Özgür Özel hükümete yüklendi
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluğunun 100'üncü günü nedeniyle düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, "Bir büyük adaletsizliğin karşısında bir demokrasi utancının tam ortasında mücalemizle dimdik durmak için buradayız" dedi
01.07.2025 15:33:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen Demokrasi ve Adaletin 100. Kara Gününde "100 Karası" Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, "Bir büyük adaletsizliğin karşısında bir demokrasi utancının tam ortasında mücalemizle dimdik durmak için, hatırlamak, hatırlatmak için, unutmamak, unutturmamak için bir kez daha kenetlenmek için buradayız" dedi.
Özel, şunları kaydetti:
"Bugün siyasi tarihimize kara bir leke olarak geçen 19 Mart darbesinin tam 104'üncü günü. Cumhurbaşkanı Adayımız Ekrem İmamoğlu'nun tutuklamasının ise 100'üncü günü.
Milli iradenin adliyelerde, saray koridorlarında boğulmak istendiği, halkın egemenliğine pusuların kurulduğu bir süreci yaşıyoruz. 100 gün önce 15,5 milyon insanın sandığa giderek oy verdiği Cumhurbaşkanı Adayı, adaylaştığı gün tutuklandı.
Bugün 100'üncü gün. 100 karasıdır. Demokrasinin, adaletin 100 karasıdır. Bu süreç Türkiye siyasi tarihinin 100 karasıdır. 19 Mart'tan bu yana sokaklardayız. Meydanlardayız. Bir darbeye karşı direnme hakkımızı kullanıyoruz. Çünkü bu milletin tarihinde aslında direnişin tarihi yatar.
Tarihte zalimler hep var olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Kazananlar hep direnenler olmuştur. Ekrem İmamoğlu 100 gündür, gururuyla, onuruyla o hücrede dimdik ayakta duruyor. Atılan iftiralardan hiçbirisi ona yapışmadı, yapışmıyor. Biz de milletimizle birlikte 100 gündür meydanlardayız.
Ekrem Başkan'ı hapse atanlar da korkudan insan içine çıkamazken, biz beraberiz, birlikteyiz, omuz omuzayız. Birbirimizin yüzüne, gözüne bakıyor, birbirimizden güç alıyoruz. Bu millet vicdanı karalara değil size, bana Ekrem Başkan'a itibar ediyor.
"AK Parti kurulduğu günden sonra ilk kez yenilgiyle tanıştı"
Bu millet devleti kendi çıkarları için kullananların değil, gerekirse yalın ayak, çıplak elle, adalet mücadelesi verenlerin yanında duruyor. Bu iktidar 100 gün önce milletin gözünden de gönlünden de düşmüştür. Bu iktidar aslında 100 gün önce kaybettiğini itiraf etmiştir. İşte bu yüzden bugün aynı zamanda milletin henüz tecelli etmemiş iradesinin ilan edilmemiş de olsa zaferinin 100'üncü günüdür.
100 gündür bu ülkeyi yönetenler, artık meşru bir iktidar değildir. Bir avuç insandan oluşan bu yapı baskıyla ayakta durmaya çalışan yitik bir rejimi temsil etmektedir. Demokrasilerde aslolan milletin iradesine saygı duymaktır. Milletin istediği yönetime gelir, istemediği gider. Millet karar verdi, Adalet ve Kalkınma Partisi 23 yıldır iktidarda. Millet karar verdi, Tayyip Erdoğan başbakan, Cumhurbaşkanı oldu.
Aynı millet 31 Mart 2024'te karar verdi ve partimizi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisini aynen kurulduğu gün gibi Türkiye'nin birinci partisi yaptı. AK Parti ise kurulduğu günden sonra ilk kez yenilgiyle tanıştı.
O gün kazandığımız belediyelerle ertesi sabah daha iyi hizmet için milletin gönlüne girmek için yola koyulduk. Belediye başkanlarımız var güçleriyle durmadan, yorulmadan çalıştılar. İhtiyacı olanlara partisine, siyasi görüşüne bakmadan yardım götürdüler. Seçimlerden 6-7 ay sonra yaptığımız araştırmalarda başkanlarımızdan, belediyelerimizden memnuniyet oranı Türkiye ortalamasında yüzde 58'leri buldu. Başkanlarımızdan yüzde 70'e varan memnuniyet oranlarını yakalayanlar oldu. Partimizi de bütün araştırma şirketleri Türkiye'nin birinci partisi geleceğin iktidar partisi olarak ölçtüler, ilan ettiler.
