykotların ardı arkası kesilmiyor; müminleri davalarından geri çevirmek için her türlü yola başvuruyorlardı. Boş yere çırpınılardı bunlar, zira; Allah, o Peygamberi ve çevresindeki insanları seçmiş, kıyamete dek sürecek mukaddes bir davanın, İslam'ın sarsılmaz bir temel taşı olmalarını dilemiş ve sahiplenmişti. Gözleri perdeli cahiliyye insanı bunu farkedememişti...Hz. Peygamberin Allah'a yakarışıYeni günler, ağır ıstıraplar getirmiş, müminler çile kazanında pişmeye devam etmişti ve Allah Resulü (sav), Taif halkına gitmiş, İslam'ı anlatmış, fakat taşlanmıştı... Taif halkı, kendilerine Rabb'lerinden bahseden, Güzeller Güzeli'nden haber getiren bu kutlu elçiyi kan revan içinde bırakmıştı. Nitekim meşakkatler Allah Resulü'nün sevdasını daha da artırmıştı. Nitekim Taif dönüşü esnasında; "İlahî, Kuvvetimin zaafa uğramasını, çaresiz kalışımı, halk nazarında hor görülüşümü sadece Sana arz eder, ancak Sana şikayet ederim... İlahî, gazabına uğramayayım da, çektiğim mihnetlere, belalara aldırmam..." diyerek halini Rabb'ine arzetmişti. Hz. Hatice'nin (ra) vefatlarını fırsat bilen müşrikler zulümlerini katbekat artırmışlardı.Kutsal çilenin ardından vuslata...Böylesi bir ıstırap yaşanmış değildi. Hz. Allah (cc), bu çilelerin ardına kainatın en büyük ikramını gizlemişti. Kulunu katına çağıracak, Ona en yüce ayetlerini gösterecek, Onu da en büyük ayeti olarak alemlere takdim edecekti. Bu ilahi ihsan, kutsal çilelerin ardına konmuştu...Peygamberliğin onikinci yılı... Allah (cc), Âlemlere Rahmet olarak gönderdiği Fahri Âlem Efendimizi (sav), eşsiz bir ikrama davet eder. Bu ihsan, İslam tarihi boyunca da İsra ve Mirac olarak bilinir. İsra, gece yürümek, gece yolculuğu yapmak anlamına gelir. Mirac ise, yükseğe çıkış aracı demektir.Peygamber Efendimiz (sav), bir gece Mescidi Haram'dan alınarak Mescidi Aksa'ya kadar götürülerek, oradan göklere çıkarılmış, ilahi ayetler kendisine gösterildikten sonra alındığı yere, yatağının sıcaklılığının soğumadığı bir müddet içerisinde, tekrar geri getirilmiştir. Özel olarak Resulullah'ın (sav), Mescidi Haram'dan Mescidi Aksa'ya olan yolculuğuna İsra; oradan Sema'ya uruc edişine Mirac adı verilir...
Peygamberliğinin onikinci yılında Resulullah Efendimizin kainatın en büyük ilahi ikramı olarak Allah'ın ayetlerini müşahede ve Cemalullahı seyre mazhar olduğu bu gece Recep ayının 27. gecesine tekabül etmektedir. Peygamber Efendimiz (sav), mirac gecesinde Mekkei Mükerreme'de Mescidi Harâm'dan, Kudüs'teki Mescidi Aksa'ya ve oradan da göklere yükseltilmiştir. Mirâc, merdiven demektir. Cebrâil aleyhisselâm; Allah'ın izni ve ikramı ile Peygamber Efendimizi, 52 yaşında iken, Recep ayının 27. gecesi, Mekkei Mükerreme'de Mescidi Harâm'dan, Kudüs'teki Mescidi Aksa'ya ve oradan da Allahü Teala'nın ayetlerini müşahede için göklere götürmüştür. Geceyi ibadet ve taat ile geçirmeliMirâc, ruh ve ceset ile birlikte gerçekleşmiştir ve hadise ayeti kerîme ile sabit olduğundan İslâm âlimleri miraca inanmayanın kâfir olacağını bildirmiştir. Resûlullah (sav), mirâc'da Cenneti, Cehennemi, sayısız varlıkları görüp, Kürsî, Arş ve Ruh âlemlerini geçip, bilinmeyen, anlaşılamayan, anlatılamayan şekilde, mekânsız, zamansız, cihetsiz, sıfatsız olarak Allahü teâlâyı müşahede etmiştir. Hiçbir mahlûkun bilemeyeceği, anlayamayacağı