Sayın Hüseyin Mümtaz, Kurtuluş Savaşı yıllarından esinlenerek "mütareke basını" diyor günümüz medyasına.
Ben de; "ihanetin en büyük parçası" diyorum.
İkisi de doğru.
Hüseyin bey bir asker olarak, Kurtuluş Savaşı yıllarından yola çıkıyor, ben de bir sade vatandaş olarak Türkiye şartlarından yola çıkıyorum.
Eskiden bir reklam vardı; "Şortbank'a danışmadan paranıza yön vermeyin."
Kertele bakmadan fikriyatınıza yön vermeyin.
Şimdi burada bir kelime var, problemli.
Kertel.
Bizim musahhih arkadaşlar, ikaz etmesem bunu kartel olarak tashih ediyorlar.
Kartel herkesin malumu da, bu kertel de neyin nesi, kimin fesi?
Kertel yöresel bir kavram.
Tahtadan yapılan, bir ineğin boynunun ölçüsünü aşmayacak derinlikte yem kabı.
Siz buna yal teknesi de diyebilirsiniz.
Yöreseldir, İkitelli bölgesinde kullanılmaz.
Daha çok Karadeniz'de istimal edilir.
Şimdi bu kertel medyasına bir göz atalım.
Objektif oldunuz mu kertelin hakkını inkar edemezsiniz.
Taraf oldunuz mu bertaraf olursunuz.
Türkiye'de yeşilin her tonuna irticaı çağrıştırdığı için temkinli yaklaşan, bu yüzden Antep fıstığı yerine devlet ihaleleriyle kıt kanaat geçinmeye gayret eden güzide medyamız bu konuda hayli mesafe de aldı.
İrticanın kökünü kazıdı ülkede.
Her kökü kazınan şeyin yerine bir başka ürünün neşet etmesi kaçınılmaz olduğundan, kökü kazınan irtica pastör olarak geri döndü.
İrtica geliyor,
Kahrolsun irtica,
İrticanın ayak sesleri,
Gitti kimi "nur parçası", kimi eski tüfek, solcu pastörlerimiz türedi.
Çok ilginç, İslam'dan yedi asır daha geriye dayanan bir düşünce gericilikten kurtulmuş olarak ve yenilenerek çağdaş bir halde geri geldi.
Bununla da sınırlı değil, medyamızın hizmeti.
Dinlenme tesislerinde birkaç eski püskü halının, yine aynı özellikte, kir pas içinde küçücük odalara serilmesiyle oluşturulan "mescid-bay" ve "mescid-bayan" ülke için çok büyük tehlike arz ettiğini yine kim ortaya çıkardı?
Her bir şeyin altından çıkan medya.
Kapatıldı, ya da merkeze havale edildi bu yerler.
Peki bunun sonucu ne oldu?
Mahallelerde kilise evleri ortaya çıktı.
Hem de sakinlerinin içinde bir tek Hıristiyan yokken.
Bilmem hangi bağ evinde yaz tatilini geçiren birkaç çocuğu laiklik açısından en büyük tehlike gören medya, bu ülke gençlerinin bu tip evlere düzenlediği seferleri göremedi.
Göremezdi, çünkü meşguldü.
Ve vakıflar.
Tamamen İslam'ın ürünü vakıflar.
En büyük irtica üretim merkezi olarak lanse edilen İslamî vakıflar, sağ görüşlü ve dini bütün(!) bir Bakan tarafından kapatıldı.
Dini bütün, çünkü bir TV programında ayet okurken görmüştüm zat-i şahanelerini.
Yerine ne bitti?
Ülkeyi bölmeyi amaçlayan, ülke insanını kendi ülkesi aleyhinde kışkırtan, ülkemizi dünyaya rezil edecek yapımlara sponsorluk eden vakıflar ortaya çıktı.
Sayın Dr. Necip Hablemitoğlu yazdı; "Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası.
Bergama halkını Almanya'nın menfaatleri doğrultusunda kışkırtmaya kalkışan bu vakıflar, irtica tehlikesi taşımıyordu ne de olsa.
Çünkü altının rengi yeşil değildi.
Bütün bunlar ve daha niceleri güzide kertel medyası tarafından ortaya konmadı mı?
Şimdi inkar mı edeceksiniz bu hizmetleri?
Edemezsiniz, ederseniz Tanrı Züğürt sizi çarpar.
İşte böyle sevgili "Çamyarması Üreticileri Derneği" karşıtları.
Kolay kazanılmıyor payeler.
Kolay mı ulaşılır gayeler.
Hiç eksilmez sayeler.
Boş mu kalsın fuayeler.