Anne sütü

Annelik, Allah-u Teâlâ'nın biz kadınlara lutfettiği en kutsal görevdir. Bebeğin anne karnına düşmesiyle birlikte değişmeye başlayan hormonlar ve kadının doğası gereği; muhabbeti de annenin gönlüne düşer. İçinde kıpırtılar, sevinç, duygusallık, sorumluluk duygusuyla karışık bir endişe ve bir olgunluk hali ortaya çıkar. Bu karışık duygular içerisinde, anne hem kendinin, hem de bebeğinin sağlığını da düşünmek zorundadır. Gerek gebelik süresince, gerekse sonrasında annenin ruhsal ve bedensel sağlığı bebekle doğrudan ilişkilidir. O nedenle anne adayları dengeli ve doğal beslenmeli, mümkün olduğunca kimyasal ilaç ve doğası bozulmuş gıdalardan uzak durmalıdır.Bir yandan annesini görevi için adım adım hazırlayan Rabbimiz, bir taraftan da bebeğin gıdasını eksiksiz sağlayacak olan anne sütünü damla damla halk etmektedir. Bu yönde de vücutta gereken fizyolojik şartlar hazırlanır. Bebek doğduğunda beslenebileceği en mükemmel gıda, hem de onun bünyesine en uygun şekliyle hazırdır bile?Hayatın ilk birkaç yılı, sağlıklı bir yaşamın temellerinin atıldığı son dedece önemli bir dönemdir. İşte anne sütü bebeğin gereksinim duyduğu besin maddelerini uygun miktar ve kalitede içermesi, enfeksiyonlara karşı koruyucu özellikleri ile tek fizyolojik bebek besinidir. Bebeğin fizyolojik ve psikolojik gereksinimlerini 4-6 ay tek başına karşılar. İki yaşına kadar da uygun gıda desteğiyle birlikte anne sütüne devam edilmelidir. Anne sütü; yalnız protein, karbonhidrat ve yağların bir karışımı olmanın ötesinde bebeğin sindirim sistemi, sinir sisteminin gelişmesi, büyüme-gelişmesinin sağlanmasında ve enfeksiyonlardan korunmasında çok önemli birtakım maddeleri ihtiva etmektedir. Anne sütü alan bebeklerin zekâ düzeyleri daha yüksek olmaktadır. Anne sütündeki proteinler alerjen olmayan proteinlerdir, sinir sisteminin gelişiminde rolü olan kolesterol anne sütünde yüksek miktarda bulunmaktadır, beyin gelişiminde ve hücre çoğalmasında rol alan poliansature yağ asitleri anne sütünde yüksek oranda bulunmaktadır. Anne sütünde demir miktarı az olmasına karşın emilimi çok yüksektir dolayısıyla bebeği kansızlıktan korur. İçerdiği sodyum miktarı düşük konsantrasyondadır bebeğin tam gelişmemiş olan böbreklerinde yük oluşturmaz. Çok çeşitli büyüme faktörleri ihtiva etmektedir. Anne sütünde bulunan tek karbonhidrat laktoz'dur, yavaş ve kolay sindirilir, kan şekerini iyi bir şekilde dengeler. Yine lizozim denilen enzim yüksek düzeydedir ve bakterilerin zararsız hale getirilmesinde rol oynar."Kolostrum/ağız sütü" denilen ve doğumdan sonraki ilk beş günde salgılanan süt, bir damlası bile ziyan edilmeyecek kadar değerlidir. Sonraki süte kıyasla yağ ve laktoz içeriği düşüktür. Proteinden,  özellikle de antienfektif özellikleri olan proteinlerden zengindir. Sekretuar İmmünglobulin A denilen koruyucu salgı ilk emme ile birlikte bebeğin ağız ve sindirim sisteminin yüzeyini kaplar. Bu salgı bebeğin bağırsaklarından emilebilir yapıdadır ve kanda, burun mukozasına, solunum ve idrar yollarında seviyesi yükselerek bebeği enfeksiyonlardan korur.Anne sütü alan bebeklerde psikolojik problemler de daha az görülmektedir. Emzirmeyle birlikte anne ve bebek arasında ruhsal bir bağ kurulmaktadır. Bu, psikolojik yapısı daha sağlıklı bireylerin oluşmasının ilk basamağıdır. Bu kadar mükemmel yaratılmış bir gıdadan bebekleri mahrum bırakmamak, sonrasında da yine doğalarını bozmayacak şekilde mümkün olan en doğal gıdalarla beslemek, sağlıklı bir toplum olmanın ilk adımıdır. Sağlıklı anneler ve sağlıklı bebeklerin çoğalmasını diliyorum.