logo
30 NİSAN 2024

Başbakan'ın koltuğu neyin üstünde?

28.12.2007 00:00:00
Yazım bayram üstüne deyip bir bayram yazısı yazmayı düşündüm. Böyle bir yazı, bayrama dair yazılmış çok güzel şiirlerle de rahatlıkla süslenebilirdi.Düşünürken, hemen yanı başımızdan Irak'tan yükselen çığlıklar araya girdi. Haçlı-siyonist işgalcilerin oluşturdukları zindanlardan dünyaya taşan Ayşelerin, Fatmaların, Zeyneplerin, Nurların feryatları araya girdi. Dört senedir işgal altında inleyen o diyarda tam sekiz bayram geçti, ne yazık ki o insanlar bayramın "B"sini dahi yaşayamadılar. O diyarda ölü sayısı bir milyonu çoktan geçmiş, yurdunu-yuvasını terk edenler beş milyon civarında tahmin ediliyor.Zihnimi toparlayıp tekrar konuya dönmek istedim, bu sefer de öz yurdumun, cennet vatanımın içine düşürüldüğü vahim manzara dikildi karşıma. Ne kadar stratejik kurumları varsa hepsi yabancıların eline geçmiş, maden yatakları ecnebilere kiralanmış, toprakları ezeli düşmanlara satılmaya devam eden bir ülkenin vatandaşı olarak bayram üstüne ne yazabilirdim?Elbette her şeye rağmen bayram üstüne şiirler, makaleler yazılmalıdır, fakat bu kez başaramadım.Arşivi karıştırırken şöyle bir yazıya da rastlayınca, iyice tepem attı ve sizlerle paylaşmaya karar verdim.Yazı, 11 Aralık 2002 tarihli Zaman gazetesinde yayınlanmış. İmza; halen aynı gazetenin yayın yönetmenliğini yapan Ekrem Dumanlı.Buyurun:"Tayyip Bey Beyaz Saray'dan mutlu ayrıldıAK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ile birlikte Beyaz Saray'dayız. 11 Eylül sonrası alınan olağanüstü tedbirlerin devam ettiği gözden kaçmıyor Beyaz Saray'da. Tayyip Bey'i kalabalık bir gazeteci ordusu takip ediyor. Yabancı basının ilgisi de had safhada.Görüşmenin yapılacağı oda küçük olduğu için gazeteciler arasından seçme yapılıyor. Gazeteciler önce basın odasına alınıyor. Ardından, sınırlı sayıda gazetecinin görüşmenin başında bulunmasına izin veriliyor. ZAMAN adına Bush-Erdoğan görüşmesine katılıyorum. Nihayet basın içeriye alınıyor. Toplantı, Oval Ofis yerine Roosevelt Salonu'nda gerçekleştiriliyor. Gazeteciler arasındaki ilk dedikodu Tayyip Bey'in resmî sıfatının olmamasına bağlıyor oda seçimini. İçeriye girdiğimizde iki lider arasındaki sıcak ilişki dikkat çekiyor. Her iki tarafın kurmayları da orada. Yakış, Powell, Rice, Wolfowitz masada. ABD'nin Türkiye Büyükelçisi Pearson ve Washington Büyükelçimiz Faruk Loğoğlu da toplantıya katılıyor. Her iki lider de kısa ve öz bir açıklama yaparak Türkiye-Amerika ilişkilerine sıcak atıflarda bulunuyor. Gazetecilerin soru sormasına izin verilmiyor. Çıkışta Tayyip Erdoğan'ın mutluluğu gözlerinden okunuyor. Kurmaylarında da aynı memnuniyeti görmek zor değil. Tayyip Bey, görüşme ile ilgili kısa bilgi veriyor. Tayyip Bey'in mutluluğu Beyaz Saray'da yapılan görüşmelerle sınırlı değil. Bir kere Erdoğan'a ilgi büyük. O yüzden programı çok yoğun. Ayağının tozuyla katıldığı Stratejik ve Uluslararası Etütler Merkezi'ndeki (CSIS) konferans çok önemli ayrıntılar içeriyor. Merkez, önde gelen bir think-tank kuruluşu. 200 kişilik salon hıncahınç dolu. Uzun bir zamandır ABD başkentinde yaşayan bir gazeteci, "Washington'da uzun zamandır Türk yetkililer böyle yoğun ilgi görmedi." diyor. İlginin iki temel nedeni var: AKP'nin seçimlerden ezici bir üstünlükle çıkması ve Irak ile ilgili askerî operasyon zillerinin Amerika'nın başkentinde çalıyor olması. ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz'in CSIS'teki toplantıya gelmesi boşuna değil.  