Amerikan başkanları kendilerinin üstün meziyetlere sahip olduklarını ve bu meziyetlerinin dünyaya yeni bir nizam vermek için tanrı tarafından bahşedildiğini sanırlar.
Amerikan halkının bilincinde de kendilerinin üstün bir toplum olduğu ve dünyayı en iyi kendilerinin yönetebilecekleri vehimi vardır.
Amerika'nın başında şuan kendisinin tanrıyla(!) konuştuğuna inanan fanatik bir başkan var.
Tanrıdan emir aldığını söyleyerek onun sevgisini tüm dünyaya yaymayı amaçlayan Bush'un aşırı sevgisi şiddete dönüşmüş durumda.
Amerikan yönetimini militarist bir devlet haline getiren ve daha radikal bir din devleti haline sokmuş bulunan oğul Bush'un babası gibi kurukafa tarikatına bağımlı olduğu da iddia edilmekte.
Kabala sistematiği ile yoğrulmuş Evanjelizmin müridi oldukları söylenen Baba-oğul Bush, kendilerine kutsal bir ruh arayışı içindeler.
Bu ruhun üflenmesinde dörbir yandan dünyayı sarmalamakta olan askeri konuşlanmalar önemli rol oynamakta.
Amerikan yönetimi üsler imparatorluğunu genişletirken bir zamanlar İngiliz, Alman ve Fransızların yaptıkları gibi o bölgelerin topraklarında varlıklarını kalıcı hale getirmiyorlar, Amerika metod olarak topraklarda kalabalık ordudan ziyade stratejik üslerle palına işlerlek kazandırıyor.
Almanya, Fransa ve İngiltere'nin Osmanlı'nın son dönemlerinde üşüştükleri Ortadoğu'da Dünya savaşları sonucu oluşan boşluğu Amerika doldururken Amerika'nın bölgesel tezlerinin anlam bulması için Amerika kendine muhatap ülkeler de oluşturma çabasında bulundu.
Kuveyt, Ürdün ve Yemen gibi küçük ülkeler bunlardan başlıcaları
Amerika'nın bu topraklarda kendi politikalarını kurgulayabilmesi için muhatap ülkeleri elde tutması da gerekiyor.
Muhatap bulamayan kararlar ve adımlar kısa bir süre sonra yokolup giderler.
Amerika da kendine muhatap aldığı ülke ve ülke liderlerle Ortadoğu etkinliğini idame ettirmek istiyor.
Osmanlı'nın Ortadoğu'dan çekildiği topraklar bugün krizin noktasıdır.
Çok bilinmeyenli bir denklem olarak Ortadoğu denkleminde çözüm öyle kolay değil.
Amerikan yönetimi bölgenin bu durumunu hafife alarak muhatap kabul ettiği ülkelerle siyasal ve ekonomik yönelişlerde bulunuyor.
Amerikan halkının bilincinde de kendilerinin üstün bir toplum olduğu ve dünyayı en iyi kendilerinin yönetebilecekleri vehimi vardır.
Amerika'nın başında şuan kendisinin tanrıyla(!) konuştuğuna inanan fanatik bir başkan var.
Tanrıdan emir aldığını söyleyerek onun sevgisini tüm dünyaya yaymayı amaçlayan Bush'un aşırı sevgisi şiddete dönüşmüş durumda.
Amerikan yönetimini militarist bir devlet haline getiren ve daha radikal bir din devleti haline sokmuş bulunan oğul Bush'un babası gibi kurukafa tarikatına bağımlı olduğu da iddia edilmekte.
Kabala sistematiği ile yoğrulmuş Evanjelizmin müridi oldukları söylenen Baba-oğul Bush, kendilerine kutsal bir ruh arayışı içindeler.
Bu ruhun üflenmesinde dörbir yandan dünyayı sarmalamakta olan askeri konuşlanmalar önemli rol oynamakta.
Amerikan yönetimi üsler imparatorluğunu genişletirken bir zamanlar İngiliz, Alman ve Fransızların yaptıkları gibi o bölgelerin topraklarında varlıklarını kalıcı hale getirmiyorlar, Amerika metod olarak topraklarda kalabalık ordudan ziyade stratejik üslerle palına işlerlek kazandırıyor.
Almanya, Fransa ve İngiltere'nin Osmanlı'nın son dönemlerinde üşüştükleri Ortadoğu'da Dünya savaşları sonucu oluşan boşluğu Amerika doldururken Amerika'nın bölgesel tezlerinin anlam bulması için Amerika kendine muhatap ülkeler de oluşturma çabasında bulundu.
Kuveyt, Ürdün ve Yemen gibi küçük ülkeler bunlardan başlıcaları
Amerika'nın bu topraklarda kendi politikalarını kurgulayabilmesi için muhatap ülkeleri elde tutması da gerekiyor.
Muhatap bulamayan kararlar ve adımlar kısa bir süre sonra yokolup giderler.
Amerika da kendine muhatap aldığı ülke ve ülke liderlerle Ortadoğu etkinliğini idame ettirmek istiyor.
Osmanlı'nın Ortadoğu'dan çekildiği topraklar bugün krizin noktasıdır.
Çok bilinmeyenli bir denklem olarak Ortadoğu denkleminde çözüm öyle kolay değil.
Amerikan yönetimi bölgenin bu durumunu hafife alarak muhatap kabul ettiği ülkelerle siyasal ve ekonomik yönelişlerde bulunuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005