Antalya'da bu kez barış için masadayız
Antalya, 1-2 Haziran 2011 tarihinde dünyanın çeşitli ülkelerinden Türkiye'ye gelen yaklaşık 300 Suriyeli muhalifi ağırlamıştı. Antalya dün bu kez Türkiye-Rusya ve İran dışişleri bakanlarının 'barış buluşması'na ev sahipliği yaptı... Bize de 'nereden nereye' demek kalıyor.
20.11.2017 00:00:00
RECEP BAHAR/DETAY HABER
Zaman hızlı akıp gidiyor. Takvimin yaprakları da bir bir dökülüyor. Bu süreçte büyük acılar ve trajediler yaşanıyor. Suriye'de yaşananlar da bu eksende değerlendirilebilecek gelişmelerden...
Bundan yaklaşık 6 yıl 8 ay öncesine gidelim. 15 Mart 2011'de Arap Baharı sürecinden güç bulan kimi zevat, Suriye'de sözde değişim ve dönüşümün düğmesine basmıştı.
İşin arkasında elbette küresel güçler vardı. Suriye topraklarında ta 1997'de Büyük Ortadoğu ve Büyük İsrail projelerinin sahnelenmesi kararı alınmıştı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı: Rusya ve İran, Suriye'de Esad yönetimini askeri, diplomatik ve mali açılardan destekledi.
Proje akamete uğramıştı. Bu noktada Rusya devlet Başkanı Putin'in Nisan 2012'de sarfettiği "Savaş Moskova sokaklarına taşsa dahi Esad gitmeyecek" sözünü hatırlatmakta fayda var...
6.5 yıl önceki Antalya buluşması
Suriye Devlet Başkanı Esad'ı devirmek için Suriye muhalefeti ülkede ilk gösterilerin başladığı 15 Mart 2011'in akabinde hemen devreye girdi. Bu ekibin en büyük destekçisi Türkiye idi.
Muhalifler ilk toplantısını 1-2 Haziran 2011 tarihlerinde Antalya'da gerçekleştirdi. Zaman zaman Türk diplomatların gözetiminde İstanbul ve Ankara'da bir araya geldiler. Muhalifler, Suriye halkının geleceği için görüşlerini paylaştı ve bir yol haritasını içeren deklarasyonla uluslararası topluma seslerini duyurdu.
Konferans sonunda Suriyeli muhaliflerin tek ses haline gelmesini sağlayacak bir komite de oluşturuldu. Çeşitli isimler alan o komiteden son dönemde çok fazla ses çıkmıyor. Antalya'ya o dönemde dünyanın değişik ülkelerinden yaklaşık 300 Suriyeli muhalif gelmişti.
Şam Deklarasyonu Ulusal Konseyi Genel Sekreteryası Başkanı Enes el Abda, o buluşmayla ilgili olarak Suriye'deki rejimin reformlarla ıslah edilemeyeceğini savunarak, tek seçeneğin gerçek bir değişim olduğunu söylemişti!
Dünkü Antalya buluşması
Antalya'da dün de zirve vardı. Ancak bu zirvenin bileşenleri ve konusu çok farklıydı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ile Suriye'deki trajediye çözüm bulmak için bir araya geldiler.
Bu zirve 22 Kasım'da Rusya'nın Soçi kentinde yapılacak 'Putin-Erdoğan-Ruhani' zirvesine hazırlık amacı taşıyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, toplantının ardından yaptığı basın açıklamasında, Cumartesi günü üç ülkenin üst düzey memurlarının Tahran'a bir araya gelerek ön hazırlıkları yaptığını söyledi.
Çavuşoğlu, toplantıda da 22 Kasım'da Soçi'deki zirvede gündeme gelebilecek konularla ilgili görüş alışverişinde bulunduklarını kaydetti.
Siyasi sürece ağırlık verilmeli
Zirvenin amacının bugüne kadar üç garantör ülkenin Suriye konusunda neleri başardığını ve bundan sonra hangi adımları atması gerektiğini değerlendirmek olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Astana süreciyle beraber Rusya ile birlikte özellikle sahada ateşkesin tesis edilmesi, gerginliği azaltıcı bölgelerin oluşması kapsamında olumlu anlamda çok mesafe katettik. Geçen seneye göre sahadaki şartlar çok daha iyi durumda. Ama siyasi çözüm olmadan bunun sürdürülebilmesi, bir taraftan DEAŞ gibi terör örgütleriyle mücadelenin devam etmesi gerekiyor. Diğer taraftan da siyasi sürece de ağırlık vermemiz gerekiyor."
Çavuşoğlu, Soçi'deki zirvede liderlerin değerlendirmesinin ardından alınan kararlar çerçevesinde üç ülke olarak çalışmaların yoğunlaştırılarak devam edeceğini dile getirdi.
PYD/YPG konusunda hassasız
Terör örgütü PKK/PYD'nin Rusya'nın Soçi kentinde yapmayı planladığı "Suriye Halkları Kongresi"ne davet edilip edilmemesine ilişkin bir soruya Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, şu cevabı verdi: "Elbette PYD, YPG konusunda hassasiyetimiz ortadadır. Bunun, yani herhangi bir toplantıya katılmasının bizim için kabul edilemez olduğunu başından beri tüm muhataplara, sadece burada toplantıya katılan ülkelere değil, Cenevre formatındaki toplantılar marjında da herkese söylemiştik. Bizim bu hassasiyetimiz devam ediyor. Tüm taraflar da üçlü zirvenin muhatabı olan Rusya ve İran da bu hassasiyetimizi çok iyi biliyor."
