Amerikan askerlerinin yaptığıişkence sadece Irak'la sınırlı değil. Uluslararası insan hakları örgütlerinin de resmen onayı ile Afganistan'da Amerikan askerlerinin yaptığı sistematik işkenceler perçinlenmiş oldu.
Beyaz Saray sakinleri ve Şahin kanat temsilcileri her ne kadar, işkence olayının spesifik olduğunu söyleseler de ortaya çıkan yeni belge ve bilgiler onları yalanlıyor.
İşkenceye kapı araladığı ve Savunma bakanlığını oto kontrol edemediği gerekçesi ile köşeye sıkıştırılan Bakan Rumsfeld, çıkış yolu ararken kendini Irak'ın tam ortasında buldu.
İşgalin yoğunlaştığı günlerde Irak'a gizli ziyaret yapan Bakan Rumsfeld, kendine yönelik iddiaları haksız bulduğu gibi istifa etmek gibi bir tercihinin de olmadığını insanların gözünün içine baka baka söylüyor.
Pentagon'da yapılan, yapanın yanına kar kalıyor.
Amerikan pragmatizminin bu derece yansıtılabildiği bir ortam olmadı.
Bush'un Irak'ta içine düştüğü durum ve yapılan anketlerdeki başarı derecesi ortada; ama Bush oportünist açılımlarla paçayı kaptırmamakta direniyor.
O'nun sağ kolu Rumsfeld de işgalin kol gezdiği, direnişin tırmanışa geçtiği, kendi karizmasının da çizildiği bir esnada Irak'a ziyaret gerçekleştiriyor.
Yüzsüzlüğün ve densizliğin başka nasıl bir tarifi olabilir?
Yapılanlar ve yaşananlar ortada.
Ebu Garip'te insanlık dışı eylemlerin yargılaması ağır aksak ilerliyor. İşgalin faturasının kime kesilceği muallakta gösteriliyor. Afganistan'da sivillere yapılanlar unutturulmaya çalışılıyor.
İşkencenin ve vahşetin üzerine giden, olaya çomak sokan medya kuruluşları ve resmi kişilere ise baskılar yapılıyor. Dünya jandarması Amerika, bir taraftan kendi askerini uluslararası yargıya çektirmemek için karar üstüne karar çıkarırken, Saddam'ın nerede ve nasıl yargılayacağına dair uluslararası açılımları elinin tersi ile itiyor.
BM'yi işgal esnasında takmayanlar, bugün aynı örgütü kurtuluş vesilesi olarak görüyor.
Demokrasi havarisi kesilenlerin ise esamesi okunmuyor.
Tarihinin hemen her döneminde işkence ile, hukuk tanımamazlık ile içli dışlı olan Amerikan ruhu, Irak'ta ruhunu teslim etmek üzere.
Irak'ta beşer onar öldürülen işgal gücü askerlerinin dramı örtülse de sümenaltı edilen dosyalar bir bir ortaya çıkarılacak diye düşünüyoruz.
İnsanlık adına anti demokratik olarak nitelendirilen ülkelerdeki insanları kurtarabilmek ve sözde demokratik yaşam boyutunu katmak isteyen işgalcilerin ortak yöntemi bu.
Demokrasi ve hukuk adına akıtılan kanlar o ülkelerin sonunu hazırladı.
Amerikan yüzyılı son dönemlerini yaşıyor.
Bush da bunun farkında.
Köşeye sıkıştırılan vahşi hayvanların saldırısı Amerika'nın bugünkü halini hatırlatmıyor mu?
Eceli gelen köpeğin cami duvarına işemesi gibi ya da.
Beyaz Saray sakinleri ve Şahin kanat temsilcileri her ne kadar, işkence olayının spesifik olduğunu söyleseler de ortaya çıkan yeni belge ve bilgiler onları yalanlıyor.
İşkenceye kapı araladığı ve Savunma bakanlığını oto kontrol edemediği gerekçesi ile köşeye sıkıştırılan Bakan Rumsfeld, çıkış yolu ararken kendini Irak'ın tam ortasında buldu.
İşgalin yoğunlaştığı günlerde Irak'a gizli ziyaret yapan Bakan Rumsfeld, kendine yönelik iddiaları haksız bulduğu gibi istifa etmek gibi bir tercihinin de olmadığını insanların gözünün içine baka baka söylüyor.
Pentagon'da yapılan, yapanın yanına kar kalıyor.
Amerikan pragmatizminin bu derece yansıtılabildiği bir ortam olmadı.
Bush'un Irak'ta içine düştüğü durum ve yapılan anketlerdeki başarı derecesi ortada; ama Bush oportünist açılımlarla paçayı kaptırmamakta direniyor.
O'nun sağ kolu Rumsfeld de işgalin kol gezdiği, direnişin tırmanışa geçtiği, kendi karizmasının da çizildiği bir esnada Irak'a ziyaret gerçekleştiriyor.
Yüzsüzlüğün ve densizliğin başka nasıl bir tarifi olabilir?
Yapılanlar ve yaşananlar ortada.
Ebu Garip'te insanlık dışı eylemlerin yargılaması ağır aksak ilerliyor. İşgalin faturasının kime kesilceği muallakta gösteriliyor. Afganistan'da sivillere yapılanlar unutturulmaya çalışılıyor.
İşkencenin ve vahşetin üzerine giden, olaya çomak sokan medya kuruluşları ve resmi kişilere ise baskılar yapılıyor. Dünya jandarması Amerika, bir taraftan kendi askerini uluslararası yargıya çektirmemek için karar üstüne karar çıkarırken, Saddam'ın nerede ve nasıl yargılayacağına dair uluslararası açılımları elinin tersi ile itiyor.
BM'yi işgal esnasında takmayanlar, bugün aynı örgütü kurtuluş vesilesi olarak görüyor.
Demokrasi havarisi kesilenlerin ise esamesi okunmuyor.
Tarihinin hemen her döneminde işkence ile, hukuk tanımamazlık ile içli dışlı olan Amerikan ruhu, Irak'ta ruhunu teslim etmek üzere.
Irak'ta beşer onar öldürülen işgal gücü askerlerinin dramı örtülse de sümenaltı edilen dosyalar bir bir ortaya çıkarılacak diye düşünüyoruz.
İnsanlık adına anti demokratik olarak nitelendirilen ülkelerdeki insanları kurtarabilmek ve sözde demokratik yaşam boyutunu katmak isteyen işgalcilerin ortak yöntemi bu.
Demokrasi ve hukuk adına akıtılan kanlar o ülkelerin sonunu hazırladı.
Amerikan yüzyılı son dönemlerini yaşıyor.
Bush da bunun farkında.
Köşeye sıkıştırılan vahşi hayvanların saldırısı Amerika'nın bugünkü halini hatırlatmıyor mu?
Eceli gelen köpeğin cami duvarına işemesi gibi ya da.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005