Türkiye Cumhuriyeti, devletiyle milletiyle gerçekten de çok kritik bir süreçten geçmektedir. Bu süreç kimilerine göre bir değişim, kimilerine göre bir yıkım, kimilerine göre dalalet, kimilerine göre bir gaflettir. Bu sürecin adını koymak için hamasetle davranıldığı takdirde mutlaka yanılgıya düşülecektir. Bu süreci ancak milli tarih şuuru ve aklıselim düşünce ile doğru bir şekilde tahlil edebiliriz.
Eğer tahlil edilecek olan bu süreç bir şahsı ya da bir aileyi ilgilendiriyor olsa yanılma neticesinde bir fert ya da bir aile zarar görür ki toplumsal olaylarda bir fert ya da bir aile toplumun en küçük bir parçası olduğundan genele ölçü olmayabilir.
Ancak tahlil edilecek olan devletler ya da milletler olduğu zaman yanılmanın neticesi bir devleti ve bir milleti ilgilendirir. Ciddi bir yanılgı belki de o devletin ve o milletin tarih sahnesinden silinmesine sebebiyet verebilir. Bu sebeple; devleti yönetenler bütün olaylara bu açıdan bakmak zorundadırlar. Şimdi yaşanan sürece bir göz atalım ve tefekkür edelim: Son dönemlerde iktidar olanlar bütün gayretlerini ülkemizi AB'ye üye yapmak üzerine bina ettiler. AB ile yattı, AB ile kalktılar.
Kanunlarını, eğitimlerini, yaşam sitillerini, kültür ve medeniyetlerini ve hatta inançlarını dahi bu sürece uygun hale getirdiler.
Dinde haram olan bazı şeyler helal, helal olan şeyler de haram sınıfına dâhil edildi. Adına da idare-i maslahat (bir işi, gerektiği gibi değil de günün şartlarına göre yapma) denildi. Zaman içerisinde, AB sürecinin bir gereği olarak tamamen haçlı batının Müslümanlar üzerinde bir projesi olan BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) eş başkanlığı görevi üstlenildi.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın ilk günden beri karşı çıktığı ve sonunun milletimiz için hayra alamet olmadığı hakkında uyarılarına kulak tıkındı ve bu sürece iktidarıyla muhalefetiyle çanak tutuldu. BOP eş başkanlığının gereği olarak geri dönülmez bir yola girildi. Yanlışlar yeni yanlışları doğurdu. Düşüncedeki bu yanlışlık, başta çok küçük bir açı sapması gibi görülse de zaman geçtikçe bu rotada yol alındıkça açı farkı meydana çıktı ve sapmanın miktarı giderek de gözle görülür bir hal aldı.
Önceleri BOP'un avukatlığı yapıldı. Sonra pasif görevler üstlenildi, daha sonra da İslam ülkelerindeki isyan hareketlerinde görevler üstlenildi.
Sonra da sınır komşumuz Suriye'ye karşı aktif görevler alındı. Öncelikle iç karışıklıklara destek verildi, muhaliflere lojistik destekler verildi, sınır kapıları ve topraklarımız sonuna kadar açıldı. Sınır boylarına füzeler, tanklar toplar konuşlandırılmaya başlanıldı. Soranlara, her ne kadar savunma amaçlı dense de bu bal gibi savaş hazırlığıdır. Allah korusun bu yolda bir yanlış adım daha atılsa, sonu mutlaka savaş olacaktır.
Peki, bu savaştan bizim kârlı çıkmamız mümkün mü? Asla mümkün değildir. Çünkü bu sürecin asıl amacı bizi bu kirli oyunun bir parçası yaparak tuzağa düşürmektir.
Şimdi başa dönersek ve yaptığımız tahlili gözden geçirirsek yaşanan süreçteki hataların devletimize ve milletimize ödeteceği bedeli de anlaşmış oluruz.
Eğer tahlil edilecek olan bu süreç bir şahsı ya da bir aileyi ilgilendiriyor olsa yanılma neticesinde bir fert ya da bir aile zarar görür ki toplumsal olaylarda bir fert ya da bir aile toplumun en küçük bir parçası olduğundan genele ölçü olmayabilir.
