Aşura'daki saflar, mahşerdeki saflar ise...

Aşura matemi ve Kerbela faciasının seney-i devriyesini idrak ediyoruz.Adeta "istismarlar ülkesi" haline döndük.Aşura istsimarlarına şahit oluyoruz Kerbela meydanlarında...Her yer Kerbela...Çözümsüz, projesiz, ölçüsüz, ilkesiz ve omurgasız kimi siyaset erbabı, Yezit'e taş çıkartacak türden öylesine istsimarlar sergiliyor ki, ancak arif olan anlayabiliyor.Ecnebi karşısında süt dökmüş kedi gibi teslimiyetçi, buna mukabil hakkın, vatanın ve milli iradenin sahibi millet karşısında ise şah-padişah edasıyla malul bir siyaset anlayışı, Aşura'daki hakka teslim, hakkı temsil ve Emevî siyasetinin zulmune karşı onurlu duruş vaziyetiyle telif edilebilir mi? Aynı saf, hiç münasip düşer mi? Hz. Hüseyin'in iman duruşu, hakkı temsil asaleti ve zulüm karşısındaki şecaatli tavrı ile asırlardan beri mayalanan ve yeşeren Ehl-i beyt sevdalıları, batılı hak diye yutturmak dışında mahareti olmayan, Müslüman Türk milletinin işgalci gayr-i müslimlerin yanında bnaşına çuval geçirilmil üçüncü sınıf emir eri vaziyetine sürüklemekten başka aykırı bir duruşu bulunmayan Emevî siyasetinin uzantılarıyla aynı safta nasıl buluşabilirler?!Bu yılki Aşura programlarının en can alıcı noktası bu estantane olsa gerektir.Ahir zaman sahnesi olsa gerektir.Bu vaziyet karşısında ayık olmak, arif olmak gerektir.Hz. Hüseyin'in duruşu, dedesi Rasulullah'ın duruşudur.Hz. Hüseyin'in duruşu, babası velayetin şahı Ali'yyül-Murteza'nın duruşudur.Hak olma, haklı olma duruşudur.Ne pahasına olursa olsun Hakka sahip çıkma duruşudur.Mukaddesatı ve emaneti "beş paraya" satmama, dünyalık zırnıklara asla değişmeme duruşudur.Masumların hakkını müdafadır.Mazlumların canlarını, mallarını, namuslarını ve değerlerini koruyup kollama kararlılığıdır.Haksızlıkları hal ve hak edinmiş zalim idareci karşısında "birkaç kuruşluk ulufe"ye mukabil susmamaktır, ikaz etmektir, hakkı hatırlatmaktır... Can pahasına da olsa!Bel'am olmamaktır Hz. Hüseyin'in duruşu!Hz. Hüseyin olmaktır.Bakın bakalım, haksahibi olan miletin emeğini, alınterini, sermayesini, işletmelerini, varlığını ve geleceğini ecnebilere peşkeş çekenler kimler?! Aşura meydanında hangi safta koltuk tutmuşlar?!Irak'ta, Afganistan'da, BOP coğrafyasında Müslümanların medeniyetlerine, canlarına, mallarına, namuslarına tecavüz edenlerin Müslüman kılıklı stratejik ortakçıları, Aşura meydanında kimin safında yer almaya çabalamaktadırlar? Kimlerin yanında koltuk tuttmuşlardır?!Hz. Hüseyin ile bunları aynı safta buluşturabilen bir akl-ı selim var mıdır?Varsa beri gelsin...Yarın mahşer günü bunları Hz. Hüseyin, Hz. Ali ve Rasulullah'ın safında görmek mümkün müdür?!Şehitlerin efendisi Hz. Hüseyin ile zalim Yezit'i aynı safta buluşturmak, aynı kefeye koymak mümkün müdür?!Dün ne idiyse, bugün de odur, yarın da, mahşerde de...Niye olmasın, aynı safta buluşturmak, aynı kefeye koymak mümkün diyenler varsa; ben de derim ki, o zaman böyleleri, İslam'a dair, mahşere dair, hesaba, mizana dair akaidlerini tekrar gözden geçirsinler!Emevî ihtirasıyla yıllarından beri devam edegelen "haksızlıklar ve siyasî istismarlar" ancak böyle bir "iman ve vicdan muhasebesi" ile sona erer.Hz. Hüseyin'in şehadet cilvesinde, onu "gel bu zulumden bizi kurtar, başımıza tac edelim" diye Küfe'ye çağıranların arkadan hançerlemeleri de vakidir. Ancak, o hikmet ve ibret dolu şehadet tablosu yaşandıktan sonra, bugün, hiçbir iman ve izan sahibi kul, böylesi bir kalleşliğe düşmek istemez, sanıyorum.Aksi halde oğlu Yezid'i saltanatına veliaht bırakan Muaviye'nin dediği gibi, bu devran böyle gelmiş, böyle gider...Bu devran böyle gitmez, gitmemeli... Zira zulum ve haksızlık ile payidar olunmaz.Ben ne pahasına olursa olsun, Hz. Hüseyin'in veO'nun manasını, inancını, duruşunu ve ruhaniyetini temsil eden, bu şerefi dünyalara değişmeyenlerin dosdoğru safında olmayı tercih niyaz ederim... Tercih milletin... Herkesin tercihi kendine! Aşura'da saflarımız netleştirelim ki, mahşerde de yerimiz belli olsun!