Filistin'deki "soykırım" dünya gündemini alabora ederken bu arada Türkiye ile ilgili önemli kararlar da gözden kaçıyor. "Manda marazı"na tutulmuş AB'ci politikacılarımızın ise, AB'nin sözkonusu kararları inşaallah duyulmaz, inşaallah farkedilmez, diye avuçlarını oğuşturduklarını görüyorum.
Hatırlarsanız, İkinci Kuvay-ı Milliye'nin mimarı Prof. Dr. Haydar Baş bey, AB'nin ordusunun kurulması için oluşturulan Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası gündeme geldiği günlerde, göreceksiniz AGSP konusunda da Türkiye'yi bir manevra ile devre dışı bırakacaklar, demişti. Boşyere heveslenmeyelim; adamlar, Birleşik Haçlı Ordusu oluşturuyorlar, senin benim gibi müslümanın orada yeri yok, demişti.
Epeyce görüşmeler yaptık. AB komisyonlarına gittik geldik. Yunanistan'ın taş koyduğunu açıkça gördük. Ama Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in kendileriyle "sirtaki" oynadığı Yunan dostlarının kaprisleriyle, NATO'nun en büyük gücü olan Türk ordusunun AGSP'den dışlanmasına en azından bazı AB'li partnerlerimizin razı olmayacağını hayal ettik.
Bir hayal tabii; sınırı yok...
Yunanistan, Kıbrıs'a karşılık AGSP'nin "karar mekanizması" dışında görev teklifleri sundu Türkiye'ye. Bu arada Avrupa Konseyi'nin 1995 Aralık'ında aldığı "Kıbrıs'ta Türk askerinin işgalci olduğu ve kuzeyden derhal çekilmesi gerektiği" kararı, temcit pilavı gibi önümüze kondu. Ama siyasilerimiz, pilavın üzerini kaşıklarıyla örtmeye çalıştılar. Durumun vahametini halktan gizleyip, milleti topluca AB dolmuşuna bindirme çalışmalarını hızlandırdılar. Tutmadı. İkinci Kuvay-ı Milliye kadrosu ve Bağımsız Türkiye Partisi kurmayları, toplumu AB konusunda katıksız bilgilendirmeye devam ettiler. Bu arada Türk Ordusu, Kıbrıs'ta taviz verilmesinin mümkün olamayacağının altını çizdi. KKK Org. Hilmi Özkök Paşa, KKKTC'ye giderek askerin Kıbrıs'taki kararlılığını bir kez daha "yerinde" teyid etti. Öyle ki, siyasilerimiz bile bu alanda AB'den KKTC'ye "tam çark" etmek durumunda kaldılar.
AB muktesebatı çerçevesinde Türkiye'den "asker sayısının azaltılması" ve "askeri harcamaların kısıtlanması" gibi vahim taleplerde bulunulmasının bir sebebi de işte bu kararlılık. AB hesap ediyor ki, asker sayısı 200 binlere düşürülmüş bir Türkiye'den Kıbrıs'ı, Ege'yi ve uzun zamandan beri üzerinde oynanan sair bölgeleri rahatlıkla kopartırım. Bu planları kuran AB'nin fobisi, Türk devletindeki bu "askeri kararlılık".
Türkiye'ye güya sevdalık türküleri yakanlar, nihayet önceki gün, işte tam bu noktada "dillerinin altındaki bakla"yı çıkardılar. Avrupa Parlamentosu, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası konusunda Yunanistan'dan yana tavır aldı ve Türkiye ile varılan anlaşmanın "Avrupa Birliği karar süreci"ne aykırı olduğu görüşünü benimsedi.
Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu'nda önceki gün yapılan oturumda, dış ilişkiler, insan hakları, ortak güvenlik ve savunma komisyonu başkanı Alman parlamenter Elmar Brok tarafından hazırlanan, ''AB-NATO ilişkileri ve AGSP'' konulu rapor ve buna bağlı tavsiye kararı oylanarak kabul edildi.
Siyasilerimiz orada mı? Hiç ses yok da, ondan soruyorum.
Etrafta, millete bunu anlatan biri var mı? Yok.
Allah'tan, BTP kadrosu var da; toplum, başına örülen çoraplardan haberdar oluyor.
Oylamada, Yunan asıllı Alman parlamenter Yannis Sakellariu'nun, Türkiye, İngiltere ve ABD arasında sürdürülen müzakereler sonrası varılan anlaşmaya karşı çıkan değişiklik önergesi de onaylandı.
Kabul edilen değişiklik önergesinde, ''Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile ilk anlaşma girişiminin, AB'nin karar alma sürecinin dışında gerçekleştiği görüşündedir'' denildi. Hatta, kararda ayrıca, AB ile NATO arasında, NATO'nun imkanlarının kullanılmasına ilişkin varılacak muhtemel "global anlaşma"nın, AB'nin özerk karar mekanizmasına zarar vermemesi çağrısında bulunuldu.
Avrupa Parlamentosu, bize de diyor ki, dışarıdan okuduğunuz gazeller, olsa olsa "sirtaki vokali" olur. Tabii anlayana...
Bak şu "sirtaki vokali" gazele...
Türk dünyasının tüm kapılarının açıldığı bir dönemde önümüze atılan AB zokasını yuttuk. Bu zokayla şimdi bizi kendi anaforlarına çekip çeviriyorlar; kendimizi, bölgemizi, tarihi coğrafyamızı, yavru vatanımızı ve hatta anavatanımızı kaybetmek tehdit ve tehlikesi ile karşı karşıyayız. Fakat BTP'den gayrı bunun farkında olan bir partimiz yok. Sonra da 70 milyonluk millet, niye BTP diyor, diye gocunup duruyorlar. Hiç süpheniz olmasın; bu gocunmalar da "sirtaki vokali" gazelden bir bend.