Washington kurtlarından çok önemli bir adam, kulağımıza 'Amerika Erdoğan'a siyasi meşruiyet veriyor. Karşılığında Irak ile ilgili bir şeyler istiyor.' diye fısıldıyor. Sanırım Tayyip Bey de olayın farkında ve çetin bir pazarlık yapma niyetinde. Tayyip Bey kendini ve partisini doğru tanıtma gayretinde. Sebebini anlamak zor değil. Hem Amerika'da çok tanınmıyor; hem de yanlış tanımların kurbanı oluyor kimi zaman. Konuşmaya kim olduğunu ne işler yaptığını izah etmeyi deneyerek başlıyor. Tabii ki İstanbul belediye başkanlığına atıfta bulunuyor ilkin. Ardından Mevlana'dan alıntı yapıyor. Bu akıllıca bir hamle; çünkü Amerika, Rumi'yi tolerans sembolü olarak tanıyor. Atatürk'ten alıntı yaparak bir seriyi tamamlamak istiyor. Menderes ve Özal ile devam ediyor sözlerine ve şu cümlenin altını net bir şekilde çiziyor: Ben bu gelenekten geliyorum. Kendisi ve partisi hakkında kullanılan -İslamcı başta olmak üzere- sıfatlardan yakınıyor Erdoğan. Erdoğan, asıl vurgusunu medeniyetler uzlaşması üzerine kurguluyor ve sık sık medeniyetler çatışmasından doğabilecek sorunları gündeme getiriyor. 11 Eylül sonrası yaşanan terör korkusuna değiniyor. Hiçbir nedenin terörü mazur gösteremeyeceğini ifade ediyor. Bu çıkış noktası ona demokrasiden, düşünce özgürlüğünden daha çok bahsetme hakkı veriyor. AK Parti liderinin asıl derdi Avrupa Birliği. AB'ye uzanan yolda 12 Aralık bir eşik noktası. Bu sıcak gündemi ıskalamıyor ve Türkiye konusunda 'çifte standart' uygulayan AB üyesi ülkeleri Amerikalılara şikayet ediyor. Bu arada Türk milleti ve devleti hakkında epik sözler sarf ediyor. Salonda alkışlar yükseliyor. Sanırım Amerika'da yaşayan Türkler, AB konusundaki ısrarı haklı bulmakla birlikte müzakerelerin 'onur kırıcı' noktaya gelmesini doğru bulmuyor. Tayyip Bey bu noktanın altını çizdikçe alkış desteği de sürüyor. 'AB bizi kabul etse de etmese de siyasi reformlar devam edecek. Kopenhag Kriterleri'ni Ankara kriterleri yapacağız!' sözü veciz bir ifade ve konuyu özetlemeye kâfi. Neyse ki soru-cevap faslına geçiliyor. Daha canlı, daha içten konuşmalar başlıyor. Sorular sürprizlerle dolu. Çin ile ilgili bol tuzaklı sorudan tam sıyrılmışken İslamî duyarlılığı olan bir Arap katılımcı, yönlendirmeli bir soru soruyor. Onu da savuşturuyor Erdoğan. Ardından mikrofona yaklaşan bir dinleyici 'Hemen her konuda düşüncelerinizi duyduk; ama İsrail hakkında bir şey dumadım' diyor. Araya giren birkaç soruyla bu konu soğumuşken Alan Makovsky 'Şaron'dan davet gelmiş, İsrail'e gidecek misiniz.' diyor. Cevaptan anlıyoruz ki davet Erdoğan'a değil, Başbakan Abdullah Gül'e yapılmış. 'Ya davet size yapılsaydı' diyerek işi uzatmıyor ünlü Türkiye uzmanı. 'Belediye başkanlığım döneminde çok şey öğrendim' diyor Erdoğan. Sanırım öğrenme sürecine devam ederek başbakanlık yolunda ilerliyor. Bu tecrübenin ileride avantaj sağlayacağında şüphe yok..."Biraz kısaltarak verdiğimiz bu yazı aslında her şeyi özetliyor ve başlıktaki soruyu da cevaplıyor.2002 yılının Aralık ayında, hiçbir resmi sıfatı olmayan Erdoğan Beyazsaray'da karşılanıyor, Bush'un huzurundan mutlu ve bahtiyar olarak ayrılıyor, Washington'un kurtlarından bir adamın fısıldadığı gibi oluyor, Erdoğan Başbakan olurken Irak da işgal ediliyor.İster Türkiye'den bakıp sorun, ister geçin Müslüman kanının dizlere kadar çıktığı Irak'tan sorun, şu soru içinizi acıtmıyorsa, size zaten her gün bayram demektir:Bir koltuk için bu kadar ağır bedel çok değil mi?