Zaman hızlı akıp gidiyor. Takvimin yaprakları da bir bir dökülüyor. Bu süreçte büyük acılar ve trajediler yaşanıyor. Suriye'de yaşananlar da bu eksende değerlendirilebilecek gelişmelerden...
Bundan yaklaşık 6 yıl 8 ay öncesine gidelim. 15 Mart 2011'de Arap Baharı sürecinden güç bulan kimi zevat, Suriye'de sözde değişim ve dönüşümün düğmesine basmıştı.
İşin arkasında elbette küresel güçler vardı. Suriye topraklarında ta 1997'de Büyük Ortadoğu ve Büyük İsrail projelerinin sahnelenmesi kararı alınmıştı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı: Rusya ve İran, Suriye'de Esad yönetimini askeri, diplomatik ve mali açılardan destekledi.
Proje akamete uğramıştı. Bu noktada Rusya devlet Başkanı Putin'in Nisan 2012'de sarfettiği "Savaş Moskova sokaklarına taşsa dahi Esad gitmeyecek" sözünü hatırlatmakta fayda var...
6.5 yıl önceki Antalya buluşması
Suriye Devlet Başkanı Esad'ı devirmek için Suriye muhalefeti ülkede ilk gösterilerin başladığı 15 Mart 2011'in akabinde hemen devreye girdi. Bu ekibin en büyük destekçisi Türkiye idi.
Muhalifler ilk toplantısını 1-2 Haziran 2011 tarihlerinde Antalya'da gerçekleştirdi. Zaman zaman Türk diplomatların gözetiminde İstanbul ve Ankara'da bir araya geldiler. Muhalifler, Suriye halkının geleceği için görüşlerini paylaştı ve bir yol haritasını içeren deklarasyonla uluslararası topluma seslerini duyurdu.
Konferans sonunda Suriyeli muhaliflerin tek ses haline gelmesini sağlayacak bir komite de oluşturuldu. Çeşitli isimler alan o komiteden son dönemde çok fazla ses çıkmıyor. Antalya'ya o dönemde dünyanın değişik ülkelerinden yaklaşık 300 Suriyeli muhalif gelmişti.
Şam Deklarasyonu Ulusal Konseyi Genel Sekreteryası Başkanı Enes el Abda, o buluşmayla ilgili olarak Suriye'deki rejimin reformlarla ıslah edilemeyeceğini savunarak, tek seçeneğin gerçek bir değişim olduğunu söylemişti!
Dünkü Antalya buluşması
Antalya'da dün de zirve vardı. Ancak bu zirvenin bileşenleri ve konusu çok farklıydı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ile Suriye'deki trajediye çözüm bulmak için bir araya geldiler.
Bu zirve 22 Kasım'da Rusya'nın Soçi kentinde yapılacak 'Putin-Erdoğan-Ruhani' zirvesine hazırlık amacı taşıyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, toplantının ardından yaptığı basın açıklamasında, Cumartesi günü üç ülkenin üst düzey memurlarının Tahran'a bir araya gelerek ön hazırlıkları yaptığını söyledi.
Çavuşoğlu, toplantıda da 22 Kasım'da Soçi'deki zirvede gündeme gelebilecek konularla ilgili görüş alışverişinde bulunduklarını kaydetti.
Siyasi sürece ağırlık verilmeli
Zirvenin amacının bugüne kadar üç garantör ülkenin Suriye konusunda neleri başardığını ve bundan sonra hangi adımları atması gerektiğini değerlendirmek olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Astana süreciyle beraber Rusya ile birlikte özellikle sahada ateşkesin tesis edilmesi, gerginliği azaltıcı bölgelerin oluşması kapsamında olumlu anlamda çok mesafe katettik. Geçen seneye göre sahadaki şartlar çok daha iyi durumda. Ama siyasi çözüm olmadan bunun sürdürülebilmesi, bir taraftan DEAŞ gibi terör örgütleriyle mücadelenin devam etmesi gerekiyor. Diğer taraftan da siyasi sürece de ağırlık vermemiz gerekiyor."
Çavuşoğlu, Soçi'deki zirvede liderlerin değerlendirmesinin ardından alınan kararlar çerçevesinde üç ülke olarak çalışmaların yoğunlaştırılarak devam edeceğini dile getirdi.
PYD/YPG konusunda hassasız
Terör örgütü PKK/PYD'nin Rusya'nın Soçi kentinde yapmayı planladığı "Suriye Halkları Kongresi"ne davet edilip edilmemesine ilişkin bir soruya Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, şu cevabı verdi: "Elbette PYD, YPG konusunda hassasiyetimiz ortadadır. Bunun, yani herhangi bir toplantıya katılmasının bizim için kabul edilemez olduğunu başından beri tüm muhataplara, sadece burada toplantıya katılan ülkelere değil, Cenevre formatındaki toplantılar marjında da herkese söylemiştik. Bizim bu hassasiyetimiz devam ediyor. Tüm taraflar da üçlü zirvenin muhatabı olan Rusya ve İran da bu hassasiyetimizi çok iyi biliyor."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.