Allah Resulünden öğütler
Zayıf düşen büyüğe, fakirleşen zengine ve cahillerin elinde kalan âlime acıyın
08.01.2025 18:30:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Zayıf düşen büyüğe, fakirleşen zengine ve cahillerin elinde kalan âlime acıyın.
İnsanların çoğu iki haslet hususunda fitneye düşer (denenir): Sıhhat ve boş vakit.
Kalpler, kendisine iyilik edeni sevmek ve kötülükte bulunana buğzetmek üzere yaratılmışlardır.
Biz peygamberler, insanlarla akıl seviyelerine göre konuşmakla görevlendirildik.
Kendi yükünü halkın üzerine atan kimse, melundur. (Allah'ın rahmetinden uzaktır.)
İbadet yedi kısımdır; en faziletlisi helâl (rızk) peşinde olmaktır.
Allah'a ne cebir üzere itaat edilir ve ne de mağlup bırakılarak isyan edilir (günah işlenir). Allah kulları kendi başına da bırakmamıştır. O, kullarını muktedir kıldığı her şeye kadirdir ve onlara verdiği her şeye de maliktir.
Allah'ın emirlerine itaat ederlerse, onlar için bir mani ve engel yoktur. Ama günah işlerlerse, Allah-u Teâla onları engellemeye kadirdir. Ancak gücü olduğu hâlde diğerinin bir iş yapmasına engel olmayan, o işi yapanı yaptığı işe zorlamış sayılmaz.
Resulullah (s.a.a.v) oğlu İbrahim'e can verdiği sırada şöyle buyurdular: "Ey İbrahim, eğer gidenler geride kalanların öncüleri olmasaydılar ve sonrakiler de öncekilere ulaşmasalardı, sana çok üzülürdük."
Sonra Resulullah'ın mübarek gözleri yaşlandı ve şöyle buyurdu: "Göz yaşarır ve kalp acır, fakat biz Allah'ın rızası dışında, hiçbir söz söylemeyiz. Ey İbrahim, biz senin için üzgünüz."
İlim halktan alınmaz, âlimler alınır. Âlim kalmadığında ise halk, cahilleri kendilerine önder seçer ve dinî hükümleri onlardan sorar. Onlar da bilmeden fetva verirler, böylece hem kendileri sapar, hem de başkalarını saptırırlar.
Ümmetimin en faziletli cihadı, kurtuluşu beklemesidir.
Biz Ehlibeyt'in yiğitliği, bize zulmedeni affetmek ve bizi mahrum bırakana bağışta bulunmaktır.
Benim nazarımda, ümmetimden en fazla imrenilmesi gereken dostlarım; (dünya açısından) hafif yüklü, namazdan nasibi olan, Rabbine yalnızken güzel ibadet eden, halkın arasında tanınmayan, ancak kendine yetecek kadar rızkı olan, bu duruma ömrünün sonuna kadar sabreden, mirası ve ağlayanı az olandır.
Müminin çektiği her eziyet, dert, üzüntü ve hatta duyduğu sıkıntı bile yaptığı günahlarına keffaret sayılır.
Kim her istediğini yer, istediğini giyer ve istediği işi yaparsa, bunlardan vazgeçmeyene kadar Allah ona (rahmet gözüyle) bakmaz.
Mümin bir başak gibidir; bazen eğilir, bazen düzelir. Ama kâfir, selvi ağacı gibi daima diktir; sağa sola eğilip bükülmez.
Resulullah'a: "Kim dünyada herkesten daha çok çetin imtihanlara tabi tutulur?" diye sorulunca şöyle buyurdu:
"Peygamberler, daha sonra derecelerine göre (peygamberlere) en çok benzeyenler. Mümin, imanı ve amelinin güzelliği miktarınca zorluklarla karşılaşır. İmanı kâmil, ameli de güzel olanın imtihanı zor; imanı zayıf, ameli az olanın imtihanı ise az olur."
Eğer Allah katında dünyanın, bir sineğin kanadı miktarınca değeri olsaydı, Allah ondan kâfire ve münafığa bir şey vermezdi.
Dünya elden ele dolaşır; yararına olan şey, güçsüz olsan da sana ulaşacaktır; zararına olan şeyin ulaşmasını ise gücünle önleyemezsin. Kim elinden çıkan şeyden ümidini keserse, vücudu rahatlar. Kim Allah'ın taksim ettiği şeye razı olursa sevinir.
Allah'a andolsun ki, sizi cehenneme yaklaştıran her ameli bildirip sizi ondan nehyettim ve sizi cennete yaklaştıran her ameli de söyleyip size onu emrettim.
Ruhu'l-Emin (Cebrail) kalbime, hiçbir kimsenin rızkını tamamıyla almadan ölmeyeceğini ilham etti. Öyleyse rızk toplamada güzel davranın. Rızkın gecikmesi, sizi Allah katında olanı haram yoldan aramaya mecbur kılmasın. Çünkü Allah katında olan, ancak O'na itaat etmekle elde edilir.