 
Aziz Karaca / diğer yazıları
Arınç'tan Özgür Özel övgüsü
'O benim kahramanım'
Boykot dediğin böyle olur
Malezya'dan İsrail kuklası KFC'ye sille
Yabancı, Türk şirketini yaşatır mı hiç?
Uçtu uçtu, pat diye düştü, karizmayı çizdirdi!
Hükümet onları bekliyor lakin...
Hiç de aceleleri yok!
Kiraları 4'e, 5'e katladılar
Mağaza sahipleri kara kara düşünüyor
AKP 'yasak' dedi, sendikalar ve partiler kararlı
Yine 1 Mayıs yine gerilim!
Türkiye, NATO Genel Sekreterliği için Rutte'yi destekleyecek
26 Nisan'da Erdoğan'la görüşmüştü
İsrail'den UCM'nin tutuklama kararı ihtimaline hazırlık
Büyükelçiliklere talimat geçildi
'Doktora olmayan mülakat neden öğretmen için var?'
Ayrımcılığa tepki gösterdi
Özel'den Yerlikaya'ya 1 Mayıs telefonu
'Kararı gözden geçirin'
Sinan Ateş cinayeti iddianamesi tamamlandı
22 kişi cinayetten yargılanacak
İstanbul'da müthiş yarış
Yağmur yağdı, dereceler güzelleşti
'AKP, 31 Mart'ta neden oy kaybetti' anketi
CHP'nin performansı 7. sırada
Oturma izni biten Kenyalı kadın kaçamadı
Soyunarak polise direnmeye çalıştı!
Su baskını ve yıldırım tehlikesine dikkat
Kuvvetli sağanak uyarısı
Arınç'tan Özgür Özel övgüsü
'O benim kahramanım'
Boykot dediğin böyle olur
Malezya'dan İsrail kuklası KFC'ye sille
Yabancı, Türk şirketini yaşatır mı hiç?
Uçtu uçtu, pat diye düştü, karizmayı çizdirdi!
Hükümet onları bekliyor lakin...
Hiç de aceleleri yok!
Kiraları 4'e, 5'e katladılar
Mağaza sahipleri kara kara düşünüyor
AKP 'yasak' dedi, sendikalar ve partiler kararlı
Yine 1 Mayıs yine gerilim!
Türkiye, NATO Genel Sekreterliği için Rutte'yi destekleyecek
26 Nisan'da Erdoğan'la görüşmüştü
İsrail'den UCM'nin tutuklama kararı ihtimaline hazırlık
Büyükelçiliklere talimat geçildi
'Doktora olmayan mülakat neden öğretmen için var?'
Ayrımcılığa tepki gösterdi
Özel'den Yerlikaya'ya 1 Mayıs telefonu
'Kararı gözden geçirin'
Sinan Ateş cinayeti iddianamesi tamamlandı
22 kişi cinayetten yargılanacak
İstanbul'da müthiş yarış
Yağmur yağdı, dereceler güzelleşti
'AKP, 31 Mart'ta neden oy kaybetti' anketi
CHP'nin performansı 7. sırada
Oturma izni biten Kenyalı kadın kaçamadı
Soyunarak polise direnmeye çalıştı!
Su baskını ve yıldırım tehlikesine dikkat
Kuvvetli sağanak uyarısı
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.