Batılıların tarih anlayışı üstün ırka, tarihi de sömürgeciliğe dayanmaktadır. Aradan asırlar geçmesine rağmen, özde hiç değişmeyen bu tarih anlayışı, Batılıların ruh hallerinin sakat olduğunu göstermektedir. Çünkü üstün ırk anlayışı, ruh hastalıklarının en büyüklerindendir. Batılılar, bu hastalıkla malul olduklarından tarih boyunca 'biz ve 'ötekiler' ayırımından kurtulamamışlar ve sürekli kendinden olmayanları ötekileştirmişlerdir. Doğru olan, dünyayı 'biz' ve 'ötekiler' şeklinde algılamak değil, 'hepimiz' diyerek algılamaktır. Böyle bir algılayış, insanları kişisel hazlar yerine, toplumsal hazları arzulamaya götürür. Bir başka deyişle, dünyaya bakış açısı bireysellikten çıkıp, kolektife dönüşür. Söz konusu bakış açısı, huzur, refah, mutluluk ve güvenin yegâne kaynağıdır. Batı dünyası, böyle bir bakış açısından ve anlayıştan yoksun olduğu içindir ki, sözünü ettiğimiz değerleri kendi halkına dahi sunamamıştır.Ezcümle, ötekileştirmenin temel dayanağı ırkçılıktır. Batılılar, kendinden olmayan herkesi aşağı ırk kabul eder ve o insanlara tek bir hak tanır: Köleleşmek. Batılılar, kalkınma ve hayatta kalmak için ötekileştirmenin, buna dayalı olarak sömürünün gerekli olduğuna inanırlar. Bunları söylerken, Batılılara iftira atmıyoruz, kendimizden yalan uydurmuyoruz, sadece tarihi tespitlerde bulunuyoruz. Nitekim Batılılar da biliyor ki, kültür ve medeniyetleri böyledir. Bunu kimisi inkâr, kimisi de itiraf ediyor. İtiraf edenlerden biri olan Levi Straussa'ya göre, 'biz' ve 'ötekiler' bilinci, kültür ve medeniyetten kaynaklanan sosyal bir davranışın sonucudur. Ötekileştirme, Batılıların o kadar genlerine yerleşmiş ki, aynı bilinci kendi aralarında da yaşatmaktadırlar. Kültür ve medeniyetleri bir olan Batılılar, bu ötekileştirme yüzünden uzun yıllar birbirleriyle savaştılar. Savaşlardan büyük zarar ve kayıplara uğrayan Batılılar, 'Avrupa Birliği' projesini gündeme getirerek, sözde bütünleşmeyi amaçladılar. Ne yazık ki, Türkiye de, bu hayali projenin peşinde yıllarca koştu, koşuştu. Birçok potansiyelini AB yolunda tüketti. AB'ye uyum adı altında, yasalar çıkardı, akla hayale gelmeyecek tavizler verdi. Yine de Batılıların iltifatına mazhar olamadı, sürekli ötekileştirildi ve dışlandı. AB'nin lokomotifi olan devletlerin yöneticilerinin, Türkiye'nin üye olamayacağını açık açık beyan etmeleri bile, yöneticilerimizi, bu çıkmaz sokaktan geri döndürmedi. Batılıların tarih anlayışını ve tarihini bilenler, böyle bir birliğin kurulamayacağını, kurulsa bile Türkiye'nin buna dâhil edilmesinin imkânsız olduğunu söyleyip durdular. Bu gerçeği yıllarca seslendirenlerin başında BTP lideri Prof. Dr. Haydar Baş yer almaktadır. En son Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri yapılıp ırkçı ve AB karşıtı partiler kazanınca, bazı aklıevveller şaşırdılar. Tüm hayalleri suya düştü. Prof. Dr. Haydar Baş'ın, birçok öngörüsünün aynen çıktığını bildiğimiz, AB öngörüsünün de çıkacağını beklediğimiz için, bu sonuca hiç şaşırmadık. Tam aksine şaşıranların aklına şaşıyor ve şöyle diyoruz: "Ortada beklenmeyen bir gelişme yok, olması gereken olmuştur." Asıl şaşılacak şey, bu gerçekleri gördüğü halde, AKP hükümetinin hâlâ daha "AB üyeliği stratejik hedefimizdir" söyleminde bulunmasıdır. AKP hükümetinin içinde bulunduğu bu hali ve milletin sessizliğini anlatacak kelime bulamıyoruz. AKP hükümetini anladık, kendi ifadeleriyle "AB'ye Katolik nikâhı" ile bağlandılar. Peki, millete ne oluyor? Niçin, "Yeter artık, bizi bu hayali projelerle aldatmayın" diyerek, ikaz görevini yapmıyor? Yapmadığından dolayı millet de, AKP hükümeti kadar, belki de ondan daha çok sorumluluk altındadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018