(Üç-dört günlük Türkiye turumuzdan sizlere aktaracağım müjdeli haberlerle buluşmak umuduyla...)
Hatırlarsanız, İkinci Kuvay-ı Milliye'nin mimarı Prof. Dr. Haydar Baş bey, AB'nin ordusunun kurulması için oluşturulan Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası gündeme geldiği günlerde, göreceksiniz AGSP konusunda da Türkiye'yi bir manevra ile devre dışı bırakacaklar, demişti. Boşyere heveslenmeyelim; adamlar, Birleşik Haçlı Ordusu oluşturuyorlar, senin benim gibi müslümanın orada yeri yok, demişti.
Epeyce görüşmeler yaptık. AB komisyonlarına gittik geldik. Yunanistan'ın taş koyduğunu açıkça gördük. Ama Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in kendileriyle "sirtaki" oynadığı Yunan dostlarının kaprisleriyle, NATO'nun en büyük gücü olan Türk ordusunun AGSP'den dışlanmasına en azından bazı AB'li partnerlerimizin razı olmayacağını hayal ettik.
Bir hayal tabii; sınırı yok...
Yunanistan, Kıbrıs'a karşılık AGSP'nin "karar mekanizması" dışında görev teklifleri sundu Türkiye'ye. Bu arada Avrupa Konseyi'nin 1995 Aralık'ında aldığı "Kıbrıs'ta Türk askerinin işgalci olduğu ve kuzeyden derhal çekilmesi gerektiği" kararı, temcit pilavı gibi önümüze kondu. Ama siyasilerimiz, pilavın üzerini kaşıklarıyla örtmeye çalıştılar. Durumun vahametini halktan gizleyip, milleti topluca AB dolmuşuna bindirme çalışmalarını hızlandırdılar. Tutmadı. İkinci Kuvay-ı Milliye kadrosu ve Bağımsız Türkiye Partisi kurmayları, toplumu AB konusunda katıksız bilgilendirmeye devam ettiler. Bu arada Türk Ordusu, Kıbrıs'ta taviz verilmesinin mümkün olamayacağının altını çizdi. KKK Org. Hilmi Özkök Paşa, KKKTC'ye giderek askerin Kıbrıs'taki kararlılığını bir kez daha "yerinde" teyid etti. Öyle ki, siyasilerimiz bile bu alanda AB'den KKTC'ye "tam çark" etmek durumunda kaldılar.
AB muktesebatı çerçevesinde Türkiye'den "asker sayısının azaltılması" ve "askeri harcamaların kısıtlanması" gibi vahim taleplerde bulunulmasının bir sebebi de işte bu kararlılık. AB hesap ediyor ki, asker sayısı 200 binlere düşürülmüş bir Türkiye'den Kıbrıs'ı, Ege'yi ve uzun zamandan beri üzerinde oynanan sair bölgeleri rahatlıkla kopartırım. Bu planları kuran AB'nin fobisi, Türk devletindeki bu "askeri kararlılık".
Türkiye'ye güya sevdalık türküleri yakanlar, nihayet önceki gün, işte tam bu noktada "dillerinin altındaki bakla"yı çıkardılar. Avrupa Parlamentosu, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası konusunda Yunanistan'dan yana tavır aldı ve Türkiye ile varılan anlaşmanın "Avrupa Birliği karar süreci"ne aykırı olduğu görüşünü benimsedi.
Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu'nda önceki gün yapılan oturumda, dış ilişkiler, insan hakları, ortak güvenlik ve savunma komisyonu başkanı Alman parlamenter Elmar Brok tarafından hazırlanan, ''AB-NATO ilişkileri ve AGSP'' konulu rapor ve buna bağlı tavsiye kararı oylanarak kabul edildi.
Siyasilerimiz orada mı? Hiç ses yok da, ondan soruyorum.
Etrafta, millete bunu anlatan biri var mı? Yok.
Allah'tan, BTP kadrosu var da; toplum, başına örülen çoraplardan haberdar oluyor.
Oylamada, Yunan asıllı Alman parlamenter Yannis Sakellariu'nun, Türkiye, İngiltere ve ABD arasında sürdürülen müzakereler sonrası varılan anlaşmaya karşı çıkan değişiklik önergesi de onaylandı.
Kabul edilen değişiklik önergesinde, ''Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile ilk anlaşma girişiminin, AB'nin karar alma sürecinin dışında gerçekleştiği görüşündedir'' denildi. Hatta, kararda ayrıca, AB ile NATO arasında, NATO'nun imkanlarının kullanılmasına ilişkin varılacak muhtemel "global anlaşma"nın, AB'nin özerk karar mekanizmasına zarar vermemesi çağrısında bulunuldu.
Avrupa Parlamentosu, bize de diyor ki, dışarıdan okuduğunuz gazeller, olsa olsa "sirtaki vokali" olur. Tabii anlayana...
Bak şu "sirtaki vokali" gazele...
Türk dünyasının tüm kapılarının açıldığı bir dönemde önümüze atılan AB zokasını yuttuk. Bu zokayla şimdi bizi kendi anaforlarına çekip çeviriyorlar; kendimizi, bölgemizi, tarihi coğrafyamızı, yavru vatanımızı ve hatta anavatanımızı kaybetmek tehdit ve tehlikesi ile karşı karşıyayız. Fakat BTP'den gayrı bunun farkında olan bir partimiz yok. Sonra da 70 milyonluk millet, niye BTP diyor, diye gocunup duruyorlar. Hiç süpheniz olmasın; bu gocunmalar da "sirtaki vokali" gazelden bir bend.
(Üç-dört günlük Türkiye turumuzdan sizlere aktaracağım müjdeli haberlerle buluşmak umuduyla...)
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019