Beni Ümeyye soyu ve Emevî idarecileri
Hz. Resulüllah (s.a.v.)'in gelişinden hemen önceki dönem cahiliye çağı olarak nitelendirilmektedir. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin zamanı ise "Asr-ı Saadet" olarak anılan devirdir
30.03.2022 23:50:00





Hz. Resulüllah (s.a.v.)'in gelişinden hemen önceki dönem cahiliye çağı olarak nitelendirilmektedir. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin zamanı ise "Asr-ı Saadet" olarak anılan devirdir.
Ancak, İslam Peygamberinin (s.a.v.) rıhletinden sonraki dönemde sahabiler adeta Resulüllah (s.a.v.)'in sünnetini unutmaya başlamışlardır.
Henüz Hz. Peygamber (s.a.v.) defnedilmeden, Sakife gölgeliğinde yapılan halife seçimi, Arap toplumu içindeki kabilecilik şuurunun aslında unutulmadığını gösteriyordu.
Muhacir ve Ensar'ın adayları arasında, ümmetin çok azını temsil eden bir topluluk, Hz. Ebubekir'e biat etti.
Oysa Resulüllah (s.a.v.), rıhletinden üç ay gibi kısa bir zaman önce Gadr-i Hum denilen bölgede İmam Ali (a.s.)'ı yerine halife olarak tayin etmişti.
Sakife günü Hz. Ebubekir'e (ra) biat edenler ve orada bulunmayan yüzbinin üzerindeki sahabe ise bu işe şahitti.
İslam hukukunda naslarla belirlenen halife tayininin bir anda birkaç şahsın oyu ile bir tercih meselesi yapılması İslam tarihinde bir dönüm noktasıdır.
İşte bundan sonra Cenab-ı Hakkın nassı ile belirlenen bir halife tayini söz konusu edilmemiştir.
Hz. Ebubekir gibi bir kesim insanın oyu ile seçilen, Hz. Ömer gibi bir önceki halife tarafından tayin edilen ve Hz. Osman gibi 6 kişilik bir şûra heyetinin belirlediği halifeler başa geçmiştir.
Nitekim Hz. Ebubekir (ra), bu makama layık olmadığını ifade dahi etmiştir: "Sizin en iyiniz ben olmadığım halde başınıza geçmiş bulunuyorum." (Ali ve'l-Hakimun, s. 109)
Böyle bir seçim usulüyle gelenler ise, yaptıkları icraatlarda zaman içinde Kur'an ve Resulüllah (s.a.v.)'in sünnetinden sapmalara engel olamamışlardır.
Bu halifeler arasında halifelik hakkı, naslarla ve hadislerle sabit olan Hz. Ali (a.s.) döneminde İslam Kur'an ve Sünnet çizgisinde uygulanmıştır.
Emevîler
Tarih kitaplarında Emevîlerin İslam'ı benimsememelerine rağmen, öyle göründükleri yazmaktadır.
Mekke'nin fethine kadar Hz. Peygamberin (s.a.v.) en büyük düşmanı olan Ebu Süfyan, Mekke'nin fethi ile İslam ile şereflenmiştir.
Ancak Hz. Peygamber (s.a.v.) her zaman Emevî soyuna karşı temkinli olmuş ve onların önemli devlet kademelerinde söz sahibi olmalarına izin vermemiştir.
Halife Ömer'in, döneminde Ebu Süfyan'ın oğlu Yezid'i Şam'a vali olarak ataması önemlidir. Yezid'den sonra Ebu Süfyan'ın diğer oğlu Muaviye Şam valiliğine getirildi. Yirmi yıla yakın bir zaman Şam Valisi olarak kaldı.
Hz. Osman da Emevî sülalesindendi. Ancak diğerleri gibi İslam'a uzak değildi. Ama zayıf karakterli olması ve yönetimdeki başarısızlıkları Emevî soyunun idareyi, ekonomiyi ele geçirmelerine neden oldu.
