Allah’a inanmayan Deysani İmam Sadık’ın evine gitti
Allah’a inanmayan Abdullah Deysanî, İmam Sâdık’ın (a.s.) evine gitti ve ondan kendisine Allah’ın varlığını ispatlamasını istedi
01.09.2022 08:45:00





Allah'a inanmayan Abdullah Deysanî, İmam Sâdık'ın (a.s.) evine gitti ve ondan kendisine Allah'ın varlığını ispatlamasını istedi.
İmam, "Adın ne?" diye sorunca, Deysanî hiçbir şey söylemeden kalkıp gitti.
Arkadaşları, adını neden söylemediği sorduklarında, "Adımın Abdullah (Allah'ın kulu) olduğunu söyleseydim, 'Kulu olduğun şu Allah kimdir ki sen, O'na kulluk etmedesin?' diye soracaktı" dedi.
Arkadaşları, "Haydi tekrar ona git" dediler, "Bu defa adını sormamasını iste ondan!"
Deysanî, onların söylediğini yapıp tekrar İmam'a gitti ve "Bana, Allah'ı ispatla ama ismimi sorma" dedi.
İmam (a.s.) oturmasını söyledi. İmam'ın (a.s.) küçük çocuğu o sırada elindeki bir yumurtayla oynuyordu. İmam (a.s.) çocuğun elindeki yumurtayı alarak şöyle dedi:
"Ey Deysanî! Bu, kalın kabuğu olan sağlam ve kapalı bir kaledir! Sağlam kabuğun altında ince bir zar vardır; o ince zarın içinde eriyik halde saydam bir altınla, saydam bir gümüş iç içe bulunur ki, asla birbirine karışmaz ve birbiriyle karışmadan öylece iç içe kalırlar.
Ne sağlıklı bir şey içinden çıkıp sağlıklı ve sağlam olduğunu bize haber verebilir, ne de onu bozabilecek bir şey içine sızıp içindeki bozulmadan bizi haberdar edebilir.
Erkek mi yoksa dişi mi olarak yaratıldığı kesinlikle belli değildir. Şu haliyle yarılıp açılıyor ve içinden çok güzel renkler çıkıveriyor. Bunca hayret verici özelliklerin, birisi tarafından yaratılmış olduğunu düşünmüyor musun?"
Deysanî bir süre sustu ve düşünceye daldı; sonra başını kaldırıp, "Şahadet ederim ki, eşi ve benzeri olmayan Allah'tan başka ilah yoktur; şahadet ederim ki, Muhammed, O'nun kulu ve elçisidir; şahadet ederim ki siz, insanlara Allah'ın hücceti ve imamısınız. Ben geçmişimden pişmanlık duyuyor ve tövbe ediyorum!"
Deysanî ile Hişam b. Hakem'in münazarası
Hişam b. Hakem, İmam Cafer'in en yakın öğrencilerinden biridir. İmam Cafer, onu münazara ve kelam konusunda yetiştirmiştir.
Muhammed b. İshak şöyle rivayet ediyor:
Abdullah Deysanî, Hişam b. Hakem'e sordu: "Senin, Rabbin var mıdır?"
Hişam, "Evet, var" dedi,
"Peki, bu Rabbin Kâdir midir?"
"Evet, Kâdirdir ve karşı konulmaz bir güce sahiptir."
Deysanî dedi ki: "Dünyayı küçültmeden ve yumurtayı büyütmeden bütün dünyayı yumurtanın içine sokabilir mi?"
Hişam dedi ki: "Buna cevap vermem için bana süre ver."
Deysanî, "Sana bir yıl süre veriyorum" dedi. Sonra ayrılıp gitti.
Hişam bineğine binerek İmam Câfer'in yanına gitti. İzin isteyerek huzuruna girdi.
Hişam dedi ki: "Ey Resulullah'ın oğlu! Abdullah ed-Deysanî bana öyle bir soru sordu ki, bu soruya cevap vermek için Allah'a ve sana dayanmaktan başka bir çarem yok!"
İmam dedi ki: "Ne sordu sana?"
Hişam dedi ki: "Bana şöyle şöyle sordu."
İmam dedi ki: "Ey Hişam, kaç duyun var?"
"Beş duyum var."
İmam buyurdu ki: "Bunlardan en küçüğü hangisidir?"
Hişam, "Görme duyusu."
İmam, "Peki, görme duyusunun çapı ne kadardır?"
Hişam, "Bir mercimek kadar veya ondan daha küçüktür."
İmam buyurdu ki: "Ey Hişam! Ön tarafına ve üst tarafına bak ve ne gördüğünü bana anlat."
Hişam dedi ki: "Gök, yer, evler, saraylar, kara parçaları, dağlar ve nehirler görüyorum."
