Aşağıdaki yazı biraz karışık oldu. Ama siz onu ayıklayacak ve ne demek istendiğini çok rahat bir şekilde anlayacak güç ve kabiliyettesiniz.
Dün 19 Mayıs'tı.
Yani 1919'da bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi ışığının yakıldığı ve bu kurtuluş işaretinin Anadolu'da dalga dalga yayıldığı ve bu yüce milletin Atatürk'ün etrafında kenetlenerek, dünyada eşi ve benzeri olmayan, kararlılıkla ve inançla giriştiği bir mücadelenin, kurtuluş mücadelesinin 82. yıldönümü idi.
Her yönüyle güçsüzleşen Osmanlı Devleti'nin, bu halini fırsat bilen İtilaf/AB devletleri, imzalanan ateşkes anlaşması/Kophenag kriterleri sonrası yavaş yavaş Anadolu'yu işgal etmeye/memleketin içişlerine karışmaya başlıyor.
İtilaf devletleri güvenliklerini tehdit eden yerleri işgal edebileceklerdi/yabancı ortaklarla olan anlaşmazlıklarda Türk yargısı devre dışı bırakılacak, tarafsızlığı herkesçe malum(!) Avrupa mahkemelerine başvurulacaktı.
Osmanlı Devletinin/Cumhuriyet Hükümetinin Boğazlar üzerindeki/ülke ekonomisi üzerindeki -siz buna başka şıklar da ekleyebilirsiniz- egemenliği sona erecekti.
Ordunun büyük bölüm terhis edilip/Türk Ordusu AB'nin bir ileri karakolu olacak, Osmanlı/Türkiye savunma gücünden yoksun bırakılacaktır.
1918'de İtilaf devletleri İstanbul limanına demir attı./IMF-Cotarelli özel ofisinde Türk ekonomisini eline aldı.
İngiltere, Fransa, Yunanistan kısaca haçlı/AB ülkeleri Anadolu'yu işgal ederken/memleketi bölme hesapları yaparken, bir asker, milli mücadeleyi başlatmak/Kuvay-i Milliye ruhunu canlandırmak için Bandırma Vapuru'yla, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a doğru yol alıyordu.
Vatanın işgal altında olduğunu, artık bir milli mücadelenin şart olduğunu, bunun için de vatan sevgisi olan herkesin mutlaka bir şeyler yapması gerektiğini haykırıyordu/yazıyordu, makalelerinde.
Amasya, Havza toplantıları/mitingleri,
Amasya Tamimi,
Ve Sivas Kongresi.
Artık bağımsızlık kervanı yola çıkmıştı.
Nasıl da benziyor bu günlere.
Benzemek şöyle dursun, ülkenin bugün içinde bulunduğu hal ile o günkü halin arasında ben bir fark göremiyorum.
Bir fark varsa o da siyasilerin nutuklarıyla eylemlerinin oluşturduğu tezat. Söylediği ile yaptığı arasındaki uyumsuzluk.
Sayın Sezer, mesajına Atatürk'ün şu sözlerini aldı:
"Bir milletin ruhu zapt olunmadıkça, bir milletin azmi ve iradesi kırılmadıkça, o millete hakim olmanın imkanı yoktur. oysa asırların yarattığı milli bir ruha, kuvvetli ve daimi bir milli iradeye hiçbir kuvvet karşı koyamaz."
Bugünkü,
Ruhumuz,
Azmimiz
İrademiz
Milli mücadele yıllarına hiç benziyor mu?
O gün memleketin içinde bulunduğu durumu, memleketin bugünkü durumuyla bir kıyas edin.
O gün vatanı işgali anlamına gelen metinleri/anlaşmaları okumadan imzalayanları da kıyaslayın bugün.
Şunları da kıyaslayın;
Ülkeyi; AB'ye,
Hukuku; tahkime
İç barışı; Kophenag'a,
Kalkınmayı; borç dilenmeye,
Yargıyı AİHM'ye havale etmeyi de kıyaslayın işgal günleriyle.
Bugün o güne ne kadar da benziyor. O gün kefeniyle cepheye giden dedemle bugün döner bıçağını beline sokup maça giden gencim hariç. Mayıs, bu milletin şahlanışında özel yeri olan bir ay olarak hep anılacak.
Bu ruh ve anlayışla Çağlayan'a. Abide-i Hürriyet Meydanı'na!
Başka hiçbir hesap içinde olmadan.
