Allah (c.c.) Kitab-ı Kerim'inde, mü'mini, 'furkan sahibidir' (Enfal 29) diye tariflendiriyor. Furkan nedir? Hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırt etmek. Furkan sahibi nasıl olunur? İlim ile bilim ile amel ile zikir ile.
Eğitim dinimizin en önemli bir parçasıdır. Hatta Peygamber Efendimiz (s.a.a.) âlimlerin uykusunun cahilin ibadetinden daha üstün olduğunu, bir saatlik ilim tahsil etmenin bir geceyi ibadetle geçirmekten üstün olduğundan birçok hadisi şerifinde ifade etmiştir.
Dini ilim derken birileri hemen bilim ile ilimi karşı karşıya getirme gayretine giriyor ve sanki İslam, bilimin karşısındaymış gibi bir atmosfer oluşturmak istiyor. Maalesef yıllardır bu çarpıtmanın acı sonuçlarını da gördük ve yaşıyoruz da.
Her şeyin yaratıcısı Allah olduğuna inandığımıza göre ilminde, biliminde sahibi, yaratıcısı Allah'tır. Biz, insanlara ise onu araştırmak, bulmak ve insanlara anlatmak düşer. Zaten bilimde bir kavram var; buluş, yani var olanın, yaratılmış olanın tespiti.
Yüce Allah (c.c.) birçok ayeti kerimede:
"Akletmiyor musunuz, akletmeyecek misiniz?",
"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardı ardına gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır." (Ali İmran 190)
"De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp düşünürler." (Zümer 9) buyurmaktadır.
Bugün modern bilimin yeni yeni keşfettiği şeylerin Kur'an'da nasıl anlatıldığını merak eden araştırabilir. Ben farklı bir boyuta geçeceğim.
İslam dininin hem dünyaya, hem de ahirete hitap ettiğini, insanı hem dünyada, hem de ahirette saadete ulaştıracağını çok iyi bilenlerden biri de M. Kemal Atatürk'tür. Evet, bu bir gerçektir ve bu gerçekten hem Atatürkçüyüm, diyenlerin bir kısmı hem de dinciler rahatsızdır.
Bakın, M. Kemal Atatürk ne diyor; "Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa halkın menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine, İslam'ın menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinidir. Eğer bizim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son din olmazdı. (Atatürk'ün S.D. II, 1923, s. 127)
Bir başka açıklamasında ise dini eğitimin gerekliliğine vurgu yapan Atatürk, bu eğitimin hedefini de açıklamıştır:
"Her fert din ve diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası mekteptir. Fakat nasıl ki her hususta yüksek mektep ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lazımsa, dinimizin hakikatini tetkik, tetebbu ilmi ve fenni kudretine sahip olacak güzide ve hakiki ulema yetiştirecek yüksek müesseselere sahip olmalıyız. (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c. 2, s. 86, Atatürk'ün Düşünce Yapısı, G. Tüfekçi, s. 117)
Atatürk'ün eğitim alanında da gerçekleştirdiği reformlar ortadadır. Bu yenilikleri dini eğitim alanında da gerçekleştirmiş ve din eğitimini birilerinin özellikle İngilizlerin kurduğu sakallı-cübbeli zihniyetin tekelinden kurtarmıştır.
Askere dağıtılan 'dini bilgiler' kitabı hepinizin malumudur. Elmalılı tefsiri bugün hala en çok başvurulan kaynaktır. Meşhur hadis kitabı Buhari'nin tercümesini Atatürk yaptırmıştır. Bidat, hurafe, din tüccarları ve sahtekarlarıyla yaptığı mücadele malumunuzdur.
İşte bu Atatürk bir başka sözünde konunun hassasiyetini şöyle açıklamıştır; "Bence bir defa her Müslüman, İslami hükümleri bilmeye mecburdur. O hâlde okullarımızda İslami hükümleri öğreteceğiz."
Şimdi!
Atatürkçüyüm, deyip de guslü bilmeyenlere siz nasıl Atatürkçüsünüz, diye sorun.