Mervan b. Hakem, Resulüllah (s.a.v.)'in Medine'den kovduğu ve sürdüğü biriydi.
Mervan, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer zamanında Medine'ye geri çağrılmadığı halde, Hz. Osman zamanında Medine'ye getirildi.
Resulüllah (s.a.v.)'in kovduğu insan Hz. Osman tarafından, sadece akrabalık bağına hürmeten geri çağrılmıştır.
Hz. Osman döneminde İslam çizgisinden çok uzak Ben-i Ümeyye soyunun devletin en kritik noktalarını ele geçirdiğini görüyoruz.
Bunlardan biri de halife Hz. Osman tarafından Kûfe şehrine vali atanan Velid b. Utbe'dir.
"Velid, Kûfe'de valiyken, bir gece sahaba kadar eğlendi, sabah ezanının sesi yükselince, sarhoş bir hâlde camiye gelerek mihraba geçip sabah namazını dört rekat kıldırdı ve daha sonra halka, "İsterseniz daha da arttırabilirim" dedi."
Halife Hz. Osman'ın, kendisine verilen yanlış ve yönlendirirci haberler sebebiyle, Resulüllah (s.a.v.)'in en değer verdiği sahabelerine maalesef büyük eziyetlerde bulunmuştur.
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in vahiy katiplerinden olan İbn-i Mes'ud'un, Ammar b. Yâsir'in dövdürülmesi ve Resulüllah (s.a.v.)'in çok sevdiği Ebuzer Gifari'yi Rebeze'ye sürgün etmesi bunlardandır.
Ebu Süfyan, Halife Hz. Osman'ın cenazesinde diğer Ümeyyeoğulları'na halifeliği elden bırakmamaları için şöyle nasihatte bulunmuştur: "Ey Ümeyyeoğulları! Hilafeti bir top gibi birbirinize atın. Ebu Süfyan'ın yemin ettiği şeye and olsun ki, sizin için hep bunu istiyordum. Bunu çocuklarınıza miras olarak bırakmalısınız!"
Nitekim Ebu Süfyan'ın bu vasiyeti Muaviye'nin, oğlu Yezid'i yerine halife bırakmasında etkili olmuştur.
İlk dört halife arasında yalnızca Hz. Ali (a.s.) döneminde Emevîlere karşı Resulüllah (s.a.v.) zamanındaki şekilde muamele edilmiştir.
Ümeyyeoğulları ile ilgili olarak, Hz. Ali'nin ikazları vardır:
"Bilin ki, bana göre sizin için fitnelerin en korkuncu, Ümeyyeoğulları'nın fitnesidir. O fitne kör ve karanlık bir fitnedir. Bu fitneye karşı tedbir yolu görünmez, belası herkesi kaplar."
Bir başka hutbesinde ise şöyle buyurmuştur:
"Allah'a yemin olsun ki, Ümeyyeoğulları Allah'ın haram kıldıklarından helal etmedikleri bir şey, çözmedikleri bir akit, zulümlerinin girmediği, himayelerinin uğrayıp ayrılmadığı köylerde inşa edilmiş bir ev ve çöllerde bir çadır bırakmayıncaya kadar devam edeceklerdir."
Ümeyyeoğulları'ndan Velid b. Utbe, Hakem b. As, Ukbe b. Ebu Muayt, Said b. As dönemlerinde İslam devletine büyük darbeler indirmişlerdir."
Emevîler döneminde genel siyaset anlayışı
Emevîler'de, devlet düzeninin işleyişi Resulüllah (s.a.v.) zamanında var olan, İslam'ın yücelmesi ve Müslümanların korunması fikrinden uzaklaşmıştır.
Halifelik makamı Kur'an çizgisinden ve Sünnet'ten ayrılmış, kabilecilik anlayışına dönmüştür.