nimetlere kavuşup bir anda, Kudüs'e ve oradan da Mekkei Mükerreme'ye gelmiştir.Mirâc'da 5 vakit namaz farz olmuştur. Ezân okumak da hicretten önce Mekke'de, mirâc gecesi başlamıştır. Mirac hadisesinin nasıl gerçekleştiğini irdelemeye başlamadan evvel bu mübârek gece şerefine oruç tutup, tevbe ve istiğfar etmenin, Allahü Teala'ya yalvarıp dua etmenin, diğer mübârek gecelerde olduğu gibi, bu gecede de namaz kılıp Kur'ânı Kerîm okumanın, fakiri fukarayı sevindirip, dünya ve ahiret saadeti için Allah'a niyaz etmenin çok büyük ecir ve mükafatı bulunduğunu hatırlamakta fayda vardır...XGüzeller Güzeli'ni seyre yolculukAlemlerin Efendisini (sav) bağrına basması gereken Mekke topluluğu, kendilerine takdim edilen ilahi lütfun henüz farkına varamamıştı. İçlerinden bir insanın seçilmiş ve sevilmiş olabileceğini akılları almıyordu. Onun faziletini inkar da edemiyorlardı, ama kabüle de yanaşmıyorlardı. Gün geçtikçe insanların gönlüne taht kuran muhabbeti; kin, daşmanlık ve haset manevraları ile yok e dilmeye çalışılıyordu. Eziyetlerin, boykotların ardı arkası kesilmiyor; müminleri davalarından geri çevirmek için her türlü yola başvuruyorlardı. Boş yere çırpınılardı bunlar, zira; Allah, o Peygamberi ve çevresindeki insanları seçmiş, kıyamete dek sürecek mukaddes bir davanın, İslam'ın sarsılmaz bir temel taşı olmalarını dilemiş ve sahiplenmişti. Gözleri perdeli cahiliyye insanı bunu farkedememişti...Hz. Peygamberin Allah'a yakarışıYeni günler, ağır ıstıraplar getirmiş, müminler çile kazanında pişmeye devam etmişti ve Allah Resulü (sav), Taif halkına gitmiş, İslam'ı anlatmış, fakat taşlanmıştı... Taif halkı, kendilerine Rabb'lerinden bahseden, Güzeller Güzeli'nden haber getiren bu kutlu elçiyi kan revan içinde bırakmıştı. Nitekim meşakkatler Allah Resulü'nün sevdasını daha da artırmıştı. Nitekim Taif dönüşü esnasında; "İlahî, Kuvvetimin zaafa uğramasını, çaresiz kalışımı, halk nazarında hor görülüşümü sadece Sana arz eder, ancak Sana şikayet ederim... İlahî, gazabına uğramayayım da, çektiğim mihnetlere, belalara aldırmam..." diyerek halini Rabb'ine arzetmişti. Hz. Hatice'nin (ra) vefatlarını fırsat bilen müşrikler zulümlerini katbekat artırmışlardı.Kutsal çilenin ardından vuslata...Böylesi bir ıstırap yaşanmış değildi. Hz. Allah (cc), bu çilelerin ardına kainatın en büyük ikramını gizlemişti. Kulunu katına çağıracak, Ona en yüce ayetlerini gösterecek, Onu da en büyük ayeti olarak alemlere takdim edecekti. Bu ilahi ihsan, kutsal çilelerin ardına konmuştu...Peygamberliğin onikinci yılı... Allah (cc), Âlemlere Rahmet olarak gönderdiği Fahri Âlem Efendimizi (sav), eşsiz bir ikrama davet eder. Bu ihsan, İslam tarihi boyunca da İsra ve Mirac olarak bilinir. İsra, gece yürümek, gece yolculuğu yapmak anlamına gelir. Mirac ise, yükseğe çıkış aracı demektir.Peygamber Efendimiz (sav), bir gece Mescidi Haram'dan alınarak Mescidi Aksa'ya kadar götürülerek, oradan göklere çıkarılmış, ilahi ayetler kendisine gösterildikten sonra alındığı yere, yatağının sıcaklılığının soğumadığı bir müddet içerisinde, tekrar geri getirilmiştir. Özel olarak Resulullah'ın (sav), Mescidi Haram'dan Mescidi Aksa'ya olan yolculuğuna İsra; oradan Sema'ya uruc edişine Mirac adı verilir...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.