Elinizi vicdanınıza koyup cevap verin; aşağıda sunacağım şu gelişmeler karşısında siz de, Ankara'nın temasları hangi türden, diye sormaz mısınız?
Kerkük'te 7-8 Türkmen tek seansta işgalci ABD-Peşmerge konsorsiyumu tarafından öldürülürken Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Washington'la temasdayız, her şey kontrol altında, açıklaması yapıyorlar. Bu açıklama henüz kulaklarda yankılanmadan işgalci ABD-Peşmerge konsorsiyumu, 2-3 Türkmen'i daha öldürüveriyor.
Ankara'dakiler yine, Washington'la temas halindeyiz, açıklaması yapıyorlar; derken işgalci ABD askerleri, Türkmenlerin Kerkük'teki merkez binalarını önce gece ansızın basıyorlar, ruhsatlı silahlarına, bazı önemli-gizli evraklarına el koyuyorlar. Hızlarını alamıyorlar, öğle üzeri ikinci kez basıyorlar, bir Türkmen'i de gözaltına alıyorlar.
Peşmergeler'e, tâ işgal öncesinden bu yana en ağır silahları dağıtan ABD, Türkmenler'in ruhsatlı silahlarına, "müdafaa-ı nefs" için kuytu yerlere zula ettikleri çakar-çakmaz paslı tüfeklerine bile el koyuyor.
Birkaç saat sonra öğreniyoruz ki, ABD Türkmenler'e yaptığı baskınla ilgili Türkiye'yi önceden haberdar etmiş, Ankara'dakiler "son derece olumlu" bulmuşlar.
Şimdi, siz sormaz mısınız, Ankara'nın temasları hangi türden, diye?
İşgalci ABD'ye Türkmenlerin binalarına baskın yapmaları için olumlu görüş bildiren Ankara'dakilere şu soruyu sormak lüzumu hissediyorum; işgalci ABD-Peşmerge konsorsiyumu, Musul-Kerkük'te acaba günlük kaç taneye kadar Türkmen'i öldürecekleri konusunda da Ankara'dan görüş istedi mi, Ankara herhangi bir sayı bildirdi mi?
Temas sonrasında
pişkin Peşmergeli hali
Başbakan Erdoğan ve yardımcısı Gül, Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) Ankara'daki adamlarıyla da temas edildiğini açıklıyorlar. Bu açıklamanın üzerinden henüz saat geçmeden Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin Ankara'daki Temsilcisi Bahros Galali 8 Türkmen'in ölümüne ilişkin ilginç bir değerlendirme yapıyor. Pişkin Galali, Türkmenlerin, Türkiye'nin Irak'a asker göndermesi için bahane yaratmaya çalıştıklarını söylüyor.
Bu ne cüret, bu ne pişkinlik.
Şimdi, siz yine sormaz mısınız, Ankara'nın temasları hangi türden, diye?
Ankara'nın "temaslarının somut sonuçları"na bakıldığında, sözkonusu "temasların hangi türden" olduğu, Ankara'dakilerin gerçekten kimden yana durdukları zaten kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bunu anlamak için kâhin olmaya gerek yok.
Dün, Bakan Gül'ün kartel medyasındaki "sohbet odaları"ndaki bilgilendirmelerine noktalı virgül koymuştuk; aslında Gül'ün ifade ettikleri, temaslarından farklı değil.
Petrol iştahı
kabartılan Ankara
Gül, bir yandan Irak bizim komşumuz, savaş sonrası istikrarın bir an önce sağlanmasını istiyoruz, toprak bütünlüğünü savunuyoruz, derken; diğer yandan, stratejik olarak Türkiye'nin Anadolu'ya sıkışıp kalma, hapsolma keyfiyeti yok, oradaki petrolden de Türkiye hakkını, hukuki bir düzen içinde alacaktır, diyor.
Öğleden sonra günaydın sayın Bakanım? Görenim değil, sadece bakanım!
Gül, öbür yandan da diyor ki, Irak'ın toprak bütünlüğünden sorumlu olan otorite şu anda ABD ve İngiltere...
Irak'ı işgal ederek sömürü-kaos ve bölme tezgahını kuran kaba kuvveti, Irak'ın toprak bütünlüğünden sorumlu olan otorite olarak deklare ediyor.
Gül, ya sayı saymasını bilmiyor, ya da Türk askerinin başına geçirilen çuvallardan, masum Türkmenlere bile hayat hakkı tanınmayıp öldürülmeye başlandığından haberi yok. Gül, böylesi bir Amerikan düzleminde işgal sofrasından petrol içmeye iştah kabartıyor.
