Atatürk ve Haydar Baş!

Prof. Dr. Haydar Baş'ı "Maneviyatçı, mukaddesatçı ve dahi milliyetçi" olmakla suçluyorlar. Başka?Vatan dediği, millet dediği, asker dediği için suçluyorlar."Kıbrıs elimizden çıkıyor" dediği için suçluyorlar.Ülkenin bütünlüğünü tehdit eden şeyleri haber verdiği için, ülkenin bölünmesinin hukuki zemininin siyasiler tarafından hazırlandığını ifade ettiği için, Mardin ve Hatay gibi illerimizde toprak satışları tehdit noktasına geldiğini milletimize duyurduğu için suçluyorlar."İmar yasasında bir değişiklikle binlerce kilise evin açılmasına sebep olunduğunu" ifade ettiği için suçluyorlar."Özelleştirme adı altında stratejik bütün kurumlarımız tek tek elimizden çıkarıldı/çıkarılıyor" uyarısında bulunduğu için suçluyorlar.Prof. Dr. Haydar Baş'ı "ne mutlu Türküm diyene" milliyetçisi, yani Atatürk milliyetçisi olduğu için suçluyorlar.Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle "Türküyle, Lazıyla, Kürdüyle, Arabıyla, Çerkeziyle, Boşnağıyla bu vatan topraklarında Misak-ı Milli hudutlarında kim var, bir tek millettir bu. Kültür birliği, medeniyet birliği, siyaset birliği olan Türk milletidir bu. Bu birleştirici vasfımız, bunların yüreğinde korkunç bir alev furyasına döndü." bir liderin bu şekilde Türk milletini birlik ve beraberliğe teşvik etmesinden rahatsız oldukları için suçluyorlar.Sonra da "Kim bu Haydar Baş" diye utanmadan soruyorlar. Haydar Baş Türk milletidir, asıl sen kimsin? Türk milletini içinde bulunduğu badirelerden kurtaracak liderlere gösterilen bu tavır yeni değil. Mustafa Kemal Atatürk de benzeri şeylerle mücadele etmek zorunda kalmıştı.Milli mücadele yıllarında düşman saflarında değil de bizim aramızda olup da Yunan'ın İngiliz'in çıkarlarını savunan işbirlikçiler çıkmıştı. Bunlardan birisi de Tela-i İslam cemiyeti.İngilizlerin kurdurduğu bu cemiyetin yönetim kurulunda dinlerarası diyalogcuların çok iyi tanıdıkları bir isim de vardı. Bu cemiyet Eylül 1919'da İkdam gazetesinde bir bildiri yayınlar."Ey Anadolu'nun masum ve mazlum ahalisi!" diye başlayan ama kesinlikle masum olmayan bu bildiri de bakın neler söylenmiş;"?Bu hainler, bu hinoğlu hinler memleketin başına kendi elleriyle getirdikleri her belada, her muharebede âlemi ölüme teşvik etmek, halkı kırdırarak kendi canlarını beslemeyi çok iyi biliyorlardı....Nitekim bu defa da Anadolu'da Mustafa Kemal ve Kuva-yı Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden nâmerdane bir surette kaçarken, zavallı saf ve gafil ahali ve askerden cem ettikleri kuvvetleri düşmanla harbe tutuşturarak (...) yalanlar ve hilelerle savuşup kaçtılar.Biçare millet! Bu yankesicilerin hilelerini, desiselerini hala tamamen anlayamamıştır. Yazık bin kere yazık ki, gerek harb içinde, gerek mütarekeden sonra memleket bunların fitne ve fesadı uğruna milyonlarca evladını telef ediyor da Enver, Cemal, Mustafa Kemal vesaire beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için icap eden küçük fedakârlığı göze almıyor.Millet (...) hala kendisini aldatan bu heriflere niçin diyemiyor ki "Ey hainler, ey Allah'tan korkmayan ve Peygamberden hayâ etmeyen mahlûklar, muharebe ettiniz başımızı bin türlü belalara soktunuz, mağlup oldunuz, şimdi niye tekrar, gücünüz yetmediğini ikrar ve imza ettiğiniz devletleri yeniden kızdırarak üzerimize husumet ve gazaplarını davet ediyorsunuz?İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Harpte mağlup olduktan sonra uslu oturmak ve mağlubiyetin neticesine katlanarak telafisini sabr-u sükun ve akl-u tedbir dairesinde izale etmekten başka çare var mıdır?Düşünmüyor musunuz ki Yunanlılara fazla zayiat verdirmek bile bundan sonra bizim için hayırlı ve menfaatli bir şey olmaz. Hem sizler ey yalancı ve deni şakiler!(...) Kendinize ne hakla, ne yüzle Kuva-yı Milliye namını veriyorsunuz? Utanmaz hainler, artık yetişir, yakamızı bırakın. Cenab-ı Hakk'ın gazap ve laneti sizin üzerinize olsun.Şimdi sulh imzalandı Kuva-yı Milliye belasının tevlid ettiği mecburiyetle galip devletlere karşı yeniden taahhüt altına girdik. Devletler şimdi bize "Eğer Anadolu'da Kuva-yı Milliye isyanını bastırmazsanız İstanbul'u da elinizden alacağız" diyorlar. Ey Anadolu'nun mazlum ve muhterem ahalisi!Elinize aldığınız bu fetva-yı şerife göre, bu katil canavarları (Kuvvacılar), daha ziyade yaşatmamakla memur ve mükellefsiniz. (...) Allah'ını, Peygamberini ve padişahını seven bu tarafa gelsin..."Bu işbirlikçilerin Atatürk'ü ve Kuva-yı Milliyeyi neyle suçladıklarını görüyorsunuz değil mi?Bunlara göre;Ülkeyi işgal eden düşman askerleriyle mücadele etmek suç.Başka?Teslim olmamak suç!İngilizleri kızdırmak suç!Yenilgiye razı olmamak, uslu uslu oturmayıp sonuna kadar mücadele etmek de suç!Yunanlılara fazla zayiat verdirmek suç!Onlara göre Kuva-yı Milliye yok edilmesi gereken bir bela, Kuva-yı Milliye olmak ta suç! Görüldüğü gibi milli mücadele sadece ülkeyi işgal eden güçlere karşı verilmedi. İşgalci güçlerle işbirliği yapanlara karşı da verildi. Bu işbirlikçi hainler devlete ve millete İşgalcilerden çok daha fazla zarar verdiler. Ama her şeye rağmen aziz Türk milleti milli mücadeleyi destansı bir azimle başardı ve milletimiz üzerinde oynanan oyunlar boşa çıkarıldı.İşte Atatürk'ten niçin rahatsız oldularsa bugün de Prof. Dr. Haydar Baş'tan o yüzden rahatsız oluyorlar. Atatürk'ü ve arkadaşlarını niçin suçladılarsa Haydar Baş'ı da o yüzden suçluyorlar.İnşallah Türk milleti geçmişte olduğu gibi büyüklüğünü bugün de gösterecek ve üzerimize oynanan oyunlar boşa çıkarılacaktır.