Başöğretmen ve gençliği

Öncelikle, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk daha sonra saygıdeğer ve sevgili ilkokul öğretmenim Tacuser Ulusan ve diğer tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım öğretmenler gününü kutlamak isterim. Son yıllarda ülkemizde hak ettiği değeri göremeyen bu aziz mesleğin tüm üyelerine saygı ve hürmetlerimi sunarım.
Öğretmek eylemi insanoğlunun varoluşunun başından bu yana olan ve aktarma içgüdüsüne dayanan temel bir olgudur. İnsanlığın toplu yaşama geçmesi ve bunu izleyen yüzyıllarda farklı toplumlar etkileşime geçmiş ve birinin sahip olduğu bilginin diğerinde olmadığı yavaş yavaş anlaşılmıştır. Böylece bilginin işlevi artmış ve bilmek maharet olmaya başlamıştır. Dolayısıyla en temel içgüdülerden biri olan aktarma eylemi bir tür meslek olmuştur. 
Antik Yunan'da yaşamış olan Sofistler, bu işin belki de ilk temsilcileridir. 
Hz. Ali "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" buyurmuş ve bilmenin ve öğrenmenin değerine dikkat çekmiştir.
Birçok ulusun bu konuda birçok atasözü mevcuttur. Bizim atalarımızda bu konuda en güzel ölçülerden birini koymuştur: "Ayıp olan bilmemek değil, öğrenmemektir."
Örnekleri arttırmak, öğrenmek ile bilginin değerini anlatmaya devam etmek mümkündür ancak zannımca bu noktada bir kısa hikaye anlatmak ve Türk gençliğinin Başöğretmenine değinmek icap eder.
Sultanın biri bir gün bahçede gezerken yerden toprak alıp başına sürmüş. O sırada orada bulunan ve olaya şahit olan bir bilge çok şaşırmış ve padişah gidince toprağa sormuş: "Ey toprak, senin gibi tonlarcası ayak altında durur. Senin vasfın nedir ki koskoca Sultan seni başına koyuyor?"
Kıssa bu ya, toprak dile gelmiş ve bilgeye cevap vermiş: "Ben sıradan bir toprağım bilge. Ancak benim üzerime bir gül fidanı diktiler. Onun yaprakları üzerime döküldükçe gül gibi kokmaya başladım. Sultanda bundan dolayı beni başının üstüne koyar. Asıl hürmeti bana değil, güledir." 
Mustafa Kemal Atatürk, Türk gençliği üzerine dikilmiş bir gül fidanıdır. Dolayısıyla yalnızca Türk ve genç olmak değil fakat onun tanımladığı Türk genci olmak gül kokmak için kafidir.
Bu büyük insan Türkçe'nin ilk geometri kitabını yazmıştır. Bu büyük insan ezanı, millet anlasın diye Türkçeleştirmiştir. Bu büyük insanın vaktinde öğretmenlere seslenmiş ve yeni neslin onların eseri olacağını söylemiştir. Bu tespit belki de Mustafa Kemal'in eğitim hakkındaki ufkunu en iyi şekilde açıklar: Tam da Ata'nın demek istediği gibi öğretmen, nesil yetiştirir. Bu ise tarihin gördüğü en büyük zanaattır.
Bugün, Türk gençliğinin, başöğretmenini anlaması ve onun görüşlerini yaşatması hiçbir zaman olmadığı kadar elzem olmuştur, dolayısıyla, öğretmenler günü vesilesiyle Türk gençliği yani "öğrenenlere" de bir mesaj vermek gerekir:  
İcmal gençliği gibi istisnalar dışında büyük çoğunluğu atıl halde duran, harekete geçse şimşekler gibi çakacak, seller gibi yağacak ve dünyayı sallayacak biz Türk gençliği, Başöğretmeniz Mustafa Kemal Atatürk'ün bütün ümidi biz gençliktedir!
Böylesine kadim bir mesleğin kutlandığı bu kutlu günde Başöğretmenimiz ve diğer öğretmenlerimizin yüzünü kara çıkarmamak için, bir olmak vakti gelmiştir!
Daha iyi bir Türkiye dileğiyle...