Cahiliye adetleri, şöhret ve nam peşinde koşma, halkın arasında üstünlük sağlama devlet adamlarının en dikkat ettikleri konular hâline gelmiştir.
"Emevîler döneminde uzun süreden beri Havşeb ve İkrime isimli iki kabile arasında, kimin evinde daha çok yemek yapılıyor, yeniliyor ve daha çok misafir geliyor diye yarış vardı.
Bu varış çizgisinde çok kere Havşeb'in kefesi daha ağır basıyordu. Bir süre sonra İkrime rakibini yenmek için şöyle bir hileye başvurdu:
Yüzlerce çuval un alarak, yoğurup hamur yapsınlar diye kabilesinin adamlarına dağıttı. Bu yoğrulmuş hamuru büyük bir çukura doldurttu, üzerini de otlarla örttürdü.
Havşeb'in atının bu çukura düşmesi için her tedbiri aldı, plan kurdu. Nitekim öyle de oldu. At gelip, çukurda gizlenmiş hamur içine düştü. Tamamen hamurun içine gömülen Havşeb ve atının her tarafı hamur oldu.
Bunun arkasından bir kıyamet koptu. İkrime de içine at düşecek kadar un ve hamur varmış diye bir vaveyla ve şayia her tarafa yayıldı. Halk manzarayı seyretmek için toplanınca gördüler ki, atın kası ve boynu dışarıda kalmış, vücudu hamurun içine gömülmüştür. İplerle ve halatlarla zorlukla dışarı çıkardılar.
Bu olay her tarafa yayıldı. Şairler şiirler yazdı. Böylece de İkrime rakibini yenmiş, üstünlüğünü kabul ettirmiş oldu."
Emevî döneminde pek çok konuda helal terk edilmişti. Beytülmal'de toplanan paralar halk için değil, halifelik makamının ihtiyaçlarına ve halifenin gözüne giren kişilere aktarılıyordu.
Toplumda değer yargılarının değiştiği bir dönemdir Emevîler devri. Şairler, şarkıcılar, kahinler, ahlakı bozuk insanlar halkın arasında hatırı sayılır makamlara ulaşmıştır. Yezid'in en yakın arkadaşı ve şair olan sarhoş Ahtal veya şarkıcı Hanin bu payda hak sahibi idiler." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin eserinden)
Ancak, İslam Peygamberinin (s.a.v.) rıhletinden sonraki dönemde sahabiler adeta Resulüllah (s.a.v.)'in sünnetini unutmaya başlamışlardır.
Henüz Hz. Peygamber (s.a.v.) defnedilmeden, Sakife gölgeliğinde yapılan halife seçimi, Arap toplumu içindeki kabilecilik şuurunun aslında unutulmadığını gösteriyordu.
Muhacir ve Ensar'ın adayları arasında, ümmetin çok azını temsil eden bir topluluk, Hz. Ebubekir'e biat etti.
Oysa Resulüllah (s.a.v.), rıhletinden üç ay gibi kısa bir zaman önce Gadr-i Hum denilen bölgede İmam Ali (a.s.)'ı yerine halife olarak tayin etmişti.
Sakife günü Hz. Ebubekir'e (ra) biat edenler ve orada bulunmayan yüzbinin üzerindeki sahabe ise bu işe şahitti.
İslam hukukunda naslarla belirlenen halife tayininin bir anda birkaç şahsın oyu ile bir tercih meselesi yapılması İslam tarihinde bir dönüm noktasıdır.
İşte bundan sonra Cenab-ı Hakkın nassı ile belirlenen bir halife tayini söz konusu edilmemiştir.
Hz. Ebubekir gibi bir kesim insanın oyu ile seçilen, Hz. Ömer gibi bir önceki halife tarafından tayin edilen ve Hz. Osman gibi 6 kişilik bir şûra heyetinin belirlediği halifeler başa geçmiştir.
