Yağmur çiseliyor karanlık sokakta ilerliyoruz, hava soğuk... Arabanın silecekleri aralıklarla çalışıyor, sohbet maziye dair; hayat olaylar geçen zamanlar... Bizim Hasan'ın - Adanalı, yüzde birmilyon Allah adamı - söylediği söz kafamı karıştırıyor... "Abi be, "zamanın bereketi yok".Büyük oğlu ikinci sınıfa geçmiş, adı Ali Haydar olan... "Adını sen koymuştun abi.." dedi ve metro durağında inip, gözden kayboldu... Ardından baktım, ona ve cümle geçmişlerine, çocuklarına dua edip, caddede ilerledim, bin bir düşünceyle... Hiç hesabı olmayan, sadık ve sakin güzel bir dostun cümle hususiyetlerini taşıyan kardeşimin ardından "ömür ve süreç" üzerinde fırtınalar yakaladı hafsalayı.
Hakikaten "zaman", belki yaratıldığı andan itibaren bu kadar hızlı, farkedilmeden akmamıştır adem oğlunun ömür yatağında... Hissiz, duyarsız, umarsız, apansız; her ne dersen de, ama hepsinden mühimi bereketsiz bir akışın varlığı tereddütsüz bir hakikat hayatlarımızda...Yaşadığımız çoğrafyada ve cümle arz parçalarında "özden, "künhten, "gerçekten ve "doğrudan bu kadar sapıldığı görülmemiştir, desem çok yanılmışım diyemem. İnsan, "iki günü eşit olduğunda ziyandadır." İnsanın muhatabı iken nasıl bu kadar boş, anlamsız ve şom yaşayabiliriz. Şu kısacık ömürler, hangi güvenceyle gafilane sürdürülebilir...
Hayat; aklıma koca Nuh (a.s) geldi; binden elli eksik ve bir ömür süren sevgili Nebi... Neler sığdırmıştır o mübarek hayata kimbilir... Ya biz; otuzunda, kırkında, maksimum yetmişinde biten hayatlarımızı nasıl idame ettirebiliriz ki? Bereket, bine binin, bine milyonun adı olan bereket.. Her tarafta akan dünya, mal mülk, makam, duyarsızlık ve bencillik marazlarının şerrinden korunarak tutunacağımız dalın adı, "bereket"Yüce Yaradan'ın kapısında "bereket" niyaz eden, seher kuşlarının lisanıyla, duasını sırrıyla arz ederken edebinden gözlerini nemli seccadesinden kaldırmayan ariflerin nefesiyle bir nazarıyla kalbi can çekişen ahir zaman ademlerini dirilten ak sakallı gönül avcısının himmetiyle ve cümle yetimlerin, öksüzlerin, gariplerin, yolda kalmışların, çaresizlerin, ümitsizlerin arşı titreden ve zülfü yari dalgalandıran haykırışlarıyla, Ya Rab, kalbimize itikadımıza, hayatımıza, kardeşlerimize, kazançlarımıza, evlerimize ve cümle hallerimize "bereket" ver... Sen kerem sahibisin, senin ikramına ve mağfiretine sığınırız.Tut elimizden, bak yüzümüze, senin için olan her işte bize yardım et ve "bereketli kıl" ömürlerimizi... Selam ile....
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012