Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı Ali Haydar Karakuş, geçtiğimiz pazar günü Meltem TV'deki söyleşisinde özelde gençlerimize, genelde bütün insanımıza başlıktaki tavsiyede bulunarak "Apolitik olmayın, gelin burada BTP'de politika yapalım, ülkemizi bu fasit daireden çıkaralım" diye çağrıda bulundu. Örnek olarak Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ı örnek gösterdi.
Peki, nedir bu apolitik olmak? Apolitik kelimesi Fransızca kökenli olup Türk Dil Kurumuna göre siyasi görüş ve olaylardan habersiz veya onlara kayıtsız kalan diye tanımlanır.
Otoriter ve totaliter sistemler kendi iktidarlarını devam ettirebilmek için, kendi ideoloji ve eylemlerini eleştirmeyen, kendilerine biat eden bireyler isterler. Yani mevcut döngüye teslim olan bireyler onlar için makbul bireylerdir. Aziz Nesin'in dediği gibi "Onların istikrar dedikleri, sermayenin memleketi sömürmesi için gerekli sessizliktir."
1980 ihtilalini ve evvelini yaşayan biri olarak. Seksenden evvel ve sonraki gençlik hareketlerini izlediğimizde karşımıza çıkan tablo 12 Eylül darbesinden hemen sonra sağ ve sol cenahtaki gençlerin nasıl işkenceye tabi tutulduklarını, gözleri kapalı halde çıplak ayakla yere dökülmüş ince çivilerin üstünde nasıl yürütüldüklerini, yine gözleri kapalı halde bilinmeyen bir yere götürülüp infaz edileceği korkusu ile nasıl sorgulandığını, çırılçıplak soyularak tazyikli soğuk su ile ıslatıldıktan sonra nasıl tek kişilik hücrelerde ölüme terk edildiklerini, birinci ağızdan yaşayan gerek sağ ve gerek soldaki arkadaşlarımızdan öğrendik.
Seksen öncesi gençliğinin memleket meselesi diye bir meselesi vardı. Düşünüyor, eleştiriyor, bağımsızlık mücadelesi veriyor, seslerini duyurmak için eylemler yapıyorlardı. Onlar apolitik değillerdi.
Kapitalist Liberal sistem, ekonomik olmak ile birlikte aynı zamanda bir dünya görüşüdür de. Seksenden sonra aileler çocuklarını 12 Eylül'ün kötü şöhretinden ve muhtemel akıbetinden korumak için "Evden okula, okuldan eve" talimatı ile yetiştirildiler. Yeter ki eyleme bulaşma, politik eylem sergileme, onun dışında ne yaparsan yap... Yani, gençlerimize ideal genç nasıl olmalı diyen, hayatını bu ülkenin insanına, bu ülkenin gençliğine adayan, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ikazlarını ne devlet ne de millet kâle aldı. Sonunda sadece gençlerimiz apolitik olmadı, bunun ile beraber vahşi Kapitalist düşüncenin de zebunu oldular. Yani tek dert üniversiteye girmek, mezun olup iş kurmak, para kazanmak. Hülasa gençlerimizin ahlaki, siyasi erdem ve idealleri yok edildi.
Aslında bu bir fasit daire. Gençlerimiz bu fasit daireyi, bu döngüyü yıkmadıkları müddetçe sistemin yarattığı faydalı eleman olma dürtüsünden kurtulamayacak, emeğini, kabiliyetini teşhir etmek için global şirketlerin önünde maharetlerini efendilerine gösteren köleler gibi sunmaktan kurtulamayacaklardır.
Burada aklımıza Neil Postman'ın etkileyici "Televizyon Öldüren Eğlence" kitabındaki 20.yüzyılın ilk yarısına damga vuran iki distopyayı karşılaştırması geliyor. George Olver hakikatin bizden gizlenmesinden, Huxley de hakikatin umursamazlık denizinde boğulmasından korkuyordu.
Ne düşünürsünüz?
Bizim içinde bulunduğumuz kötü durum sadece hakikati gizlemek için uğraşan otoriter bir yönetimden mi, yoksa hakikatleri görerek, bilerek umursamazlık içinde susanlardan, rıza gösterenlerden, bana ne diyen apolitik davrananlardan mı kaynaklanıyor. Bugün karşı karşıya kaldığımız durum belki de iki yazarın öngörüsünü de haklı çıkarıyor.
O zaman döngüyü kırmak, ona teslim olmamak için apolitik olmamamız gerekiyor. Biz zor olanı yapmak durumundayız. Düşünmek durumundayız. Düşünmek neden zor, itaat etmek neden kolaydır; çünkü düşünmek insana sorumluluk yükler, düşündüğünün sonuçlarına göre hareket etmeyi gerektirir. Düşünen insan kendi eyleminin bedelini öder, itaat eden ise başkasının eyleminin bedelini öder. Düşünürsek sorgularız. Albert Einstein'ın dediği gibi, nedenleri değiştirmeden sonuçların değişeceğini beklemek ahmaklıktır.
Düşüneceğiz, sorgulayacağız.
Apolitik olmayacağız.
Talep edeceğiz.
Zira eskilerin dediği gibi,
"Talep eden var olduğu müddetçe hiçbir hak kaybolmaz."
2021'de buluşmak üzere, iyi yıllar.
- 14 Nisan’ın ardından / 21.04.2022
- Nuh'un gemisi / 08.07.2021
- Hz. Ali’nin adaleti / 03.06.2021
- İnsan-ı Kamil / 27.05.2021
- ‘Ben yoksulluktan sararmıştım, Yoksulların derdi beni soldurdu’ / 25.05.2021
- İnsanın derdi / 24.05.2021
- Sosyal çürüme ve yozlaşma / 01.04.2021
- Salihlerin süsü / 29.03.2021
- İmam Zeynelâbidîn’in duası / 22.03.2021