Nitekim Hz. Ebubekir (ra), bu makama layık olmadığını ifade dahi etmiştir: "Sizin en iyiniz ben olmadığım halde başınıza geçmiş bulunuyorum." (Ali ve'l-Hakimun, s. 109)
Böyle bir seçim usulüyle gelenler ise, yaptıkları icraatlarda zaman içinde Kur'an ve Resulüllah (s.a.v.)'in sünnetinden sapmalara engel olamamışlardır.
Bu halifeler arasında halifelik hakkı, naslarla ve hadislerle sabit olan Hz. Ali (a.s.) döneminde İslam Kur'an ve Sünnet çizgisinde uygulanmıştır.
Emevîler
Tarih kitaplarında Emevîlerin İslam'ı benimsememelerine rağmen, öyle göründükleri yazmaktadır.
Mekke'nin fethine kadar Hz. Peygamberin (s.a.v.) en büyük düşmanı olan Ebu Süfyan, Mekke'nin fethi ile İslam ile şereflenmiştir.
Ancak Hz. Peygamber (s.a.v.) her zaman Emevî soyuna karşı temkinli olmuş ve onların önemli devlet kademelerinde söz sahibi olmalarına izin vermemiştir.
Halife Ömer'in, döneminde Ebu Süfyan'ın oğlu Yezid'i Şam'a vali olarak ataması önemlidir. Yezid'den sonra Ebu Süfyan'ın diğer oğlu Muaviye Şam valiliğine getirildi. Yirmi yıla yakın bir zaman Şam Valisi olarak kaldı.
Hz. Osman da Emevî sülalesindendi. Ancak diğerleri gibi İslam'a uzak değildi. Ama zayıf karakterli olması ve yönetimdeki başarısızlıkları Emevî soyunun idareyi, ekonomiyi ele geçirmelerine neden oldu.
Mervan b. Hakem, Resulüllah (s.a.v.)'in Medine'den kovduğu ve sürdüğü biriydi.
Mervan, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer zamanında Medine'ye geri çağrılmadığı halde, Hz. Osman zamanında Medine'ye getirildi.
Resulüllah (s.a.v.)'in kovduğu insan Hz. Osman tarafından, sadece akrabalık bağına hürmeten geri çağrılmıştır.
Hz. Osman döneminde İslam çizgisinden çok uzak Ben-i Ümeyye soyunun devletin en kritik noktalarını ele geçirdiğini görüyoruz.
Bunlardan biri de halife Hz. Osman tarafından Kûfe şehrine vali atanan Velid b. Utbe'dir.
"Velid, Kûfe'de valiyken, bir gece sahaba kadar eğlendi, sabah ezanının sesi yükselince, sarhoş bir hâlde camiye gelerek mihraba geçip sabah namazını dört rekat kıldırdı ve daha sonra halka, "İsterseniz daha da arttırabilirim" dedi."
Halife Hz. Osman'ın, kendisine verilen yanlış ve yönlendirirci haberler sebebiyle, Resulüllah (s.a.v.)'in en değer verdiği sahabelerine maalesef büyük eziyetlerde bulunmuştur.
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in vahiy katiplerinden olan İbn-i Mes'ud'un, Ammar b. Yâsir'in dövdürülmesi ve Resulüllah (s.a.v.)'in çok sevdiği Ebuzer Gifari'yi Rebeze'ye sürgün etmesi bunlardandır.
Ebu Süfyan, Halife Hz. Osman'ın cenazesinde diğer Ümeyyeoğulları'na halifeliği elden bırakmamaları için şöyle nasihatte bulunmuştur: "Ey Ümeyyeoğulları! Hilafeti bir top gibi birbirinize atın. Ebu Süfyan'ın yemin ettiği şeye and olsun ki, sizin için hep bunu istiyordum. Bunu çocuklarınıza miras olarak bırakmalısınız!"
Nitekim Ebu Süfyan'ın bu vasiyeti Muaviye'nin, oğlu Yezid'i yerine halife bırakmasında etkili olmuştur.