"İstanbul'da ve Türkiye'de adalet ayaklar altında"
O gün iktidarın yapması gereken bizimle hizmette yarışmaktı. Ama onlar bizle yarışmak yerine, bizle yarışmaktan korkarak demokrasiye duyduğumuz saygıyı 47 yıl gösterdiğimiz saygıyı millet onlardan sadece 47 ay bekledi. Bırakın 47 ayı 47 gün bile milletin kararına hürmet edemediler. Yükselen bir panik, bitmeyen kibirle millete cephe aldılar.
Önümüzü kesmek için iki yola başvurdular. Önce belediyelerimizi çökertmeye çalıştılar. SGK ve vergi borçlarını, pek çoğu kendi dönemlerinden kalan faiz üstüne faiz binmiş, fahiş borçları başkanlarımızdan bir seferde kesmek istediler. Belediye başkanlarımızın ekonomik olarak zor durumda kalması ve millete hizmet edememesi için canlı yayında Bakanlarına, gözlerinin içine baka baka 'Bunları biraz silkeleyin' talimatı verdiler. Ama başkanlarımızın azmi, kararlılığı, yetenekli ekiplerinin mücadelesiyle hizmeti aksatamadılar. Buradan sonuç çıkmayınca yargı kumpaslarına giriştiler. Bunun için onlara Zekeriya Öz gibi kullanışlı bir aparat gerekiyordu. Onlar da daha önce mahkeme mahkeme gezdirdikleri Canan Kaftancıoğlu, Enis Berberoğlu, Selahattin Demirtaş, Can Atalay, Sözcü Gazetesi, Selçuk Kozaağaçlı, Grup Yorum, Türk Tabipleri Birliği, Sırrı Süreyya Önder davalarında görevini verilen siyasi talimatları harfiyen yerine getieren sonra bakan yardımcısı olarak Ankara'da ödüllendirilen seyyar giyotini buldular ve bu ismi anayasaya aykırı bir kararla Adalet Bakan Yardımcılığı gibi siyasi bir makamdan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na atadılar.
9 Ekim'den bu yana 265 gündür İstanbul'da ve Türkiye'de adalet ayaklar altında. Vicdan ayaklar altında. Muhaliflere, siyasetçilere, gazetecilere, belediye başkanlarımıza, pırıl pırıl bürokratlarımıza, soruşturmalar açıldı, haksız tutuklamalar yapıldı.
"Esaret altında tutulan, namuslu insanlara selam yolluyoruz"
İlk olarak 30 Ekim'de Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer tutuklandı. Yerine kayyum atandı. Esenyurt halkının yüzde 51 oyla seçtiği Ahmet Özer 244 gündür tutuklu. 244 gündür Esenyurt Belediyemiz işgal altında Esenyurt'un iradesi esirdir.
Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat 165 gündür tutuklu. Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler 119 gündür tutuklu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu 100 gündür tutuklu. Şişli Belediye Başkanı Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanımız Murat Çalık, 100'er gündür tutuklular. Büyükçekmece Belediye Başkanımız Hasan Akgün, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanımız Hakan Bahçetepe, Avcılar Belediye Başkanımız Utku Caner Çaykara, Ceyhan Belediye Başkanımız Kadir Aydar, Seyhan Belediye Başkanımız Oya Tekin, 27'şer gündür, tutuklular zindanlardalar.
İçeride olan bürokratlarımız var. Tek suçları aldıkları görevi hakkaniyetle yapmak. En yeni bürokratımızdan yıllardır birlikte mücadele ettiğimiz arkadaşlara kadar Silivri'de ve Türkiye'nin çeşitli yerlerinde esaret altında tutulan, namuslu insanlara buradan bu salondan selam yolluyoruz. Hepsinin arkasındayız, yanındayız. Hepsiyle gurur duyuyoruz.
"Telaşla tüm tuşlara birden bastılar"
Bizler erken seçim istiyorduk. Erken seçimin adayı erken belirlenir diye yola çıktık. 23 Mart'ta ön seçimle adayımızı belirleyeceğimizi ilan ettik. İşte o zaman telaşla tüm tuşlara birden bastılar. Millet erken seçim isterken, onlar darbe hazırlıklarını erkene çektiler.
