Allah’ı bilmenin sınırları
O'na boyun eğmenin ilk adımı O'nu bilmektir
09.01.2024 19:08:00 / Güncelleme: 09.01.2024 19:14:23
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Feth b. Abdullah rivâyet ediyor: "Ebû İbrahim Mûsâ b. Ca'fer'e (aleyhisselâm) tevhid ile ilgili bazı sorular içeren bir mektup yazdım. Bana kendi el yazısıyla şu cevabı gönderdi:
"Kullarına hamdini ilham eden Allah'a hamd olsun."
Sehl b. Ziyad'ın aktardığı rivâyette yer alan ifadeleri: "Varlığı vehimlerin kıvrımlarını ezip geçmiştir" İfadesine kadar aynen zikretmiştir.
Fazladan şunları söylemiştir:
"O'na boyun eğmenin ilk adımı O'nu bilmektir.
O'nu eksiksiz bilmenin şekli O'nu birlemedir. O'nu kusursuz olarak birlemek için O'ndan sıfatları nefyetmek gerekir.
Her sıfat mevsuftan (vasıflanan) ayrı olduğuna ve her mevsuf sıfattan ayrı olduğuna tanıklık eder. Bunların her biri diğerinin ezelî oluşunun imkânsız olduğuna tanıklık ederler.
Allah'ı vasfeden, O'nu sınırlandırmış, O'nu sınırlandıran, O'nu saymış, O'nu sayan ezelîliğini geçersiz kılmış olur.
O'nun hakkında, 'Nasıldır?' diyen, O'nu vasfetmenin peşindedir.
'Neyin içindedir?' diyen, O'nu bir şeyin kapsadığını tasavvur etmektedir.
'Neyin üzerindedir?' diyen O'nu bilmemiştir.
'Nerededir?' diyen, bir yerlerde olmadığını tasavvur etmektedir.
'O, nedir?' diye soran, O'nu nitelemek istemiştir.
'Nereye kadardır?' diyen, O'nun için son öngörmüştür.
Bilinen bir şey yokken O, bilendi. Yaratılan bir şey yokken O, yaratıcıydı. Kulluk sunan kimse yokken O, Rab idi. Rabb'imizi böyle vasfederiz. O, vasfedenlerin tüm nitelemelerinden münezzehtir."
Muhammed b. Ebû Umeyr anlatıyor: "Efendim İmam Mûsâ b. Ca'fer'in (a.s.) yanına gittim ve dedim ki:
'Ey Resûlullah'ın oğlu bana tevhidi öğret.'
'Ey Ebû Muhammed! Tevhid konusunda Yüce Allah'ın Kitabı'nda anlattıklarının ötesine geçme, aksi takdirde helâk olursun.
Bil ki, Yüce Allah birdir, tektir. Hiçbir şeye muhtaç değildir, her şey O'na muhtaçtır. Doğmamıştır ki vârisi olabilsin. Doğrulmamıştır ki ortağı olsun. Eş, evlat ve ortak edinmemiştir.
O, ölümsüz dâima diri olandır, acze düşmeyen mutlak kudret sahibidir. Kahredici güce sahip ve mağlup edilmeyendir.
Acele etmez, Halîm'dir. Tükenmez ebedîdir. Sonu olmayan Bâki'dir. Zevâl bulmaz sabittir. Yoksul düşmez zengindir. Zelîl olmaz Aziz'dir. Cahil olmaz Âlim'dir. Zulmetmez Âdil'dir.
Cimrilik etmez cömerttir. Akıllar, O'nu takdir edemez, vehimler O'nu kavrayamaz. Kıtalar O'nu kuşatamaz. Mekânlar O'nu ihtiva edemez. Gözler O'nu göremez; O, gözleri görür. O, Latif'tir, her şeyden haberdardır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.
'Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O'dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir.'
O, öncesinden hiçbir şey olmayan ilktir. O, sonrasında hiçbir şey olmayan sondur. O, kadim ve öncesizdir, O'ndan başkası mahlûk ve sonradan olmadır. Mahlûkların sıfatlarından yücedir, uludur, büyüktür' buyurdu."