İki sesi Allah sevmez: Musibete uğradığında feryat etmeyi ve nimete kavuştuğunda saz çalmayı." (Hasan b. Ali el-Harrani, Tuhefu'l Ukul eserinden)
İnsanların çoğu iki haslet hususunda fitneye düşer (denenir): Sıhhat ve boş vakit.
Kalpler, kendisine iyilik edeni sevmek ve kötülükte bulunana buğzetmek üzere yaratılmışlardır.
Biz peygamberler, insanlarla akıl seviyelerine göre konuşmakla görevlendirildik.
Kendi yükünü halkın üzerine atan kimse, melundur. (Allah'ın rahmetinden uzaktır.)
İbadet yedi kısımdır; en faziletlisi helâl (rızk) peşinde olmaktır.
Allah'a ne cebir üzere itaat edilir ve ne de mağlup bırakılarak isyan edilir (günah işlenir). Allah kulları kendi başına da bırakmamıştır. O, kullarını muktedir kıldığı her şeye kadirdir ve onlara verdiği her şeye de maliktir.
Allah'ın emirlerine itaat ederlerse, onlar için bir mani ve engel yoktur. Ama günah işlerlerse, Allah-u Teâla onları engellemeye kadirdir. Ancak gücü olduğu hâlde diğerinin bir iş yapmasına engel olmayan, o işi yapanı yaptığı işe zorlamış sayılmaz.
Resulullah (s.a.a.v) oğlu İbrahim'e can verdiği sırada şöyle buyurdular: "Ey İbrahim, eğer gidenler geride kalanların öncüleri olmasaydılar ve sonrakiler de öncekilere ulaşmasalardı, sana çok üzülürdük."
Sonra Resulullah'ın mübarek gözleri yaşlandı ve şöyle buyurdu: "Göz yaşarır ve kalp acır, fakat biz Allah'ın rızası dışında, hiçbir söz söylemeyiz. Ey İbrahim, biz senin için üzgünüz."
İlim halktan alınmaz, âlimler alınır. Âlim kalmadığında ise halk, cahilleri kendilerine önder seçer ve dinî hükümleri onlardan sorar. Onlar da bilmeden fetva verirler, böylece hem kendileri sapar, hem de başkalarını saptırırlar.
Ümmetimin en faziletli cihadı, kurtuluşu beklemesidir.
Biz Ehlibeyt'in yiğitliği, bize zulmedeni affetmek ve bizi mahrum bırakana bağışta bulunmaktır.
Benim nazarımda, ümmetimden en fazla imrenilmesi gereken dostlarım; (dünya açısından) hafif yüklü, namazdan nasibi olan, Rabbine yalnızken güzel ibadet eden, halkın arasında tanınmayan, ancak kendine yetecek kadar rızkı olan, bu duruma ömrünün sonuna kadar sabreden, mirası ve ağlayanı az olandır.
Müminin çektiği her eziyet, dert, üzüntü ve hatta duyduğu sıkıntı bile yaptığı günahlarına keffaret sayılır.
Kim her istediğini yer, istediğini giyer ve istediği işi yaparsa, bunlardan vazgeçmeyene kadar Allah ona (rahmet gözüyle) bakmaz.
Mümin bir başak gibidir; bazen eğilir, bazen düzelir. Ama kâfir, selvi ağacı gibi daima diktir; sağa sola eğilip bükülmez.
Resulullah'a: "Kim dünyada herkesten daha çok çetin imtihanlara tabi tutulur?" diye sorulunca şöyle buyurdu:
"Peygamberler, daha sonra derecelerine göre (peygamberlere) en çok benzeyenler. Mümin, imanı ve amelinin güzelliği miktarınca zorluklarla karşılaşır. İmanı kâmil, ameli de güzel olanın imtihanı zor; imanı zayıf, ameli az olanın imtihanı ise az olur."
Eğer Allah katında dünyanın, bir sineğin kanadı miktarınca değeri olsaydı, Allah ondan kâfire ve münafığa bir şey vermezdi.
Dünya elden ele dolaşır; yararına olan şey, güçsüz olsan da sana ulaşacaktır; zararına olan şeyin ulaşmasını ise gücünle önleyemezsin. Kim elinden çıkan şeyden ümidini keserse, vücudu rahatlar. Kim Allah'ın taksim ettiği şeye razı olursa sevinir.
Allah'a andolsun ki, sizi cehenneme yaklaştıran her ameli bildirip sizi ondan nehyettim ve sizi cennete yaklaştıran her ameli de söyleyip size onu emrettim.
Ruhu'l-Emin (Cebrail) kalbime, hiçbir kimsenin rızkını tamamıyla almadan ölmeyeceğini ilham etti. Öyleyse rızk toplamada güzel davranın. Rızkın gecikmesi, sizi Allah katında olanı haram yoldan aramaya mecbur kılmasın. Çünkü Allah katında olan, ancak O'na itaat etmekle elde edilir.
İki sesi Allah sevmez: Musibete uğradığında feryat etmeyi ve nimete kavuştuğunda saz çalmayı." (Hasan b. Ali el-Harrani, Tuhefu'l Ukul eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.