MHP lideri Devlet Bahçeli'nin "Öcalan" çağrısıyla başlayan İmralı ile açılım süreci, önce "Terörsüz Türkiye" süreci olarak adlandırıldı, ardından da TBMM'de oluşturulan komisyonun adına da "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" denildi.
En başta ifade edelim; komisyon teröristbaşı Öcalan'ın talebiyle kuruldu, çünkü açılım sürecinde atılacak olan adımlar konusunda adımların Meclis çatısı altında atılması gerektiğini, bunun da için de Meclis'te bir komisyon kurulmasını istemişti.
Meclis güvencesi dışında, Öcalan'ın istediği başka bir güvence ise infaz yasasındaki değişikliklerdi. Yani hukuki güvence…
Komisyonun ilk toplantıda aldığı karar oldukça dikkat çekmişti, alınan kararlar 10 yıl boyunca kamuoyundan gizli tutulması oy birliğiyle kabul edilmişti.
Komisyon toplantılarına önce şehit aileleri ve dernekleri, gaziler ve dernekleri davet edildi, yapılan konuşmalar "yorumsuz" bir şekilde dinlenildi. Ardından da Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri, insan hakları dernekler davet edildi ve dinlenildi.
Şehit yakınları ve gaziler adına konuşan Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Başkanı Mustafa Işık şunları ifade etti:
"Terör örgütü PKK çatı bir örgüt olmasına rağmen uzantıları silah bırakmadığı ve terörist faaliyetlerini sürdürdüğü sürece sadece PKK'nın silah bırakmasının bir anlamı olmayacağını özellikle vurguluyoruz."
"Kamuoyunda sıkça bahsedilen eşit yurttaşlık, ana dilde eğitim adı altında masummuş gibi gösterilen talepleri Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik bir tehdit olarak görüyoruz."
"Şehit aileleri nihai fedakârlığı yaptı. Evlatlarını, eşlerini, babalarını ömürlerinin ilkbaharında kaybetti. Suç işleyen, kurşun sıkan, bomba atan kimse; askerini, polisini, öğretmenini, korucusunu, vatandaşını katleden cezasını çekmelidir."
"Teröristbaşı Öcalan'ın serbest bırakılmasını ve teröre bulaşan kişilere Covid-19; yaşlılık veya kalıcı hastalık gibi nedenlerle kısmi af veya genel affın gündeme gelmesini asla kabul etmiyoruz. Son günlerde bazı örgüt mensuplarının salıverildiğinin sosyal mecralarda paylaşıldığı da görülmektedir."
"Şehit yakınları ve gazilerin sabrı fazla zorlanmamalı. Zafer nidalarıyla kutlama yapılmasına izin verilmemeli. Önceki açılım sürecinde Habur'da yaşananlardan ders çıkarılmalı."
Evet, şehit yakınlarının ve gazilerin görüşleri bu şekilde. Terörsüz Türkiye sürecinde Bahçeli ve hükümet yetkilileri sık sık, şehit yakınlarının ve gazilerin görüşleri alınmadan hiçbir adım atılmayacağı, onların rencide edilmeyeceği vurgusu yapıyorlardı.
Bakalım, komisyonla ile yürütülen bu son açılım süreci şehit yakınlarının ve gazilerin bu talepleri çerçevesinde mi şekillenecek yoksa başka bir şekilde mi?
Başka bir şekil derken, Barış Anneleri'nin komisyonda yaptığı konuşmalar oldukça dikkat çekti. Komisyonun 5'inci toplantısında konuşan Barış Anneleri'nden Nezahat Teke, "Aslında ben bir Kürt anneyim. Eğer bugün burada Kürtçe konuşsaydım kendimi daha güzel ifade edebilirdim ama o imkân bana verilmediği için Türkçemin yettiği kadarıyla konuşmaya çalışacağım" diye başladı. Teke, bu sözlerle kanunlarında resmi dili Türkçe olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Meclisi bünyesindeki bir komisyonunda Kürtçe tartışmasını başlatmış oldu.
Bu pası alan DEM Parti boş durur mu, bu konuda açıklama yapan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, "Bu komisyonun dün bir olgunluk göstermesini beklerdik. Nasıl bir olgunluk beklerdik. Bugün bambaşka bir şey konuşuyor olabilirdik. Ana dilinde konuşmak isteyen Nezahat Teke'ye ana dilinde konuşabileceği olanakları sağlayabilirdi. Meselenin kendisi dün orada tezahür etti. Anadilinde konuşamamak, komisyonun gündemine gelmiş oldu" dedi.
Yaşanan bu tartışmalar bile Meclis bünyesinde böyle bir komisyonun neden kurulmaması gerektiğinin bir ispatı niteliğinde.
Yanlış anlaşılmasın, Kütçe konuşulmasın, Lazca, Çerkezce, Arapça konuşulmasın demiyoruz, ama bu ülkenin resmi Türkçe'dir, bu bir birlik unsurudur, birlik ve beraberliğimizin teminatlarından biridir.
Barış Anneleri sadece Kürtçe tartışması çıkarmadı. Öcalan'ın çözüm için çabaladığını ifade eden Teke, "Komisyonun onunla da görüşmesi gerekiyor. Komisyonun kendi arasında, işte, 'Kendin pişir, kendin ye' meselesi olmasın. Eğer işin içindeyse birlikte yürütmeleri gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Barış Annelerinden Türkiye Bozkurt, "Öcalan, 27 Şubat'ta bir çağrı yaptı. Gerilla onların çağrısını yerde bırakmadı çünkü Öcalan şimdiye kadar hiç yanlış yapmamış. Bundan sonra da yanlış yapmaz çünkü Kürt halkı ona güveniyor. Onun için bu komisyonda onu dinlemeliler çünkü gerçek muhatabı odur. Onlarla konuşmalılar, dinlemeliler" dedi.
Komisyonda söz alan Barış Annesi Rebia Kıran da şunları söyledi: "Öcalan'ın özgürleşmesini istiyoruz. Gelsin -siz dediniz- Mecliste otursun, derdimizi birbirimize anlatalım. Şimdi, hâlâ tecrit var… Öcalan'ın özgürleşmesini istiyoruz, ondan sonra, gerillanın özgürleşmesini istiyoruz."
Bu vatan için şehit vermiş aileler de o komisyonda konuştu, onları şehit edenlerin aileleri de!
Bunlar ısınma turları mı, nihai kararlar ve adımlar için birer basamak mı?
Komisyonun İmralı'nın talebiyle kurulması ve daha ilk toplantısında 10 yıl gizlilik kararı alması, sürecin şehit ailelerinin talep ettiği şekilde ilerlemeyeceğini gösteriyor.
Öyle olmasa, neden gizli tutulsun?
- Gebze'de yıkılan binanın bize anlattıkları / 30.10.2025
- PKK, Türkiye’de ‘demokratik entegrasyon’ hedefinde / 29.10.2025
- Birinci vazifemiz, Cumhuriyetimizi ilelebet muhafaza etmektir / 28.10.2025
- Bahçeli’nin Kıbrıs duruşu: 2000 ve 2025 / 25.10.2025
- ABD-İsrail ikilisinin şekillendirdiği Suriye, Türkiye'nin menfaatine değil / 23.10.2025
- Enflasyonda itibarımız yerlerde / 22.10.2025
- 22 Ekim'in 1'nci yılında endişe verici tablo! / 21.10.2025
- İsrail'in hedefinde Kıbrıs var! / 18.10.2025
- Gazze'de ateşkes sonrası ABD'nin odağında hangi ülkeler var? / 17.10.2025












 
 




































