Ekrem Başkanımız ön seçim başvurusunu yaptığı günden bir gün sonra 22 Şubat'ta 31 yıllık diplomasına soruşturma açtılar. Bu hukuksuzluğa razı gelmeyen fakülte dekanı istifasını verdi gitti. 19 Mart günü fakültenin yönetim kurulu toplanacaktı. Sürekli o yönetim kuruluna 'Yedi kişilik yönetimde, dört yetmez, beşi buldunuz mu? Diploma iptal olacak mı' diye sordular. İşletme fakültesini onurlu öğretim üyeleri, yönetim kurulu üyeleri buna yanaşmayınca bir gece önce, iftar vaktinde hava kararmışken, fakültenin değil, üniversitenin yönetim kurulunu, ring seferlerini düzenleyecek, boyanacak duvarlara boya alacak, fakültelerin üniversitenin ortak alanlarının ortak kararlarını verecek ancak diplomayla, transkriptle, dersle, notla, eğitimle alakası olmayan İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu, İşletme Fakültesinin verdiği diplomayı tek başına ve yetkisizce iptal etti.
Ekrem Başkan'ın 31 yıllık diplomasını iptal edenlerin yaptıkları kötülük şuydu; bu ülkede artık hiçbir kağıdın değerinin olmadığını, canları istediğinde herkesin mazbatasına, tapusuna, diplomasına bankadan aldığı mevduat cüzdanına, memurdan aldığı evlendirme cüzdanına çökebileceklerini, bu ülkede devletin sözünün, kıymetinin ve güvencesinin olmadığını tüm dünyaya ilan ettiler.
Bu utanç kararını 55 gün boyunca tebliğ dahi edemediler. Tebliğden sonra açılan davada mahkemeye istenen belgeleri sunamadılar, onun yerine birileri Hakimler Savcılar Kurulu'nda belgeleri isteyip de vermeyenlere 'Yanlış yapıyorsunuz' demek yerine belgeleri isteyen heyeti ilk kararnameyle dağıtıp Türkiye'nin dört bir yanına sürdüler.
"Erdoğan Ekrem Başkan'dan o kadar çok korktu ki..."
Erdoğan Ekrem Başkan'dan o kadar çok korktu ki diplomayı iptal etmekle yetinmedi. Diploma iptalinden saatler sonra sahur vaktinde Başkanımızın evine yüzlerce polisle birlikte geldiler.
Tepedeki bir kişi üç savcı üç hakim ve üç gizli tanıkla bu milletin hafızasından hiçbir zaman silinmeyecek bir darbeye kalkıştı. İnsanlar tepki göstermesin istediler. Gösterileri yasakladılar. Meydanları ablukaya aldılar. Otobüsleri durdurdular. Metro istasyonlarını kapattılar. Köprüleri kaldırıp vapurları bağladılar. Tarihi yarımadaya adeta tecrit uyguladılar. İnsanları korkutmaya, sindirmeye çalıştılar. Ancak hiçbir zaman zalime boyun eğmeyen bu millet yine direndi, bu direnişe engel olamadılar.
CHP'liler Vatan Emniyeti'nin önünde, öğrenciler Beyazıt Meydanı'nda toplandılar. İki tarafta da binlerce, on binlerce polis metrelerce barikat vardı. Öğrenciler ve CHP'liler önlerindeki barikatları yıkarak Saraçhane'ye yürüdüler. Saraçhane'de buluştular. Yedi gün yedi gece aynı meydanda, aynı otobüsün üzerinde aynı mikrofondan seslenerek tarihe geçen eylemleri hep birlikte yaptık.
23 Mart geldiğinde 2 milyon üyemizle yapacağımız ön seçimi yasaklamaya, engellemeye kalktılar. Üye sandıklarımızın yanına dayanışma sandıklarımızı koyduk. Ve milletimizi sandıklara davet ettik. Bu kolay bir davet değildi. Sadece üç gün vardı. Sadece 500 bini son bir ayda koşup gelmiş, 2 milyon üyemiz vardı.
