Biz Beykoz belgeselini gül bahçelerinde yaşadık. Rengârenk güllerimiz vardı. Pembe gülleri burnumuza yaklaştırırken kadife yaprakları yüzümüzü okşardı.Yuşa'ya, Akbaba'ya kestane toplamaya giderdik. Kestane'nin tadı vardı. Kebabı, haşlaması, çığ çiğ yerken buruşan ama çocukluk tadı ile avuç avuç leblebi gibi yiyişimiz vardı. Dikenlerini temizlerken elimize batardı. Gölgesi bizi sarar, yemişi ile doyururdu.Dağlarda kuzukulağı vardı. Papatyalar, pisi pisiler, yemyeşil çimen, çam ağaçlarının dibinde yastığımız olurdu.Koca yemiş bizim dağ çileğimizdi.Anadolu kavağı civarında erik ağaçları vardı.Bahçelerimizde, incir, elma, dut, ceviz, kızılcık, fındık, ayva, domates, biber? VardıOyuncaklarımız oyunlarımızdı. Çelik çomak, misket, birdirbir, seksek, dokuztaş, saklambaç? Oynardık. Telden arabamız vardı dümeni olan. Tahtadan kızaklarımız? Yaşar Ağabeylerin evinin yanındaki yamaç da kayardık.Ayağımıza çivi batardı. Elimize diken. Bisikletten düşüp pantolonuz yırtılır, dizimiz kanardı.Ortaçeşme'de küçük bir mescit vardı. Caminin imam- hatibi Ali Hoca, bembeyaz sakalı, konuşması, vaazı davranışları ile kendini saydırırdı. Sütçülerimiz, yoğurtçularımız, zerzevatçılarımız vardı. Çeşmeden sularımızı bakraçlarla, sonra testilerle taşırdık. Çeşme başları mini kulis yerleri idi. Sadece babamızdan değil, komşulardan, mahalle imamı Nuri Hoca'dan bile sakınırdık. Akşam olunca hemen evin yolunu tutardık. Çayırlar cıvıl cıvıldı. Maçlar yapılırdı. Müsabakalar olurdu. Elimizde büyük demlik futbolculara su satardık.Turşu suyu satılırdı el arabalarında. Muhallebici vardı Minik kâselerden plastik kaşıkla muhallebileri çabuk çabuk yerdik. Harçlıklarımı biriktirip alırdım. Elma şekerleri, uçan balonlar vardı. Uçurtmalarız vardı. Çıtadan uçurtması olan varlıklı sayılırdı. Bizin uçurtmalarımız kağıttan ve bin bir nazla aldığımız annemizin örme ipinden di.En iyi pabuçlarımız naylon ayakkabılardı. Yeni giydiğimizde ayaklarımızın kenarları önce yara olurdu sonra iyileşirdi. Beykoz'un asil insanları vardı. İstanbul beyefendileri, hanımefendisi vardı. Hâlen de var.Bir Hacı anne vardı. Bayramda elini öpmeye gittiğimizde sanki merasimle karşılardı. Tatlı dilli, güler yüzlü çocuklara asil davranan nezaket sarayının sultanı bir kadındı. Hanım-Bey ilişkisinin belgeseli yapılmalı. Yeni yetişen gençlerimize gösterilmelidir. Bir lokma ekmekle mutlu olurlar, dağlar kadar problemleri sadakat ve sabırla aşarlardı. Siz onlarda olumsuz bir tavır, anlamsız bir yüz göremezdiniz. Dertlerini içlerine gömer size sarmaşık kokularını saçarlardı. Hep olumlu yaklaşırlardı.Ahbaba köyünde ki Kamile Teyze'nin evladımızı kucaklayıp bağrına basmasını, şefkatle yemek yedirmesini, bahçesinde fındıklar olsa bir kap içerisinde kapımıza getirmesini mi anlatayım. Beyi Muzaffer amcanın adam gibi adam tavrını mı anlatayım. İki bahçesi olan iki komşu değildi. Bir bahçenin çok komşuları vardı.Kimsenin, bırakın namusuna, bahçesinin ahşap kapısına bile kem gözle bakılmazdı.Ev sahibim Mehmet amca vardı. Dağdan sırtında odun getirir benim de kapımın önüne koyardı. Mehmet amca ben gencim niye böyle yapıyorsun dediğimde sadece "önemli değil'' derdi. Benim, odunları kırmadığımı görünce, her halde bunun meşguliyeti var diye düşünür bana sormadan getirdiği odunları kırıp kapımın önüne koyardı. Bizi biz yapan değerlerdi bunlar. Ve yine biz bu değerleri yüreklerinde taşıyanlar sayesinde vatanımızda doya doya yaşayacağız.Beykoz'a gelen eşkıya bile bu asaletten adam olurduBeykoz tarihtir. Beykoz medeniyettir. Beykoz gül dür.Öyle ise yeni yetişen çocuklarımıza bu asaleti, bu sosyal yapıyı, bu ruhlara uyanıklık verecek huzuru buyurun verin. Verin diyorum çünkü ben uzaklardayım.
Mustafa Sabri / diğer yazıları
- Ramazanlaşmak / 17.07.2012
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011