İmam şöyle dedi: "Senin gördüğün bunca varlıkları bir mercimeğin veya ondan daha küçük bir şeyin içine girdirmeye güç yetiren Allah, dünyayı küçültmeden ve yumurtayı da büyütmeden bütün bir dünyayı yumurtanın içine sokabilir."
Hişam derhal İmam'a sarıldı, ellerini, başını ve ayaklarını öpmeye başladı. Ve şöyle dedi: "Bu kadarı bana yeter. Ey Resulûllah'ın oğlu!"
Abdullah Deysanî pek çok defa İmam Sâdık'ın huzuruna gelmiş ve kendisiyle konuşmuştur. Bazen bu konuşmalara İmam'ın öğrencilerinden Hişam b. Hakem aracılık ediyordu.
Hişam b. Hakem şöyle diyor:
Deysan bana dedi ki: "Benim bir sorum var, onu sahibine (İmam Sâdık'a) sormama izin veriyor musun? Ben bu soruyu birçok âlime sordum ama onlar bana ikna edici bir cevap veremediler."
Hişam dedi ki: "O soruyu bana sor, belki ikna edici bir cevap verebilirim."
Deysanî: "Ben bunu İmam Câfer'e sormak istiyorum" dedi.
Hişam diyor ki: "Onun için İmam'dan izin aldım.
O içeri girdiğinde, İmam'a, "Sana soru sormak için bana izin verir misin?" dedi.
İmam, "İstediğini sorabilirsin" buyurdu.
Deysanî: "Senin bir yaratıcının olduğuna ait delilin nedir?" diye sordu.
İmam, "Ben iki hâletten hariç değilim. Ya kendim, kendimi yaratmışım; bu durumda da iki şey söz konusu olabilir; Ben, kendimi yaratırken ya benim varlığım, önceden vardı veya yoktu.
Eğer önceden vardıysa o zaman onu yapmaya ihtiyacım yoktu. Ama eğer önceden yoktuysam, sen de biliyorsun ki, yokluk herhangi bir şey yaratamaz.
Bu durumda üçüncü bir şey sabit olmaktadır; o da şudur ki; benim bir yaratıcım vardır, o da âlemlerin Rabbi olan Allah'tır."
Hişam diyor ki: "Deysanî hiçbir söz söylemeden kalktı ve gitti."
Allame Meclisi diyor ki: "Bu delil sağlam bir delildir. Aynı zamanda eser ve icadın da mucit ve müessirin varlığına dayalı olduğunu göstermektedir.
İnsanın vicdanı da bunun hakkaniyetine hükmetmektedir. Ve aklın bunu reddetmeye imkanı yoktur. (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
İmam, "Adın ne?" diye sorunca, Deysanî hiçbir şey söylemeden kalkıp gitti.
Arkadaşları, adını neden söylemediği sorduklarında, "Adımın Abdullah (Allah'ın kulu) olduğunu söyleseydim, 'Kulu olduğun şu Allah kimdir ki sen, O'na kulluk etmedesin?' diye soracaktı" dedi.
Arkadaşları, "Haydi tekrar ona git" dediler, "Bu defa adını sormamasını iste ondan!"
Deysanî, onların söylediğini yapıp tekrar İmam'a gitti ve "Bana, Allah'ı ispatla ama ismimi sorma" dedi.
İmam (a.s.) oturmasını söyledi. İmam'ın (a.s.) küçük çocuğu o sırada elindeki bir yumurtayla oynuyordu. İmam (a.s.) çocuğun elindeki yumurtayı alarak şöyle dedi:
"Ey Deysanî! Bu, kalın kabuğu olan sağlam ve kapalı bir kaledir! Sağlam kabuğun altında ince bir zar vardır; o ince zarın içinde eriyik halde saydam bir altınla, saydam bir gümüş iç içe bulunur ki, asla birbirine karışmaz ve birbiriyle karışmadan öylece iç içe kalırlar.
Ne sağlıklı bir şey içinden çıkıp sağlıklı ve sağlam olduğunu bize haber verebilir, ne de onu bozabilecek bir şey içine sızıp içindeki bozulmadan bizi haberdar edebilir.
Erkek mi yoksa dişi mi olarak yaratıldığı kesinlikle belli değildir. Şu haliyle yarılıp açılıyor ve içinden çok güzel renkler çıkıveriyor. Bunca hayret verici özelliklerin, birisi tarafından yaratılmış olduğunu düşünmüyor musun?"
Deysanî bir süre sustu ve düşünceye daldı; sonra başını kaldırıp, "Şahadet ederim ki, eşi ve benzeri olmayan Allah'tan başka ilah yoktur; şahadet ederim ki, Muhammed, O'nun kulu ve elçisidir; şahadet ederim ki siz, insanlara Allah'ın hücceti ve imamısınız. Ben geçmişimden pişmanlık duyuyor ve tövbe ediyorum!"
