Tayyip Erdoğan kendi konumunu yeniden referanduma sokuyor. 7 Haziran seçimi adeta başkanlık sistemi için referanduma dönüştürülmüştü. Cumhurbaşkanı'nın "400 milletvekili isterim" şeklindeki parti genel başkanı gibi propaganda yapmasının amacı buydu. Halkın desteğini istiyordu başkanlık için. Ama olmadı, bu kez sistemi fiilen değiştirdiğini ilân etti ve dahi 1 Kasım'ı yine başkanlık referandumu havasında önümüze sürerken, 400 milletvekili talebini yineleyip durdu.Neresinden baksanız durum vahim. Fiilen sistemi değiştirdiğini öne sürse de, hukuken anayasa yürürlüktedir ve bu anayasaya göre de tarafsızlığını ihlâl ederek bir parti için 400 milletvekili istemesi hukuken de ahlâken de aykırı bir durumdur.Erdoğan için tasarlanan başkanlık sistemi de ne deve ne de kuştur, bir ucube duruştur. ABD'deki başkanlık sistemine özeniliyorsa da, orada iki meclis vardır, kanunların yapım süreci zorlaştırılmıştır. Başkanın meclisi fesih yetkisi yoktur. Türk tipi başkanlık önerisinde ise başkanın fesih yetkisi vardır. Taslakta başkana bakanları, kamu görevlilerini, büyükelçileri, yüksek yargı mensuplarını tek başına atama yetkisi verilmiştir. Oysa ABD'de başkan bu atamalarda senatonun onayını almak zorundadır.Taslakta başkana kanun hükmünde kararname yetkisi verilmiştir. Parlamenter sistemde de bakanlar kurulunun kararname çıkarması mümkünse de bu TBMM'nin izin ve onayına bağlıdır. Önerilen sistemde ise başkanlık kararnamesi için meclis onayı yoktur. Yani yasama yetkisi gaspedilmiştir.Bir başka tartışılan konu: Türk tipi başkanlık diye adlandırılan öneride ABD Anayasası'nın kurduğu rejimden farklı olarak tek meclisin bulunması ve federal yapıda başarılı olmuş bir sistemin üniter devlete uygulanması.Türkiye gibi uzlaşma kültürünün zayıf, kutuplaşmanın sert ve parti disiplininin katı olduğu ülkelerde egemenliğin farklı partilerin eline geçmesi, sistemi çalışamaz hale getirebilmektedir. Taslakta belirtildiği gibi başkanlık seçimi ile meclis seçiminin aynı tarihte olması, yasama ve yürütmenin aynı partinin hakimiyetine girmesine neden olacak, dolayısıyla sistemin diktatörlüğe dönüşmesine katkı sağlayacaktır.Krallık sistemine alternatif olacak başkanlık yerine güçlü bir demokrasi oluşturmak, uzun bir geçmişi olan parlamenter rejimi güçlendirmek daha yerinde bir hareket olacaktır.Seçim barajının kaldırılması, parti sistemindeki parçalanmayı önleyecek düzenlemeler yapılması, parlamenter sisteme işlerlik kazandırılması, sistemi dönüştürmekten daha yararlı bir iş olacaktır.
Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) kararını beklemeden Erdoğan'ın 1 Kasım demesi düşündürücüdür. YSK da buna uymuştur. İş seçmene düşüyor, oylarımıza sahip çıkalım ve takibini sürdürelim.Seçimlerin yapılamayacağı kuşkuları varsa da, Anayasa'ya göre ancak savaş durumunda bu mümkün olabilir.TBMM savaş ilânına karar verirse seçimler yapılmaz.