Başınız darda Çare Haydar'da

Bu başlığımızın muhatabı yetmiş milyonun tamamıdır.Asker-sivil, iktidar -muhalefet, meclistekiler-dışarıdakiler, amir-memur, işçi-iş veren, kadın-erkek, alan-satan, üreten-tüketen, öğreten-öğrenen? Herkes, hepimiz bu çıkmazın içinde değil miyiz?Savaş yıllarında dahi olmadığı kadar küçülen, daralan ekonomi bizim ülkenin ekonomisi değil mi?Yedi yıldır bu güzelim ülkede tek başlarına iktidar olanlar hemen her alanda olduğu gibi hasetsen ekonomik alanda her şeyi yüzlerine-gözlerine bulaştırmadılar mı?Son yedi ayda yapılan iç borçlanma önceki otuz aydan daha fazla oldu diyenler bu ülkenin iktisatçıları değil mi?Bu yılın ilk üç ayında yüzde on dört küçüldük diyen TÜİK, bu devletin bir kurumu değil mi?Yedi sene önce fabrikatör olanlar, otuz-kırk kişiye atölyesinde iş verenler bu gün o iş yerlerinin güvenlik elemanı olarak çalışmaya akşamdan razı değiller mi?Sayfalarca sayabileceğimiz bu olumsuz gelişmeleri yedi sene evvel miting meydanlarında seslendiren Prof. Dr. Haydar Baş, çareyi de, çözüm yollarını da diğer elinde bizlere takdim etmedi mi?Hayda Hoca eleştirmeye erken başladı diyenler şimdi bu manzara karşısında ne diyecekler?Haydar Baş,özellikle yedi yıldan beri; "yad ellerde, el kapılarında dolaşmayın, IMF kapılarından, Avrupa kapılarından, ABD kapılarından derdinize derman bulamazsınız, derdimize derman yine bizdedir, yine sizdedir,çaresizseniz, çare sizsiniz" diye adeta feryad etmiyor mu?Şimdi bütün gelişmeler, yedi yılın sonunda gelinen bütün noktalar Haydar Baş'ı doğrulamıyor mu?Öyleyse ey yetmiş milyonluk koca kitle sen ne zaman sayın Baş'ı doğrulayacaksın, sen ne zaman dönüp kendi bağrından çıkan çarelere sarılacaksın?Başınız-başımız darda çare Haydar'da.Borçlandıkça satıyoruz, sattıkça borçlanıyoruz, borçlandıkça batıyoruz, battıkça emirler yağıyor üstümüze.Yazık değil mi bu millete, bu devlete, binlerce yıllık geleneğimize?Üç beş Soros uşağı, devlet kurumlarını bir birine düşürecek kadar, "bir kağıt parçası" yüzünden bir ay ülke gündemini meşgul edecek kadar etkili ve yetkili hale gelmiş,getirilmiş.Bu acziyet yakışıyor mu bize?Geçen yedi yıl boyunca Haydar Baş'ın uyarılarına kulak verseydik, borç alan değil borç veren,iş arayan değil iş veren, yardım alan değil, yardım eden, emir alan değil emir veren konumunda olsaydık dış etkilere-etkilemelere bu kadar açık olur muyduk?Yedi yıl evvel, sayın Baş, miting meydanlarında, televizyon ekranlarında; "Avrupa Birliği, beş bin yıllık Türk geleneğini, on beş asırlık İslam medeniyetini ve doksan yıllık Cumhuriyet birikimini haçlı mezarlığına gömme projesidir" diye haykırırken burun kıvıran, tebessüm edip geçenler şimdi hiç utanmıyorlar mı?AB sevdası uğruna yapılan düzenlemeler sonucu ülkenin geldiği son nokta, Tatvan'da bir devlet töreni yapılıyor, ilçenin en büyük mülki amiri kaymakamın gözü önünde teröristlere saygı duruşu yapılıyor, kaymakam ancak oturarak tepkisini gösterebiliyor ve yine aynı ortamda bir edepsiz "Türk bayrağının burada ne işi var?" diyebiliyor ve kalabalığın elinden bayrağımızı almaya kalkıyor.İşte AB kara sevdasının sizi getirip bıraktığı felaket çukuru.Haydar Hoca haklı mıymış?Israrla, altını çizerek haykırıyoruz, gelin daha fazla kayıplara uğramadan, daha fazla ayıplara imza atmadan Anadolu'nun bağrından çıkan bu sese kulak verelim.Başınız darda çare Haydar'da.