Muhammed b. Hakîm anlatıyor: "Mûsâ b. Ca'fer (a.s.), babama şöyle yazdı:
Yüce Allah, sıfatlarının künhüne varılmaktan uludur; yücedir, büyüktür. O'nu, kendisini vasfettiği gibi vasfedin. Bundan başka nitelemelerden de uzak durun."
İmam Mûsâ Kâzım şöyle buyurmuştur:
"Hiç şüphesiz Yüce Allah'a hiçbir şey benzemez. Eşyanın yaratıcısını bir cisimle veya bir sûretle veya bir yaratılışla yahut bir sınırlama ile ya da organlarla vasfeden kimsenin bu tutumundan daha utanmazca, daha arsızca bir davranış olabilir mi? Allah bütün bunlardan uludur, yücedir."
KAZA, KADER VE HÜKÜM BAHSİ
Zekeriyya b. İmran, Ebû'l-Hasan Mûsâ b. Ca'fer'den (aleyhisselâm) şöyle rivâyet etmiştir:
"Göklerde ve yerde hiçbir şey, şu yedi özellik bir araya gelme-dikçe meydana gelmez: Kaza, kader, irade, meşiet, kitab, ecel ve izin.
Kim bunlardan başka bir özelliğin de var olduğunu iddia ederse Allah'a karşı yalan uydurmuş olur veya Allah Azze ve Celle'yi reddetmiş olur."
Ali b. İbrahim el-Hâşimî şöyle rivâyet etmiştir:
"Ebû'l-Hasan Mûsâ b. Ca'fer'in (aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum:
'Ancak Allah'ın dilediği, irade ettiği, takdir ettiği ve hüküm verdiği (kaza) bir şey olabilir.'
Dedim ki: 'Allah'ın dilemesinin anlamı nedir?'
Buyurdu ki: 'Fiile başlamaktır.'
'Peki, Allah'ın takdir etmesinin anlamı nedir?' diye sordum.
Buyurdu ki: 'Bir şeyi enine boyuna takdir edip planlamaktır.'
Dedim ki: 'Kazanın (hüküm vermenin) anlamı nedir?'
'Bir şeyin var olmasına hükmettiği zaman onu onaylamış demektir. İşte artık bunu geri çevirmek mümkün değildir' buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
"Kullarına hamdini ilham eden Allah'a hamd olsun."
Sehl b. Ziyad'ın aktardığı rivâyette yer alan ifadeleri: "Varlığı vehimlerin kıvrımlarını ezip geçmiştir" İfadesine kadar aynen zikretmiştir.
Fazladan şunları söylemiştir:
"O'na boyun eğmenin ilk adımı O'nu bilmektir.
O'nu eksiksiz bilmenin şekli O'nu birlemedir. O'nu kusursuz olarak birlemek için O'ndan sıfatları nefyetmek gerekir.
Her sıfat mevsuftan (vasıflanan) ayrı olduğuna ve her mevsuf sıfattan ayrı olduğuna tanıklık eder. Bunların her biri diğerinin ezelî oluşunun imkânsız olduğuna tanıklık ederler.
Allah'ı vasfeden, O'nu sınırlandırmış, O'nu sınırlandıran, O'nu saymış, O'nu sayan ezelîliğini geçersiz kılmış olur.
O'nun hakkında, 'Nasıldır?' diyen, O'nu vasfetmenin peşindedir.
'Neyin içindedir?' diyen, O'nu bir şeyin kapsadığını tasavvur etmektedir.
'Neyin üzerindedir?' diyen O'nu bilmemiştir.
'Nerededir?' diyen, bir yerlerde olmadığını tasavvur etmektedir.
'O, nedir?' diye soran, O'nu nitelemek istemiştir.
'Nereye kadardır?' diyen, O'nun için son öngörmüştür.
Bilinen bir şey yokken O, bilendi. Yaratılan bir şey yokken O, yaratıcıydı. Kulluk sunan kimse yokken O, Rab idi. Rabb'imizi böyle vasfederiz. O, vasfedenlerin tüm nitelemelerinden münezzehtir."