Ve orada sizlere üyelerimize güvendik. Dedik ki; 'Dayanışma sandığından herkese haberdar edin. Oy kullanmaya onları teşvik edin. Sandığa kadar eşlik edin' dedik. Ve o gün sayenizde bu aziz millet 15,5 milyon vatandaşımız sandığa koşup oy kullandı. En genci 18, en yaşlısı 104 yaşındaydı. Karnında üç aylık bebeğiyle gelen de oldu. 90 yaşında iki bastonuyla merdivenleri tırmanan da oldu. Geldiler, seçtiler, tarihe geçtiler."
Özel, şunları kaydetti:
"Bugün siyasi tarihimize kara bir leke olarak geçen 19 Mart darbesinin tam 104'üncü günü. Cumhurbaşkanı Adayımız Ekrem İmamoğlu'nun tutuklamasının ise 100'üncü günü.
Milli iradenin adliyelerde, saray koridorlarında boğulmak istendiği, halkın egemenliğine pusuların kurulduğu bir süreci yaşıyoruz. 100 gün önce 15,5 milyon insanın sandığa giderek oy verdiği Cumhurbaşkanı Adayı, adaylaştığı gün tutuklandı.
Bugün 100'üncü gün. 100 karasıdır. Demokrasinin, adaletin 100 karasıdır. Bu süreç Türkiye siyasi tarihinin 100 karasıdır. 19 Mart'tan bu yana sokaklardayız. Meydanlardayız. Bir darbeye karşı direnme hakkımızı kullanıyoruz. Çünkü bu milletin tarihinde aslında direnişin tarihi yatar.
Tarihte zalimler hep var olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Kazananlar hep direnenler olmuştur. Ekrem İmamoğlu 100 gündür, gururuyla, onuruyla o hücrede dimdik ayakta duruyor. Atılan iftiralardan hiçbirisi ona yapışmadı, yapışmıyor. Biz de milletimizle birlikte 100 gündür meydanlardayız.
Ekrem Başkan'ı hapse atanlar da korkudan insan içine çıkamazken, biz beraberiz, birlikteyiz, omuz omuzayız. Birbirimizin yüzüne, gözüne bakıyor, birbirimizden güç alıyoruz. Bu millet vicdanı karalara değil size, bana Ekrem Başkan'a itibar ediyor.
"AK Parti kurulduğu günden sonra ilk kez yenilgiyle tanıştı"
Bu millet devleti kendi çıkarları için kullananların değil, gerekirse yalın ayak, çıplak elle, adalet mücadelesi verenlerin yanında duruyor. Bu iktidar 100 gün önce milletin gözünden de gönlünden de düşmüştür. Bu iktidar aslında 100 gün önce kaybettiğini itiraf etmiştir. İşte bu yüzden bugün aynı zamanda milletin henüz tecelli etmemiş iradesinin ilan edilmemiş de olsa zaferinin 100'üncü günüdür.
100 gündür bu ülkeyi yönetenler, artık meşru bir iktidar değildir. Bir avuç insandan oluşan bu yapı baskıyla ayakta durmaya çalışan yitik bir rejimi temsil etmektedir. Demokrasilerde aslolan milletin iradesine saygı duymaktır. Milletin istediği yönetime gelir, istemediği gider. Millet karar verdi, Adalet ve Kalkınma Partisi 23 yıldır iktidarda. Millet karar verdi, Tayyip Erdoğan başbakan, Cumhurbaşkanı oldu.
Aynı millet 31 Mart 2024'te karar verdi ve partimizi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisini aynen kurulduğu gün gibi Türkiye'nin birinci partisi yaptı. AK Parti ise kurulduğu günden sonra ilk kez yenilgiyle tanıştı.
O gün kazandığımız belediyelerle ertesi sabah daha iyi hizmet için milletin gönlüne girmek için yola koyulduk. Belediye başkanlarımız var güçleriyle durmadan, yorulmadan çalıştılar. İhtiyacı olanlara partisine, siyasi görüşüne bakmadan yardım götürdüler. Seçimlerden 6-7 ay sonra yaptığımız araştırmalarda başkanlarımızdan, belediyelerimizden memnuniyet oranı Türkiye ortalamasında yüzde 58'leri buldu. Başkanlarımızdan yüzde 70'e varan memnuniyet oranlarını yakalayanlar oldu. Partimizi de bütün araştırma şirketleri Türkiye'nin birinci partisi geleceğin iktidar partisi olarak ölçtüler, ilan ettiler.
