Batı toplumu dillendirdiği hoşgörü, barış, inanca saygı, inanç özgürlüğü gibi kavramların arkasına sığınıyor. İşin aslına bakıldığında, uygulama tam ters yönde.
Peygamber Efendimiz (sav)’e yönelik hakaret kampanyası Batı destekli ve Yahudi merkezli sosyal medya kuruluşlarınca sahipleniliyor. Dinlerarası Diyalog, Medeniyetler İttifakı düzleminde Hıristiyan âlemine laf dokundurmayan odaklarda ses seda yok. Aksine, bir tanesi filmin bedava avukatlığını yaparak, asıl suçlunun Müslümanlar olduğunu söylüyor. Benzer bir ifadeye sözünü ettiğimiz Batı kaynaklı projenin bir parçası olmakla övünenlerin, Papa’ya sundukları ve acziyetlerini arz ettikleri(!) mektupta da rastlıyoruz. O mektupta da asıl suçlu olan Müslümanlardı.
Batılı Toplum mühendisleri baktı ki, Müslümanlar Arap Baharı, Diyalog, ittifak gibi masallarla İslam’dan uzaklaşıyor; maslahatın uygun olduğu düşüncesiyle saldırılarını misliyle arttırmaya başladı. Müslüman Halklar zayıfladıkça, saldırının dozu da artıyor.
Filmin, Suriye’de teröristlerce yapılan sivil-asker kıyımına, Libya’da her vatandaşına her türlü sosyal imkânı tanıyan Kaddafi’nin linç edilmesine ve Türk Hükümetinin Batıya eksenine kaydırdığı dış politikasına denk gelmesi asla bir tesadüf değil. Belli çevrelerde İslam Onur ve haysiyetinin askıya kaldırıldığını gören Batılı zihniyet, fütursuzca İslam karşıtı kampanyalar düzenliyor.
ABD bu talihsiz ve art niyetli kampanyaya yalnız Ortadoğu’da uyguladığı bölücü politikalarla değil, aynı zamanda kendi evinde de büyük bir destek veriyor. New York’taki 10 metro istasyonuna, “Medeni bir insanla bir vahşi arasındaki herhangi bir savaşta, medeni insanı destekle, İsrail’i destekle, cihadı yen” yazılı afişler asıldı. Amerikan Özgürlüğü Savunma Girişimi (AFDI) isimli Yahudi bir grup tarafından yürütülen Müslüman karşıtı reklam kampanyasına, daha önce New York Ulaşım Dairesi’nden (MTA) “alçaltıcı ifadeler içerdiği” gerekçesiyle izin verilmemişti. Ancak AFDI, Eylül 2011’de MTA’ya dava açmış ve mahkeme, kampanyanın “konuşma özgürlüğünü” koruduğu kararına vararak afişlerin metrolara asılmasına izin verdi.
İlan panoları, daha önce, 13 Ağustos-4 Eylül tarihleri arasında, Kaliforniya’da bulunan San Francisco kentindeki otobüslerin üzerine de asılmıştı ve bunlardan bazıları tahrip edilerek, afiş üzerindeki kelimeler yırtılmıştı.
Avrupa’da da durum farklı değil. Belçika’nın Flaman kesiminde azınlıklara ait sivil toplum örgütlerini bünyesinde toplayan Azınlıklar Forumu isimli kuruluş, Anvers ve Gent şehirlerinde kiralık ev ilanlarına hayali isimlerle elektronik posta göndererek başvurdu. Eşit gelir seviyesi ve çocuk sayısına sahip hayali ailelerden “Joris” ve “Nathalie” çiftine geri dönüşler, “Muhammed” ve “Hediye” çiftine göre 2 kat fazla oldu. Azınlıklar Forumu Başkanı Naime Şarkavi, bulguların ürkütücü bir trende işaret ettiğini belirterek “Ayrımcılıkla mücadele edilmiyor, sessizce kabulleniliyor” eleştirisinde bulundu.
Yürütülen kampanyalar hızını arttırsa da, âlemleri yoktan var eden Yüce Rabbimiz Muhammed Mustafa’sının (sav) Şanını ve O’nun getirdiği İslam’ı kıyamete dek koruyacaktır. Önemli olan Türk Milleti olarak bizim yerimizin, duruşumuzun ve kimliğimizin ne olduğudur. Ekonomik, siyasi ve kültürel anlamda Batıya olan bağlılığımız İnancımızdan kopuşumuza neden olacaktır. Türk-Müslüman kimliğimizi ancak tam bağımsız kalarak koruyabiliriz.