Siz, şimdi sormaz mısınız, somut sonuçları belli şu temaslarınız gibi, bu dış politikalarınız hangi türden, diye?
Kendi vatan toprağındaki yüzlerce petrol kuyusu dış talimatlarla üstü kapatıldığı bilinen devletin Bakanı, işgal altındaki komşunun petrolünden nemalanmak için iştah kabartıyor? Hem de bugüne kadar zırnık koklatmak bir yana, başımıza çuval geçiren global oburların sofrasında.
Hiiiiç, lâfı eveleyip-gevelemeye hacet yok; Ankara'nın bu saklı iştahı, temasları kadar somut vahametler doğuracak niteliktedir.
Bush'a, halkı bile
'çekil oradan' diyor
Newsweek'in hafta sonu yayınladığı kamuoyu yoklamasına göre, Amerikan halkının yüzde 70'inin bile, "Irak'taki ABD işgal ordusunun batağa saplanacağı'' görüşünde olduğu bir süreçte, Ankara'dakiler, aman petrol canım kredi şarkısına hâlâ Amerika, Amerika, illa da Amerika nakaratını tutturmuş gidiyorlar. Milletimiz, AKP kadrolarından bu kadar da Amerikancılığı beklemiyordu. Herhalde bu kadarı da fazla... Değil mi?
Görmüyor musunuz; Bush'a kendi halkı bile "Irak'tan çekil" mesajı verirken; Ankara'dakiler, Washington'a "kredin kadar?, olmadı işgal petrolü kadar uğruna ölürüz ağabey" mesajı gönderiyorlar?
Ankara'dakilerin gerçekten basiretleri bağlanmış olamaz mı?
O halde, körler sağırlar birbirlerini ağırlar, türünden güya politik-stratejik seanslarla asla doğru yol bulunamaz. Bu gemi artık, AB veya ABD söyledi, ben de yaptım oldu, rotasıyla yürümez.
Yapılacak tek iş kaldı; samimiyetle akl-ı selim sahibi insanlarımızla iştişare ve toplumun önündeki yerli yüreklerden istifade etmek için vakit kaybetmemek.
Ankara'dakiler, Washington'la temas ettiklerinin binde biri kadar bu yerli yüreklerle temas edebilirlerse; ülkemiz kurtulur, milletimiz her zorluktan da alnının akıyla çıkar.
Kerkük'te 7-8 Türkmen tek seansta işgalci ABD-Peşmerge konsorsiyumu tarafından öldürülürken Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Washington'la temasdayız, her şey kontrol altında, açıklaması yapıyorlar. Bu açıklama henüz kulaklarda yankılanmadan işgalci ABD-Peşmerge konsorsiyumu, 2-3 Türkmen'i daha öldürüveriyor.
Ankara'dakiler yine, Washington'la temas halindeyiz, açıklaması yapıyorlar; derken işgalci ABD askerleri, Türkmenlerin Kerkük'teki merkez binalarını önce gece ansızın basıyorlar, ruhsatlı silahlarına, bazı önemli-gizli evraklarına el koyuyorlar. Hızlarını alamıyorlar, öğle üzeri ikinci kez basıyorlar, bir Türkmen'i de gözaltına alıyorlar.
Peşmergeler'e, tâ işgal öncesinden bu yana en ağır silahları dağıtan ABD, Türkmenler'in ruhsatlı silahlarına, "müdafaa-ı nefs" için kuytu yerlere zula ettikleri çakar-çakmaz paslı tüfeklerine bile el koyuyor.
Birkaç saat sonra öğreniyoruz ki, ABD Türkmenler'e yaptığı baskınla ilgili Türkiye'yi önceden haberdar etmiş, Ankara'dakiler "son derece olumlu" bulmuşlar.
Şimdi, siz sormaz mısınız, Ankara'nın temasları hangi türden, diye?
İşgalci ABD'ye Türkmenlerin binalarına baskın yapmaları için olumlu görüş bildiren Ankara'dakilere şu soruyu sormak lüzumu hissediyorum; işgalci ABD-Peşmerge konsorsiyumu, Musul-Kerkük'te acaba günlük kaç taneye kadar Türkmen'i öldürecekleri konusunda da Ankara'dan görüş istedi mi, Ankara herhangi bir sayı bildirdi mi?