"İstanbul'da ve Türkiye'de adalet ayaklar altında"
O gün iktidarın yapması gereken bizimle hizmette yarışmaktı. Ama onlar bizle yarışmak yerine, bizle yarışmaktan korkarak demokrasiye duyduğumuz saygıyı 47 yıl gösterdiğimiz saygıyı millet onlardan sadece 47 ay bekledi. Bırakın 47 ayı 47 gün bile milletin kararına hürmet edemediler. Yükselen bir panik, bitmeyen kibirle millete cephe aldılar.
Önümüzü kesmek için iki yola başvurdular. Önce belediyelerimizi çökertmeye çalıştılar. SGK ve vergi borçlarını, pek çoğu kendi dönemlerinden kalan faiz üstüne faiz binmiş, fahiş borçları başkanlarımızdan bir seferde kesmek istediler. Belediye başkanlarımızın ekonomik olarak zor durumda kalması ve millete hizmet edememesi için canlı yayında Bakanlarına, gözlerinin içine baka baka 'Bunları biraz silkeleyin' talimatı verdiler. Ama başkanlarımızın azmi, kararlılığı, yetenekli ekiplerinin mücadelesiyle hizmeti aksatamadılar. Buradan sonuç çıkmayınca yargı kumpaslarına giriştiler. Bunun için onlara Zekeriya Öz gibi kullanışlı bir aparat gerekiyordu. Onlar da daha önce mahkeme mahkeme gezdirdikleri Canan Kaftancıoğlu, Enis Berberoğlu, Selahattin Demirtaş, Can Atalay, Sözcü Gazetesi, Selçuk Kozaağaçlı, Grup Yorum, Türk Tabipleri Birliği, Sırrı Süreyya Önder davalarında görevini verilen siyasi talimatları harfiyen yerine getieren sonra bakan yardımcısı olarak Ankara'da ödüllendirilen seyyar giyotini buldular ve bu ismi anayasaya aykırı bir kararla Adalet Bakan Yardımcılığı gibi siyasi bir makamdan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na atadılar.
9 Ekim'den bu yana 265 gündür İstanbul'da ve Türkiye'de adalet ayaklar altında. Vicdan ayaklar altında. Muhaliflere, siyasetçilere, gazetecilere, belediye başkanlarımıza, pırıl pırıl bürokratlarımıza, soruşturmalar açıldı, haksız tutuklamalar yapıldı.
"Esaret altında tutulan, namuslu insanlara selam yolluyoruz"
İlk olarak 30 Ekim'de Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer tutuklandı. Yerine kayyum atandı. Esenyurt halkının yüzde 51 oyla seçtiği Ahmet Özer 244 gündür tutuklu. 244 gündür Esenyurt Belediyemiz işgal altında Esenyurt'un iradesi esirdir.
Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat 165 gündür tutuklu. Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler 119 gündür tutuklu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu 100 gündür tutuklu. Şişli Belediye Başkanı Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanımız Murat Çalık, 100'er gündür tutuklular. Büyükçekmece Belediye Başkanımız Hasan Akgün, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanımız Hakan Bahçetepe, Avcılar Belediye Başkanımız Utku Caner Çaykara, Ceyhan Belediye Başkanımız Kadir Aydar, Seyhan Belediye Başkanımız Oya Tekin, 27'şer gündür, tutuklular zindanlardalar.
İçeride olan bürokratlarımız var. Tek suçları aldıkları görevi hakkaniyetle yapmak. En yeni bürokratımızdan yıllardır birlikte mücadele ettiğimiz arkadaşlara kadar Silivri'de ve Türkiye'nin çeşitli yerlerinde esaret altında tutulan, namuslu insanlara buradan bu salondan selam yolluyoruz. Hepsinin arkasındayız, yanındayız. Hepsiyle gurur duyuyoruz.
"Telaşla tüm tuşlara birden bastılar"
Bizler erken seçim istiyorduk. Erken seçimin adayı erken belirlenir diye yola çıktık. 23 Mart'ta ön seçimle adayımızı belirleyeceğimizi ilan ettik. İşte o zaman telaşla tüm tuşlara birden bastılar. Millet erken seçim isterken, onlar darbe hazırlıklarını erkene çektiler.