Deysanî ile Hişam b. Hakem'in münazarası
Hişam b. Hakem, İmam Cafer'in en yakın öğrencilerinden biridir. İmam Cafer, onu münazara ve kelam konusunda yetiştirmiştir.
Muhammed b. İshak şöyle rivayet ediyor:
Abdullah Deysanî, Hişam b. Hakem'e sordu: "Senin, Rabbin var mıdır?"
Hişam, "Evet, var" dedi,
"Peki, bu Rabbin Kâdir midir?"
"Evet, Kâdirdir ve karşı konulmaz bir güce sahiptir."
Deysanî dedi ki: "Dünyayı küçültmeden ve yumurtayı büyütmeden bütün dünyayı yumurtanın içine sokabilir mi?"
Hişam dedi ki: "Buna cevap vermem için bana süre ver."
Deysanî, "Sana bir yıl süre veriyorum" dedi. Sonra ayrılıp gitti.
Hişam bineğine binerek İmam Câfer'in yanına gitti. İzin isteyerek huzuruna girdi.
Hişam dedi ki: "Ey Resulullah'ın oğlu! Abdullah ed-Deysanî bana öyle bir soru sordu ki, bu soruya cevap vermek için Allah'a ve sana dayanmaktan başka bir çarem yok!"
İmam dedi ki: "Ne sordu sana?"
Hişam dedi ki: "Bana şöyle şöyle sordu."
İmam dedi ki: "Ey Hişam, kaç duyun var?"
"Beş duyum var."
İmam buyurdu ki: "Bunlardan en küçüğü hangisidir?"
Hişam, "Görme duyusu."
İmam, "Peki, görme duyusunun çapı ne kadardır?"
Hişam, "Bir mercimek kadar veya ondan daha küçüktür."
İmam buyurdu ki: "Ey Hişam! Ön tarafına ve üst tarafına bak ve ne gördüğünü bana anlat."
Hişam dedi ki: "Gök, yer, evler, saraylar, kara parçaları, dağlar ve nehirler görüyorum."
İmam şöyle dedi: "Senin gördüğün bunca varlıkları bir mercimeğin veya ondan daha küçük bir şeyin içine girdirmeye güç yetiren Allah, dünyayı küçültmeden ve yumurtayı da büyütmeden bütün bir dünyayı yumurtanın içine sokabilir."
Hişam derhal İmam'a sarıldı, ellerini, başını ve ayaklarını öpmeye başladı. Ve şöyle dedi: "Bu kadarı bana yeter. Ey Resulûllah'ın oğlu!"
Abdullah Deysanî pek çok defa İmam Sâdık'ın huzuruna gelmiş ve kendisiyle konuşmuştur. Bazen bu konuşmalara İmam'ın öğrencilerinden Hişam b. Hakem aracılık ediyordu.
Hişam b. Hakem şöyle diyor:
Deysan bana dedi ki: "Benim bir sorum var, onu sahibine (İmam Sâdık'a) sormama izin veriyor musun? Ben bu soruyu birçok âlime sordum ama onlar bana ikna edici bir cevap veremediler."
Hişam dedi ki: "O soruyu bana sor, belki ikna edici bir cevap verebilirim."
Deysanî: "Ben bunu İmam Câfer'e sormak istiyorum" dedi.
Hişam diyor ki: "Onun için İmam'dan izin aldım.
O içeri girdiğinde, İmam'a, "Sana soru sormak için bana izin verir misin?" dedi.
İmam, "İstediğini sorabilirsin" buyurdu.
Deysanî: "Senin bir yaratıcının olduğuna ait delilin nedir?" diye sordu.
İmam, "Ben iki hâletten hariç değilim. Ya kendim, kendimi yaratmışım; bu durumda da iki şey söz konusu olabilir; Ben, kendimi yaratırken ya benim varlığım, önceden vardı veya yoktu.
Eğer önceden vardıysa o zaman onu yapmaya ihtiyacım yoktu. Ama eğer önceden yoktuysam, sen de biliyorsun ki, yokluk herhangi bir şey yaratamaz.
Bu durumda üçüncü bir şey sabit olmaktadır; o da şudur ki; benim bir yaratıcım vardır, o da âlemlerin Rabbi olan Allah'tır."
Hişam diyor ki: "Deysanî hiçbir söz söylemeden kalktı ve gitti."
Allame Meclisi diyor ki: "Bu delil sağlam bir delildir. Aynı zamanda eser ve icadın da mucit ve müessirin varlığına dayalı olduğunu göstermektedir.
İnsanın vicdanı da bunun hakkaniyetine hükmetmektedir. Ve aklın bunu reddetmeye imkanı yoktur. (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.