Baş Hocamızın Hakka vuslatının gönül dünyamızda meydana getirdiği depremin artçı şokları devam ediyor. Ancak tek tesellimiz onunla yaşadığımız anılar/hatıralar.
Buruk geçen ramazan ikliminde, Okan Egesel ile Eyüp Kabil beylerin her gün Meltem TV'de canlı olarak yayımlanan "Mahalle Kahvesi İftar ve Sahur" programlarına konuk olan dostların merhum hocamızla ilgili hatıralarını dinledikçe içimde meltem rüzgarları esiyor.
Elimde olmadan hocamla yaşadığım anılar/hatıralar dramatik bir film izler gibi geçiyor gözlerimin önünden…
Halimi sorarsanız, bir zamanların öne çıkan şarkıcısı Coşkun Sabah'ın "Bu akşam çimde hüzün var/Gözümde canlandı anılar…" şarkı sözlerinde hafızamı tazelemeye çalışıyorum.
Eskişehir'de zaman tünelinde zihni bir yolculuğa çıkıyorum.
Tarih 1995… Gümüşhane'de devlet memurluğuna yeni başladığım yıllar. İl Jandarma Komutanlığında Levazım Hesap Sorumlusu olarak… Prof. Dr. Haydar Baş hocam konferans vermek üzere Gümüşhane'ye gelecek. Yeni evliyiz. Eşim ilk kez hocamı yakından göreceği için heyecanlıyız.
Beklenen gün geldi hocam Kültür Merkezinde muhteşem bir konferans verdi. Konferans sonunda İhsan Terzi ağabeyin evindeyiz. Hocam bana dönerek ne iş yaptığımı sordu. Ben de devlet memuru olduğumu ve yeni göreve başladığımı yaptığım işi anlattım.
Sözlerim bitince; "Bak evladım! Hesap yapmak için bilgisayarın tuşlarına basıyorsun. Ekrana görüntüler gelip sayılar çıkıyor değil mi?" "Evet" dedim. Devamında öyle bir cümle kurdu ki… Aradan 25 değil 125 yıl da geçse unutamayacağım sözler: "Hayat da böyle. Aynı bilgisayarda olduğu gibi nefsinin tuşlarına basarsan gerçek bir kul olur Allah'ı görürsün. İbadetlerinden tat alırsın."
Aile olmaya başladığımız daha ilk günlerde o zaman öyle bir ölçü verdi ki bize ona olan sevgimizin aşka benzer bir bağlılığa dönüşü o gündü. Benzetme müthişti.
Yine Gümüşhane'de 1990'lı yılların sonu… Arkadaşlarla birlikte Trabzon'a hocamızı ziyarete gittiğimiz günlerden biri. Hiç unutmam kış mevsimi. Karın diz boyu olduğu Zigana dağını zar-zor aştık. Bu ziyarette yanımızda hocamızı ilk kez görecek bir arkadaşımızın kayın biraderi de var.
Bu arkadaş o vakitler yere göğe sığdırılamayan bizim dışımızda herkesin hocaefendi diye sempati duyduğu "FETÖ" elebaşına yakın duran bir isim. Eniştesinin hatırı için bizimle gelmiş. O zamanalar dinler arası diyalog faaliyetlerinin zirvede olduğu günler.
Tabii Hocam sohbetinde özellikle Fetullah Gülen'in dinler arası diyalog ile dinimize büyük zarar verdiğini, İslam'ın temel hükümlerini çiğnediğini, diyaloğun misyonerlik faaliyeti olduğunu belirtip Fetullah Gülen'e yüklendiği bir sohbeti oldu.
Bu arkadaş meğerse içinden hocamın anlattıklarına itiraz ediyormuş. Vakit ilerleyince Gümüşhane'ye dönmek için müsaade istedik. Bizimle tek tek görüşüp vedalaşırken sıra bu arkadaşa geldi. Gayet sakin bir ses tonuyla; "Evladım sen kimsin? Benim söylediklerimin tamamı doğru. Neden itiraz ediyorsun. İtiraz ediyorsan neden soru sormuyor konuşmuyorsun? Ben başkasına benzemem. Hain bu adam!" buyurdu.
Biz ne olduğunu şaşırdık birden. Ortam buz kesti. Arkadaşın yüzü kıpkırmızı. Dondu kaldı. Hiç konuşamadı. Gümüşhane'ye doğru yola çıktığımızda bize araç içinde gönlünden geçenleri itiraf etti.
O zaman bir kez daha anladık ki, Hak dostu, gönül ehli insanların irfan meclislerinde kişi gönlüne sahip olacak. Unutulmayacak bir andı yaşadıklarımız.
Yıl 2005… Eskişehir'e tayinle geleli bir yıl oldu. Yaz tatilinde avukat Fahri Gürgenburan Bey'le birlikte ailece yaz tatilini Karadeniz'de geçirmek üzere yola çıktık. Uzun bir yolculuktan sonra Gümüşhane'ye varıp biraz dinlendikten sonra yanımıza aile büyüklerimizi de alıp önce Akçaabat'a hocamı ziyarete gittik.
Her zamanki gibi bizi güler yüzü tatlı sohbetiyle karşılayan hocamız, evinin bahçesinde yeşillikler içinde asmalarının altında bizlere sohbet ediyor. Bir müddet sonra ilk kez hocamı yakından gören rahmetli babam hocamın sohbetinden etkilenmiş olacak ki, "Hocam, oğlum sizi çok seviyor. Onun için ben de sizi çok seviyorum. Siz güzelsiniz yolunuz güzel" deyince mutlu olan hocam, "Hasan amca oğlun uzakta. Ben sana daha yakınım. Bir isteğin olursa ara beni" dediğinde bizi sahiplenmesi gönlümde sevinç güvercinlerinin kanatlanıp gökyüzüne uçtuğu anı hiç unutamam.
Yıllar sonra 2013 yılında babam vefat ettiğinde hocamın Gümüşhane'ye gönderdiği dostlar onun cenaze ve defin işlemlerini yapmıştı. En zor anımızda kıymetli hocam yine yanımızdaydı. Eskişehir'e dönüşte Akçaabat'a ziyaretine gittim. Babamın onu çok sevdiğini söyleyince "Desene evladım pir efendimiz babanı karşıladı" cümlesi acımı hafifletmeye yetmişti.
Daha nice anılar…
Şimdi ikisi de rahmetli olup rablerine kanatlanıp uçtular. Allah rahmet eylesin. Mekanları makamları cennet olsun.
Yazıyı Coşkun Sabah'ın aynı şarkının devamında söylediği şu sözlerle bitirelim: "Sensiz geçmiyor bu akşamlar/Gönlümde dinmiyor arzular/Kavuşmak istiyorum, sarılmak istiyorum/Bak bizi bekliyor anılar…"
- Bir anketin düşündürdükleri / 26.03.2024
- Ramazanın getirdiği bir demet güzellikler / 12.03.2024
- 106. yıl sonra Eskişehir’de… / 27.02.2024
- Emekliler kervanının yeni üyesi / 20.02.2024
- Perşembe akşamı izlenimlerim! / 13.02.2024
- Yerel seçimler üzerine / 07.02.2024
- Bu bizim insanlık namına görevimiz! / 30.01.2024
- Bir nefes sıhhat / 23.01.2024
- Üç cilt çıkan kitaplarımın öyküsü / 16.01.2024