Ancak tahlil edilecek olan devletler ya da milletler olduğu zaman yanılmanın neticesi bir devleti ve bir milleti ilgilendirir. Ciddi bir yanılgı belki de o devletin ve o milletin tarih sahnesinden silinmesine sebebiyet verebilir. Bu sebeple; devleti yönetenler bütün olaylara bu açıdan bakmak zorundadırlar. Şimdi yaşanan sürece bir göz atalım ve tefekkür edelim: Son dönemlerde iktidar olanlar bütün gayretlerini ülkemizi AB'ye üye yapmak üzerine bina ettiler. AB ile yattı, AB ile kalktılar.
Kanunlarını, eğitimlerini, yaşam sitillerini, kültür ve medeniyetlerini ve hatta inançlarını dahi bu sürece uygun hale getirdiler.
Dinde haram olan bazı şeyler helal, helal olan şeyler de haram sınıfına dâhil edildi. Adına da idare-i maslahat (bir işi, gerektiği gibi değil de günün şartlarına göre yapma) denildi. Zaman içerisinde, AB sürecinin bir gereği olarak tamamen haçlı batının Müslümanlar üzerinde bir projesi olan BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) eş başkanlığı görevi üstlenildi.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın ilk günden beri karşı çıktığı ve sonunun milletimiz için hayra alamet olmadığı hakkında uyarılarına kulak tıkındı ve bu sürece iktidarıyla muhalefetiyle çanak tutuldu. BOP eş başkanlığının gereği olarak geri dönülmez bir yola girildi. Yanlışlar yeni yanlışları doğurdu. Düşüncedeki bu yanlışlık, başta çok küçük bir açı sapması gibi görülse de zaman geçtikçe bu rotada yol alındıkça açı farkı meydana çıktı ve sapmanın miktarı giderek de gözle görülür bir hal aldı.
Önceleri BOP'un avukatlığı yapıldı. Sonra pasif görevler üstlenildi, daha sonra da İslam ülkelerindeki isyan hareketlerinde görevler üstlenildi.
Sonra da sınır komşumuz Suriye'ye karşı aktif görevler alındı. Öncelikle iç karışıklıklara destek verildi, muhaliflere lojistik destekler verildi, sınır kapıları ve topraklarımız sonuna kadar açıldı. Sınır boylarına füzeler, tanklar toplar konuşlandırılmaya başlanıldı. Soranlara, her ne kadar savunma amaçlı dense de bu bal gibi savaş hazırlığıdır. Allah korusun bu yolda bir yanlış adım daha atılsa, sonu mutlaka savaş olacaktır.
Peki, bu savaştan bizim kârlı çıkmamız mümkün mü? Asla mümkün değildir. Çünkü bu sürecin asıl amacı bizi bu kirli oyunun bir parçası yaparak tuzağa düşürmektir.
Şimdi başa dönersek ve yaptığımız tahlili gözden geçirirsek yaşanan süreçteki hataların devletimize ve milletimize ödeteceği bedeli de anlaşmış oluruz.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- 23 Nisan’a ulusal egemenlik açısından bakış / 24.04.2024
- 23 Nisan Bayramı Türk milletine hayırlı olsun / 23.04.2024
- Sorunlardan korkmayın! / 22.04.2024
- ‘Biz bitti demeden bitmez’ miş / 20.04.2024
- Timsah gözyaşları kanıma dokunuyor / 19.04.2024
- Emanetine biz sahip çıkacağız / 18.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- Şevval orucu ve kurtuluş namazı hakkında / 13.04.2024
- 23 Nisan Bayramı Türk milletine hayırlı olsun / 23.04.2024
- Sorunlardan korkmayın! / 22.04.2024
- ‘Biz bitti demeden bitmez’ miş / 20.04.2024
- Timsah gözyaşları kanıma dokunuyor / 19.04.2024
- Emanetine biz sahip çıkacağız / 18.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- Şevval orucu ve kurtuluş namazı hakkında / 13.04.2024