İlk dört halife arasında yalnızca Hz. Ali (a.s.) döneminde Emevîlere karşı Resulüllah (s.a.v.) zamanındaki şekilde muamele edilmiştir.
Ümeyyeoğulları ile ilgili olarak, Hz. Ali'nin ikazları vardır:
"Bilin ki, bana göre sizin için fitnelerin en korkuncu, Ümeyyeoğulları'nın fitnesidir. O fitne kör ve karanlık bir fitnedir. Bu fitneye karşı tedbir yolu görünmez, belası herkesi kaplar."
Bir başka hutbesinde ise şöyle buyurmuştur:
"Allah'a yemin olsun ki, Ümeyyeoğulları Allah'ın haram kıldıklarından helal etmedikleri bir şey, çözmedikleri bir akit, zulümlerinin girmediği, himayelerinin uğrayıp ayrılmadığı köylerde inşa edilmiş bir ev ve çöllerde bir çadır bırakmayıncaya kadar devam edeceklerdir."
Ümeyyeoğulları'ndan Velid b. Utbe, Hakem b. As, Ukbe b. Ebu Muayt, Said b. As dönemlerinde İslam devletine büyük darbeler indirmişlerdir."
Emevîler döneminde genel siyaset anlayışı
Emevîler'de, devlet düzeninin işleyişi Resulüllah (s.a.v.) zamanında var olan, İslam'ın yücelmesi ve Müslümanların korunması fikrinden uzaklaşmıştır.
Halifelik makamı Kur'an çizgisinden ve Sünnet'ten ayrılmış, kabilecilik anlayışına dönmüştür.
Cahiliye adetleri, şöhret ve nam peşinde koşma, halkın arasında üstünlük sağlama devlet adamlarının en dikkat ettikleri konular hâline gelmiştir.
"Emevîler döneminde uzun süreden beri Havşeb ve İkrime isimli iki kabile arasında, kimin evinde daha çok yemek yapılıyor, yeniliyor ve daha çok misafir geliyor diye yarış vardı.
Bu varış çizgisinde çok kere Havşeb'in kefesi daha ağır basıyordu. Bir süre sonra İkrime rakibini yenmek için şöyle bir hileye başvurdu:
Yüzlerce çuval un alarak, yoğurup hamur yapsınlar diye kabilesinin adamlarına dağıttı. Bu yoğrulmuş hamuru büyük bir çukura doldurttu, üzerini de otlarla örttürdü.
Havşeb'in atının bu çukura düşmesi için her tedbiri aldı, plan kurdu. Nitekim öyle de oldu. At gelip, çukurda gizlenmiş hamur içine düştü. Tamamen hamurun içine gömülen Havşeb ve atının her tarafı hamur oldu.
Bunun arkasından bir kıyamet koptu. İkrime de içine at düşecek kadar un ve hamur varmış diye bir vaveyla ve şayia her tarafa yayıldı. Halk manzarayı seyretmek için toplanınca gördüler ki, atın kası ve boynu dışarıda kalmış, vücudu hamurun içine gömülmüştür. İplerle ve halatlarla zorlukla dışarı çıkardılar.
Bu olay her tarafa yayıldı. Şairler şiirler yazdı. Böylece de İkrime rakibini yenmiş, üstünlüğünü kabul ettirmiş oldu."
Emevî döneminde pek çok konuda helal terk edilmişti. Beytülmal'de toplanan paralar halk için değil, halifelik makamının ihtiyaçlarına ve halifenin gözüne giren kişilere aktarılıyordu.
Toplumda değer yargılarının değiştiği bir dönemdir Emevîler devri. Şairler, şarkıcılar, kahinler, ahlakı bozuk insanlar halkın arasında hatırı sayılır makamlara ulaşmıştır. Yezid'in en yakın arkadaşı ve şair olan sarhoş Ahtal veya şarkıcı Hanin bu payda hak sahibi idiler." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.