"Basra harab olduktan sonra"

Mahcubiyetin, nedametin bini bir para... Başlar öne eğik, göz göze geldiğinizde renkteki pembeleşmeyi rahatlıkla gözlemleyebiliyorsunuz. Hayatın her alanında dayanılmaz bir hal alan aksaklıklar, adaletsizliklerden ötürü, yakınmalar ve şikayetler gelip onları buluyor.

AKP'ye oy vermiş çeşitli kademelerde görev yapmış, çalışıp iktidara taşımış olan insanımızdan söz ediyorum. İktidar koltuğuna oturttukları partilerinin yanlış icraatları, isabetsiz kararları, bir ileri üç geri tarzındaki kararsızlıkları, derin bir mahcubiyet yaşamalarına sebep oluyor.

Dedikodular, söylentiler bir yana, adam bizzat yaşadığı çelişkileri, haksızlıkları bir bir sayıp dökünce, iktidar yanlısı arkadaşların diyeceği hiç bir şey kalmıyor.

Bilindiği gibi Erzurum'da geçtiğimiz Mart ayının son haftasında iki deprem meydana geldi. Aşkale ve Ilıca ilçelerinin köylerinde önemli ölçüde yıkımlara ve ölümlere sebep oldu. Bazı köylerde bütün müteahhitler İçişleri Bakanımızın bölgesinden. Bu görüntü, ihalelerin Ankara'dan bağlandığı söylentilerine sebep oluyor. Hatta Erzurum'da inşaat malzemesi satan nalburlar aynen şöyle diyor: "İnşaat sezonu bitmek üzere, siftahsız açıp kapatmaya, sinek avlamaya devam ediyoruz. Bu yıkılan köylerin yeniden inşaası vesilesi ile üç beş kalem malzeme satarız diye ümit ederken bir de duyduk ki, ihaleleri alan firmalar, işçilerine yedirecekleri ekmeğin ununu dahi kendi memleketlerinden getiriyorlarmış"

Bu fotoğraf karşısında, Erzurum'dan Ankara'ya yedi vekil göndermiş olan AKP teşkilatlarının Erzurum halkına söyleyecekleri hiç bir şey kalmıyor.

28 Mart yerel seçimlerinde bir beldenin belediye başkanlığı için AKP'den aday adayı olan ve önemli miktarda para yardımı yapan bir mahçup AKP'li ile Başbakanın Alman gazetecisi Bild'e verdiği demeci beraber okuyoruz: "Hıristiyan hemşehrilerimin mensubu oldukları dinleri yüzünden bir sorunla karşılaştıklarını göremiyorum. Ortodoks, Ermeni, Yahudi veya Vatikan olsun, Türkiye'deki dini liderlerin çoğu ile görüştüm. Hiç biri de bana haksızlığa uğradıklarını söylemedi. Avrupa Birliği mevzuatına göre imar yönetmeliğimizi değiştirdik. Yönetmeliklerde önceleri camilerden bahsedilirken, bu, şimdi dini mekanlar olarak değiştirildi. Bu basitçe şu demek, belli bir yerde ibadet yeri inşa etmek istenilirse, bu her zaman için mümkündür"

Muhatabımın derin bir nefes alışından sonra dedim ki, Tayyip Bey'in Başbakan olmasında çok önemli katkı sağlayanlardan biri sizsiniz. Şimdi söyler misiniz, sizin iktidarınızda Ermeninin, Rum'un, Hıristiyan'ın, Yahudi'nin hiç bir sıkıntısı kalmadı. Peki bu ülkenin asıl sahipleri, dedeleri Çanakkale'de, Allahuekber dağlarında, evinde, yurdunda şehit edilmiş olan bizler; Müslüman Türk milleti ne olacak? Her şeye rağmen ben çocuğumu İmam Hatip'te okuttum, son sınıfa geldi ve ayağında otuz kiloluk ağırlık hala devam ediyor. Başörtüsü problemi yüzünden kızımın tahsili yarıda kaldı. Bütün bunlar zulüm olarak yetmezmiş gibi, başörtüsüne ceza yasası çıkarttınız, üç beş komşu çocuğunu toplayıp Elif Be öğretmeye teşebbüs edene hapis yolunu açtınız. "Ne ararsan bulunur derde devadan gayri" hesabı, bu vatanın eski sahipleri hariç, herkese sonuna kadar özgürlükler sundunuz.

Mahcup ve mahzun AKP'li arkadaşım bir kez daha derin nefes aldıktan sonra şöyle dedi: "Pişmanız, çok pişmanız ama, Basra harab olduktan sonra neye yarar ki?"