Ekrem Başkanımız ön seçim başvurusunu yaptığı günden bir gün sonra 22 Şubat'ta 31 yıllık diplomasına soruşturma açtılar. Bu hukuksuzluğa razı gelmeyen fakülte dekanı istifasını verdi gitti. 19 Mart günü fakültenin yönetim kurulu toplanacaktı. Sürekli o yönetim kuruluna 'Yedi kişilik yönetimde, dört yetmez, beşi buldunuz mu? Diploma iptal olacak mı' diye sordular. İşletme fakültesini onurlu öğretim üyeleri, yönetim kurulu üyeleri buna yanaşmayınca bir gece önce, iftar vaktinde hava kararmışken, fakültenin değil, üniversitenin yönetim kurulunu, ring seferlerini düzenleyecek, boyanacak duvarlara boya alacak, fakültelerin üniversitenin ortak alanlarının ortak kararlarını verecek ancak diplomayla, transkriptle, dersle, notla, eğitimle alakası olmayan İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu, İşletme Fakültesinin verdiği diplomayı tek başına ve yetkisizce iptal etti.
Ekrem Başkan'ın 31 yıllık diplomasını iptal edenlerin yaptıkları kötülük şuydu; bu ülkede artık hiçbir kağıdın değerinin olmadığını, canları istediğinde herkesin mazbatasına, tapusuna, diplomasına bankadan aldığı mevduat cüzdanına, memurdan aldığı evlendirme cüzdanına çökebileceklerini, bu ülkede devletin sözünün, kıymetinin ve güvencesinin olmadığını tüm dünyaya ilan ettiler.
Bu utanç kararını 55 gün boyunca tebliğ dahi edemediler. Tebliğden sonra açılan davada mahkemeye istenen belgeleri sunamadılar, onun yerine birileri Hakimler Savcılar Kurulu'nda belgeleri isteyip de vermeyenlere 'Yanlış yapıyorsunuz' demek yerine belgeleri isteyen heyeti ilk kararnameyle dağıtıp Türkiye'nin dört bir yanına sürdüler.
"Erdoğan Ekrem Başkan'dan o kadar çok korktu ki..."
Erdoğan Ekrem Başkan'dan o kadar çok korktu ki diplomayı iptal etmekle yetinmedi. Diploma iptalinden saatler sonra sahur vaktinde Başkanımızın evine yüzlerce polisle birlikte geldiler.
Tepedeki bir kişi üç savcı üç hakim ve üç gizli tanıkla bu milletin hafızasından hiçbir zaman silinmeyecek bir darbeye kalkıştı. İnsanlar tepki göstermesin istediler. Gösterileri yasakladılar. Meydanları ablukaya aldılar. Otobüsleri durdurdular. Metro istasyonlarını kapattılar. Köprüleri kaldırıp vapurları bağladılar. Tarihi yarımadaya adeta tecrit uyguladılar. İnsanları korkutmaya, sindirmeye çalıştılar. Ancak hiçbir zaman zalime boyun eğmeyen bu millet yine direndi, bu direnişe engel olamadılar.
CHP'liler Vatan Emniyeti'nin önünde, öğrenciler Beyazıt Meydanı'nda toplandılar. İki tarafta da binlerce, on binlerce polis metrelerce barikat vardı. Öğrenciler ve CHP'liler önlerindeki barikatları yıkarak Saraçhane'ye yürüdüler. Saraçhane'de buluştular. Yedi gün yedi gece aynı meydanda, aynı otobüsün üzerinde aynı mikrofondan seslenerek tarihe geçen eylemleri hep birlikte yaptık.
23 Mart geldiğinde 2 milyon üyemizle yapacağımız ön seçimi yasaklamaya, engellemeye kalktılar. Üye sandıklarımızın yanına dayanışma sandıklarımızı koyduk. Ve milletimizi sandıklara davet ettik. Bu kolay bir davet değildi. Sadece üç gün vardı. Sadece 500 bini son bir ayda koşup gelmiş, 2 milyon üyemiz vardı.
Ve orada sizlere üyelerimize güvendik. Dedik ki; 'Dayanışma sandığından herkese haberdar edin. Oy kullanmaya onları teşvik edin. Sandığa kadar eşlik edin' dedik. Ve o gün sayenizde bu aziz millet 15,5 milyon vatandaşımız sandığa koşup oy kullandı. En genci 18, en yaşlısı 104 yaşındaydı. Karnında üç aylık bebeğiyle gelen de oldu. 90 yaşında iki bastonuyla merdivenleri tırmanan da oldu. Geldiler, seçtiler, tarihe geçtiler."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.