Temas sonrasında
pişkin Peşmergeli hali
Başbakan Erdoğan ve yardımcısı Gül, Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) Ankara'daki adamlarıyla da temas edildiğini açıklıyorlar. Bu açıklamanın üzerinden henüz saat geçmeden Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin Ankara'daki Temsilcisi Bahros Galali 8 Türkmen'in ölümüne ilişkin ilginç bir değerlendirme yapıyor. Pişkin Galali, Türkmenlerin, Türkiye'nin Irak'a asker göndermesi için bahane yaratmaya çalıştıklarını söylüyor.
Bu ne cüret, bu ne pişkinlik.
Şimdi, siz yine sormaz mısınız, Ankara'nın temasları hangi türden, diye?
Ankara'nın "temaslarının somut sonuçları"na bakıldığında, sözkonusu "temasların hangi türden" olduğu, Ankara'dakilerin gerçekten kimden yana durdukları zaten kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bunu anlamak için kâhin olmaya gerek yok.
Dün, Bakan Gül'ün kartel medyasındaki "sohbet odaları"ndaki bilgilendirmelerine noktalı virgül koymuştuk; aslında Gül'ün ifade ettikleri, temaslarından farklı değil.
Petrol iştahı
kabartılan Ankara
Gül, bir yandan Irak bizim komşumuz, savaş sonrası istikrarın bir an önce sağlanmasını istiyoruz, toprak bütünlüğünü savunuyoruz, derken; diğer yandan, stratejik olarak Türkiye'nin Anadolu'ya sıkışıp kalma, hapsolma keyfiyeti yok, oradaki petrolden de Türkiye hakkını, hukuki bir düzen içinde alacaktır, diyor.
Öğleden sonra günaydın sayın Bakanım? Görenim değil, sadece bakanım!
Gül, öbür yandan da diyor ki, Irak'ın toprak bütünlüğünden sorumlu olan otorite şu anda ABD ve İngiltere...
Irak'ı işgal ederek sömürü-kaos ve bölme tezgahını kuran kaba kuvveti, Irak'ın toprak bütünlüğünden sorumlu olan otorite olarak deklare ediyor.
Gül, ya sayı saymasını bilmiyor, ya da Türk askerinin başına geçirilen çuvallardan, masum Türkmenlere bile hayat hakkı tanınmayıp öldürülmeye başlandığından haberi yok. Gül, böylesi bir Amerikan düzleminde işgal sofrasından petrol içmeye iştah kabartıyor.
Siz, şimdi sormaz mısınız, somut sonuçları belli şu temaslarınız gibi, bu dış politikalarınız hangi türden, diye?
Kendi vatan toprağındaki yüzlerce petrol kuyusu dış talimatlarla üstü kapatıldığı bilinen devletin Bakanı, işgal altındaki komşunun petrolünden nemalanmak için iştah kabartıyor? Hem de bugüne kadar zırnık koklatmak bir yana, başımıza çuval geçiren global oburların sofrasında.
Hiiiiç, lâfı eveleyip-gevelemeye hacet yok; Ankara'nın bu saklı iştahı, temasları kadar somut vahametler doğuracak niteliktedir.
Bush'a, halkı bile
'çekil oradan' diyor
Newsweek'in hafta sonu yayınladığı kamuoyu yoklamasına göre, Amerikan halkının yüzde 70'inin bile, "Irak'taki ABD işgal ordusunun batağa saplanacağı'' görüşünde olduğu bir süreçte, Ankara'dakiler, aman petrol canım kredi şarkısına hâlâ Amerika, Amerika, illa da Amerika nakaratını tutturmuş gidiyorlar. Milletimiz, AKP kadrolarından bu kadar da Amerikancılığı beklemiyordu. Herhalde bu kadarı da fazla... Değil mi?
Görmüyor musunuz; Bush'a kendi halkı bile "Irak'tan çekil" mesajı verirken; Ankara'dakiler, Washington'a "kredin kadar?, olmadı işgal petrolü kadar uğruna ölürüz ağabey" mesajı gönderiyorlar?
Ankara'dakilerin gerçekten basiretleri bağlanmış olamaz mı?
O halde, körler sağırlar birbirlerini ağırlar, türünden güya politik-stratejik seanslarla asla doğru yol bulunamaz. Bu gemi artık, AB veya ABD söyledi, ben de yaptım oldu, rotasıyla yürümez.
Yapılacak tek iş kaldı; samimiyetle akl-ı selim sahibi insanlarımızla iştişare ve toplumun önündeki yerli yüreklerden istifade etmek için vakit kaybetmemek.
Ankara'dakiler, Washington'la temas ettiklerinin binde biri kadar bu yerli yüreklerle temas edebilirlerse; ülkemiz kurtulur, milletimiz her zorluktan da alnının akıyla çıkar.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019