Muhammed b. Ebû Umeyr anlatıyor: "Efendim İmam Mûsâ b. Ca'fer'in (a.s.) yanına gittim ve dedim ki:
'Ey Resûlullah'ın oğlu bana tevhidi öğret.'
'Ey Ebû Muhammed! Tevhid konusunda Yüce Allah'ın Kitabı'nda anlattıklarının ötesine geçme, aksi takdirde helâk olursun.
Bil ki, Yüce Allah birdir, tektir. Hiçbir şeye muhtaç değildir, her şey O'na muhtaçtır. Doğmamıştır ki vârisi olabilsin. Doğrulmamıştır ki ortağı olsun. Eş, evlat ve ortak edinmemiştir.
O, ölümsüz dâima diri olandır, acze düşmeyen mutlak kudret sahibidir. Kahredici güce sahip ve mağlup edilmeyendir.
Acele etmez, Halîm'dir. Tükenmez ebedîdir. Sonu olmayan Bâki'dir. Zevâl bulmaz sabittir. Yoksul düşmez zengindir. Zelîl olmaz Aziz'dir. Cahil olmaz Âlim'dir. Zulmetmez Âdil'dir.
Cimrilik etmez cömerttir. Akıllar, O'nu takdir edemez, vehimler O'nu kavrayamaz. Kıtalar O'nu kuşatamaz. Mekânlar O'nu ihtiva edemez. Gözler O'nu göremez; O, gözleri görür. O, Latif'tir, her şeyden haberdardır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.
'Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O'dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir.'
O, öncesinden hiçbir şey olmayan ilktir. O, sonrasında hiçbir şey olmayan sondur. O, kadim ve öncesizdir, O'ndan başkası mahlûk ve sonradan olmadır. Mahlûkların sıfatlarından yücedir, uludur, büyüktür' buyurdu."
Muhammed b. Hakîm anlatıyor: "Mûsâ b. Ca'fer (a.s.), babama şöyle yazdı:
Yüce Allah, sıfatlarının künhüne varılmaktan uludur; yücedir, büyüktür. O'nu, kendisini vasfettiği gibi vasfedin. Bundan başka nitelemelerden de uzak durun."
İmam Mûsâ Kâzım şöyle buyurmuştur:
"Hiç şüphesiz Yüce Allah'a hiçbir şey benzemez. Eşyanın yaratıcısını bir cisimle veya bir sûretle veya bir yaratılışla yahut bir sınırlama ile ya da organlarla vasfeden kimsenin bu tutumundan daha utanmazca, daha arsızca bir davranış olabilir mi? Allah bütün bunlardan uludur, yücedir."
KAZA, KADER VE HÜKÜM BAHSİ
Zekeriyya b. İmran, Ebû'l-Hasan Mûsâ b. Ca'fer'den (aleyhisselâm) şöyle rivâyet etmiştir:
"Göklerde ve yerde hiçbir şey, şu yedi özellik bir araya gelme-dikçe meydana gelmez: Kaza, kader, irade, meşiet, kitab, ecel ve izin.
Kim bunlardan başka bir özelliğin de var olduğunu iddia ederse Allah'a karşı yalan uydurmuş olur veya Allah Azze ve Celle'yi reddetmiş olur."
Ali b. İbrahim el-Hâşimî şöyle rivâyet etmiştir:
"Ebû'l-Hasan Mûsâ b. Ca'fer'in (aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum:
'Ancak Allah'ın dilediği, irade ettiği, takdir ettiği ve hüküm verdiği (kaza) bir şey olabilir.'
Dedim ki: 'Allah'ın dilemesinin anlamı nedir?'
Buyurdu ki: 'Fiile başlamaktır.'
'Peki, Allah'ın takdir etmesinin anlamı nedir?' diye sordum.
Buyurdu ki: 'Bir şeyi enine boyuna takdir edip planlamaktır.'
Dedim ki: 'Kazanın (hüküm vermenin) anlamı nedir?'
'Bir şeyin var olmasına hükmettiği zaman onu onaylamış demektir. İşte artık bunu geri çevirmek mümkün değildir' buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.