Peygamber Efendimiz (sav)’e yönelik hakaret kampanyası Batı destekli ve Yahudi merkezli sosyal medya kuruluşlarınca sahipleniliyor. Dinlerarası Diyalog, Medeniyetler İttifakı düzleminde Hıristiyan âlemine laf dokundurmayan odaklarda ses seda yok. Aksine, bir tanesi filmin bedava avukatlığını yaparak, asıl suçlunun Müslümanlar olduğunu söylüyor. Benzer bir ifadeye sözünü ettiğimiz Batı kaynaklı projenin bir parçası olmakla övünenlerin, Papa’ya sundukları ve acziyetlerini arz ettikleri(!) mektupta da rastlıyoruz. O mektupta da asıl suçlu olan Müslümanlardı.
Batılı Toplum mühendisleri baktı ki, Müslümanlar Arap Baharı, Diyalog, ittifak gibi masallarla İslam’dan uzaklaşıyor; maslahatın uygun olduğu düşüncesiyle saldırılarını misliyle arttırmaya başladı. Müslüman Halklar zayıfladıkça, saldırının dozu da artıyor.
Filmin, Suriye’de teröristlerce yapılan sivil-asker kıyımına, Libya’da her vatandaşına her türlü sosyal imkânı tanıyan Kaddafi’nin linç edilmesine ve Türk Hükümetinin Batıya eksenine kaydırdığı dış politikasına denk gelmesi asla bir tesadüf değil. Belli çevrelerde İslam Onur ve haysiyetinin askıya kaldırıldığını gören Batılı zihniyet, fütursuzca İslam karşıtı kampanyalar düzenliyor.
ABD bu talihsiz ve art niyetli kampanyaya yalnız Ortadoğu’da uyguladığı bölücü politikalarla değil, aynı zamanda kendi evinde de büyük bir destek veriyor. New York’taki 10 metro istasyonuna, “Medeni bir insanla bir vahşi arasındaki herhangi bir savaşta, medeni insanı destekle, İsrail’i destekle, cihadı yen” yazılı afişler asıldı. Amerikan Özgürlüğü Savunma Girişimi (AFDI) isimli Yahudi bir grup tarafından yürütülen Müslüman karşıtı reklam kampanyasına, daha önce New York Ulaşım Dairesi’nden (MTA) “alçaltıcı ifadeler içerdiği” gerekçesiyle izin verilmemişti. Ancak AFDI, Eylül 2011’de MTA’ya dava açmış ve mahkeme, kampanyanın “konuşma özgürlüğünü” koruduğu kararına vararak afişlerin metrolara asılmasına izin verdi.
İlan panoları, daha önce, 13 Ağustos-4 Eylül tarihleri arasında, Kaliforniya’da bulunan San Francisco kentindeki otobüslerin üzerine de asılmıştı ve bunlardan bazıları tahrip edilerek, afiş üzerindeki kelimeler yırtılmıştı.
Avrupa’da da durum farklı değil. Belçika’nın Flaman kesiminde azınlıklara ait sivil toplum örgütlerini bünyesinde toplayan Azınlıklar Forumu isimli kuruluş, Anvers ve Gent şehirlerinde kiralık ev ilanlarına hayali isimlerle elektronik posta göndererek başvurdu. Eşit gelir seviyesi ve çocuk sayısına sahip hayali ailelerden “Joris” ve “Nathalie” çiftine geri dönüşler, “Muhammed” ve “Hediye” çiftine göre 2 kat fazla oldu. Azınlıklar Forumu Başkanı Naime Şarkavi, bulguların ürkütücü bir trende işaret ettiğini belirterek “Ayrımcılıkla mücadele edilmiyor, sessizce kabulleniliyor” eleştirisinde bulundu.
Yürütülen kampanyalar hızını arttırsa da, âlemleri yoktan var eden Yüce Rabbimiz Muhammed Mustafa’sının (sav) Şanını ve O’nun getirdiği İslam’ı kıyamete dek koruyacaktır. Önemli olan Türk Milleti olarak bizim yerimizin, duruşumuzun ve kimliğimizin ne olduğudur. Ekonomik, siyasi ve kültürel anlamda Batıya olan bağlılığımız İnancımızdan kopuşumuza neden olacaktır. Türk-Müslüman kimliğimizi ancak tam bağımsız kalarak koruyabiliriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hakan Rona / diğer yazıları
- Güneydoğu'ya huzur ancak MEM'le gelir / 09.04.2013
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012