Asi kimseye tövbe, irfan sahibine edep farzdır
Ey evlat! Rabbine karşı ittika sahibi isen, O'nu zikreden ve O'na karşı tevhit sahibi isen, daima O'nu gözetiyorsan anlatılan işleri belâ gelmeden yapmakta isen, belâ anı senin için gül gülistan olur
26.04.2023 08:22:00





Ey evlat! Rabbine karşı ittika sahibi isen, O'nu zikreden ve O'na karşı tevhit sahibi isen, daima O'nu gözetiyorsan anlatılan işleri belâ gelmeden yapmakta isen, belâ anı senin için gül gülistan olur.
Ateşe atılsan: "Ey nâr, nur ol, serin, selâm ol, denir ve öyle olur."
Allah'ım, biz hak etmesek de bizi öyle olan kullardan eyle... Bize kereminle muamele et. Bizi cezalandırma. Bizi nimetinden saklı tutma. Bizi şefkatsiz bekletme. Âmin!
Âsi kimseye nasıl tövbe gerekse, irfan sahibine de edep öyle farzdır. Ona niçin edep gerekli olmasın ki, halkın Halik'a en yakın olanıdır. Bir kimse, şahın yanında edepsiz olursa, o hâli, ölümü çeker. Ve her kim ki, edepsizdir, o hem halkın hem de Hakk'ın öfkesine uğrar. Edepsizlikle geçen her an belâlı andır. Herhâlde Hak'la iyi edepli olmak icap eder.
Ahirete dönünüz. Dünyaya kalben arka çeviriniz. Bütün varlığınızla dünyaya abanmayınız. Kâfirler gibi dört elle dünyalık toplamaya çıkmayınız. Onlar, dünyayı bilmedikleri için ona sarılıp kalır, severler.
Kul daima, yaptığı hata için pişmanlık duyar; ona yaraşan da budur. Gündüzleri oruç tutar, geceleri de namaz kılar. Alın teri ile kazanmış olduğu helâl lokmayı yer. Hep işlerini dinin emri ile yapar.
Sonra bu hâlinden de terakki edip kazancının azını yer. Verâ sahibi olur, şüpheli işleri bırakır. Harama dalmaktan korkar...
Sonra yine terakki eder, zahit olur; her şeye karşı, istiğna (doygunluk) duymaya başlar. Sonra yine terakki eder, arif olur. Kalbini Hakk'a verir, ihtiyaçlarını O'ndan diler. Oturması, konuşması O'nunla olur.
Kalbi, halktan yana boş olur. Halktan gına gelir. Hâli böyle olunca Hak, onu, nebileri ve saf kullarının ervahı (ruhları) ile oturtur. Bundan sonra Hakk'a ünsiyet eder, O'na yakınlık duygusu bulur...
İşte iyi bir kulun hâli... Siz bundan ne kadar uzaksınız; hem de ne kadar?
Yazık sana, hâller ilmini bilmezsin; o hâlde neden iç âleme dair işlerden dem vurursun?
Hakk'a karşı irfanın yok; nasıl halkı O'na davet edersin? Senin bildiğin şeyler zenginlerin yanı, sultanların kapısı...
Peygamberle ve onu gönderenle ne ilgin var? Şüpheli şeyleri yer, verâ' sahibi olmazsın.
Ancak haram yemeyi bilirsin. Dinini satarak yemek haramdır. Sen münafık, deccalsın. Ben, münafıklara karşı öfke duyan, onların başında öten ve akılları parçalayan kimseyim.
Kazma ve küreklerim onların evini yıkar, imanlarını siler, götürür. İddia ettiği imana sahip çıkamaz. İçi bozuk zâtın elinde silâhı yoktur. Cenge yeter metaı yoktur. İçine sığınacak kalesi, sığınacak yeri yoktur.
Halkla Halik arasında döner. Zahirle bâtın içinde dolaşır. Sebeple onu Yaratan arasında kalır. Hükümle ilim arasında bocalar.
İman eseri, belâ ve afet anında kendini gösterir. İkan işini o zaman belli eder. Tevhit ve tevekkülün gücü o zaman belli olur. Allah'a dayanma o zaman kendini gösterir.
İman, bir dâvanın şahidi sayılır. İman sahibi, kalpten Allah'tan korkan ve bir arzusu olduğunda yalnız O'ndan talep edendir.