Atatürk dinsizdir, diyenlere de keşke Atatürk kadar Müslüman olabilseydiniz, deyin.
Eğitim dinimizin en önemli bir parçasıdır. Hatta Peygamber Efendimiz (s.a.a.) âlimlerin uykusunun cahilin ibadetinden daha üstün olduğunu, bir saatlik ilim tahsil etmenin bir geceyi ibadetle geçirmekten üstün olduğundan birçok hadisi şerifinde ifade etmiştir.
Dini ilim derken birileri hemen bilim ile ilimi karşı karşıya getirme gayretine giriyor ve sanki İslam, bilimin karşısındaymış gibi bir atmosfer oluşturmak istiyor. Maalesef yıllardır bu çarpıtmanın acı sonuçlarını da gördük ve yaşıyoruz da.
Her şeyin yaratıcısı Allah olduğuna inandığımıza göre ilminde, biliminde sahibi, yaratıcısı Allah'tır. Biz, insanlara ise onu araştırmak, bulmak ve insanlara anlatmak düşer. Zaten bilimde bir kavram var; buluş, yani var olanın, yaratılmış olanın tespiti.
Yüce Allah (c.c.) birçok ayeti kerimede:
"Akletmiyor musunuz, akletmeyecek misiniz?",
"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardı ardına gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır." (Ali İmran 190)
"De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp düşünürler." (Zümer 9) buyurmaktadır.
Bugün modern bilimin yeni yeni keşfettiği şeylerin Kur'an'da nasıl anlatıldığını merak eden araştırabilir. Ben farklı bir boyuta geçeceğim.
İslam dininin hem dünyaya, hem de ahirete hitap ettiğini, insanı hem dünyada, hem de ahirette saadete ulaştıracağını çok iyi bilenlerden biri de M. Kemal Atatürk'tür. Evet, bu bir gerçektir ve bu gerçekten hem Atatürkçüyüm, diyenlerin bir kısmı hem de dinciler rahatsızdır.
Bakın, M. Kemal Atatürk ne diyor; "Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa halkın menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine, İslam'ın menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinidir. Eğer bizim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son din olmazdı. (Atatürk'ün S.D. II, 1923, s. 127)
Bir başka açıklamasında ise dini eğitimin gerekliliğine vurgu yapan Atatürk, bu eğitimin hedefini de açıklamıştır:
"Her fert din ve diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası mekteptir. Fakat nasıl ki her hususta yüksek mektep ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lazımsa, dinimizin hakikatini tetkik, tetebbu ilmi ve fenni kudretine sahip olacak güzide ve hakiki ulema yetiştirecek yüksek müesseselere sahip olmalıyız. (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c. 2, s. 86, Atatürk'ün Düşünce Yapısı, G. Tüfekçi, s. 117)
Atatürk'ün eğitim alanında da gerçekleştirdiği reformlar ortadadır. Bu yenilikleri dini eğitim alanında da gerçekleştirmiş ve din eğitimini birilerinin özellikle İngilizlerin kurduğu sakallı-cübbeli zihniyetin tekelinden kurtarmıştır.
Askere dağıtılan 'dini bilgiler' kitabı hepinizin malumudur. Elmalılı tefsiri bugün hala en çok başvurulan kaynaktır. Meşhur hadis kitabı Buhari'nin tercümesini Atatürk yaptırmıştır. Bidat, hurafe, din tüccarları ve sahtekarlarıyla yaptığı mücadele malumunuzdur.
İşte bu Atatürk bir başka sözünde konunun hassasiyetini şöyle açıklamıştır; "Bence bir defa her Müslüman, İslami hükümleri bilmeye mecburdur. O hâlde okullarımızda İslami hükümleri öğreteceğiz."
Şimdi!
Atatürkçüyüm, deyip de guslü bilmeyenlere siz nasıl Atatürkçüsünüz, diye sorun.
Atatürk dinsizdir, diyenlere de keşke Atatürk kadar Müslüman olabilseydiniz, deyin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025