İman sahipleri ihtiyaçlarını yalnız O'na açarlar, başkalarına bir şey demezler. Onlar, yalnız Hakk'ın kapısına koşar, başkalarına gitmezler.
Siz, Rabbinize karşı ne biçim irfan duygusu taşırsınız, hayret!" (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Ateşe atılsan: "Ey nâr, nur ol, serin, selâm ol, denir ve öyle olur."
Allah'ım, biz hak etmesek de bizi öyle olan kullardan eyle... Bize kereminle muamele et. Bizi cezalandırma. Bizi nimetinden saklı tutma. Bizi şefkatsiz bekletme. Âmin!
Âsi kimseye nasıl tövbe gerekse, irfan sahibine de edep öyle farzdır. Ona niçin edep gerekli olmasın ki, halkın Halik'a en yakın olanıdır. Bir kimse, şahın yanında edepsiz olursa, o hâli, ölümü çeker. Ve her kim ki, edepsizdir, o hem halkın hem de Hakk'ın öfkesine uğrar. Edepsizlikle geçen her an belâlı andır. Herhâlde Hak'la iyi edepli olmak icap eder.
Ahirete dönünüz. Dünyaya kalben arka çeviriniz. Bütün varlığınızla dünyaya abanmayınız. Kâfirler gibi dört elle dünyalık toplamaya çıkmayınız. Onlar, dünyayı bilmedikleri için ona sarılıp kalır, severler.
Kul daima, yaptığı hata için pişmanlık duyar; ona yaraşan da budur. Gündüzleri oruç tutar, geceleri de namaz kılar. Alın teri ile kazanmış olduğu helâl lokmayı yer. Hep işlerini dinin emri ile yapar.
Sonra bu hâlinden de terakki edip kazancının azını yer. Verâ sahibi olur, şüpheli işleri bırakır. Harama dalmaktan korkar...
Sonra yine terakki eder, zahit olur; her şeye karşı, istiğna (doygunluk) duymaya başlar. Sonra yine terakki eder, arif olur. Kalbini Hakk'a verir, ihtiyaçlarını O'ndan diler. Oturması, konuşması O'nunla olur.
Kalbi, halktan yana boş olur. Halktan gına gelir. Hâli böyle olunca Hak, onu, nebileri ve saf kullarının ervahı (ruhları) ile oturtur. Bundan sonra Hakk'a ünsiyet eder, O'na yakınlık duygusu bulur...
İşte iyi bir kulun hâli... Siz bundan ne kadar uzaksınız; hem de ne kadar?
Yazık sana, hâller ilmini bilmezsin; o hâlde neden iç âleme dair işlerden dem vurursun?
Hakk'a karşı irfanın yok; nasıl halkı O'na davet edersin? Senin bildiğin şeyler zenginlerin yanı, sultanların kapısı...
Peygamberle ve onu gönderenle ne ilgin var? Şüpheli şeyleri yer, verâ' sahibi olmazsın.
Ancak haram yemeyi bilirsin. Dinini satarak yemek haramdır. Sen münafık, deccalsın. Ben, münafıklara karşı öfke duyan, onların başında öten ve akılları parçalayan kimseyim.
Kazma ve küreklerim onların evini yıkar, imanlarını siler, götürür. İddia ettiği imana sahip çıkamaz. İçi bozuk zâtın elinde silâhı yoktur. Cenge yeter metaı yoktur. İçine sığınacak kalesi, sığınacak yeri yoktur.
Halkla Halik arasında döner. Zahirle bâtın içinde dolaşır. Sebeple onu Yaratan arasında kalır. Hükümle ilim arasında bocalar.
İman eseri, belâ ve afet anında kendini gösterir. İkan işini o zaman belli eder. Tevhit ve tevekkülün gücü o zaman belli olur. Allah'a dayanma o zaman kendini gösterir.
İman, bir dâvanın şahidi sayılır. İman sahibi, kalpten Allah'tan korkan ve bir arzusu olduğunda yalnız O'ndan talep edendir.
İman sahipleri ihtiyaçlarını yalnız O'na açarlar, başkalarına bir şey demezler. Onlar, yalnız Hakk'ın kapısına koşar, başkalarına gitmezler.
Siz, Rabbinize karşı ne biçim irfan duygusu taşırsınız, hayret!" (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.