Sadece Türk bayrağını yanına al ve koş.
Eşinle, çocuğunla, komşunla.
Genç-ihtiyar,
Hasta-sağlıklı
Yürür-yürümez demeden.
Gerekirse emekleyerek.
Ama coşku ve heyecanla
Vakur, emin ve kararlı...
Pazar günü (bugün) saat 13.00 de
Sakın unutturulma.
Dün 19 Mayıs'tı.
Yani 1919'da bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi ışığının yakıldığı ve bu kurtuluş işaretinin Anadolu'da dalga dalga yayıldığı ve bu yüce milletin Atatürk'ün etrafında kenetlenerek, dünyada eşi ve benzeri olmayan, kararlılıkla ve inançla giriştiği bir mücadelenin, kurtuluş mücadelesinin 82. yıldönümü idi.
Her yönüyle güçsüzleşen Osmanlı Devleti'nin, bu halini fırsat bilen İtilaf/AB devletleri, imzalanan ateşkes anlaşması/Kophenag kriterleri sonrası yavaş yavaş Anadolu'yu işgal etmeye/memleketin içişlerine karışmaya başlıyor.
İtilaf devletleri güvenliklerini tehdit eden yerleri işgal edebileceklerdi/yabancı ortaklarla olan anlaşmazlıklarda Türk yargısı devre dışı bırakılacak, tarafsızlığı herkesçe malum(!) Avrupa mahkemelerine başvurulacaktı.
Osmanlı Devletinin/Cumhuriyet Hükümetinin Boğazlar üzerindeki/ülke ekonomisi üzerindeki -siz buna başka şıklar da ekleyebilirsiniz- egemenliği sona erecekti.
Ordunun büyük bölüm terhis edilip/Türk Ordusu AB'nin bir ileri karakolu olacak, Osmanlı/Türkiye savunma gücünden yoksun bırakılacaktır.
1918'de İtilaf devletleri İstanbul limanına demir attı./IMF-Cotarelli özel ofisinde Türk ekonomisini eline aldı.
İngiltere, Fransa, Yunanistan kısaca haçlı/AB ülkeleri Anadolu'yu işgal ederken/memleketi bölme hesapları yaparken, bir asker, milli mücadeleyi başlatmak/Kuvay-i Milliye ruhunu canlandırmak için Bandırma Vapuru'yla, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a doğru yol alıyordu.
Vatanın işgal altında olduğunu, artık bir milli mücadelenin şart olduğunu, bunun için de vatan sevgisi olan herkesin mutlaka bir şeyler yapması gerektiğini haykırıyordu/yazıyordu, makalelerinde.
Amasya, Havza toplantıları/mitingleri,
Amasya Tamimi,
Ve Sivas Kongresi.
Artık bağımsızlık kervanı yola çıkmıştı.
Nasıl da benziyor bu günlere.
Benzemek şöyle dursun, ülkenin bugün içinde bulunduğu hal ile o günkü halin arasında ben bir fark göremiyorum.
Bir fark varsa o da siyasilerin nutuklarıyla eylemlerinin oluşturduğu tezat. Söylediği ile yaptığı arasındaki uyumsuzluk.
Sayın Sezer, mesajına Atatürk'ün şu sözlerini aldı:
"Bir milletin ruhu zapt olunmadıkça, bir milletin azmi ve iradesi kırılmadıkça, o millete hakim olmanın imkanı yoktur. oysa asırların yarattığı milli bir ruha, kuvvetli ve daimi bir milli iradeye hiçbir kuvvet karşı koyamaz."
Bugünkü,
Ruhumuz,
Azmimiz
İrademiz
Milli mücadele yıllarına hiç benziyor mu?
O gün memleketin içinde bulunduğu durumu, memleketin bugünkü durumuyla bir kıyas edin.
O gün vatanı işgali anlamına gelen metinleri/anlaşmaları okumadan imzalayanları da kıyaslayın bugün.
Şunları da kıyaslayın;
Ülkeyi; AB'ye,
Hukuku; tahkime
İç barışı; Kophenag'a,
Kalkınmayı; borç dilenmeye,
Yargıyı AİHM'ye havale etmeyi de kıyaslayın işgal günleriyle.
Bugün o güne ne kadar da benziyor. O gün kefeniyle cepheye giden dedemle bugün döner bıçağını beline sokup maça giden gencim hariç. Mayıs, bu milletin şahlanışında özel yeri olan bir ay olarak hep anılacak.
Bu ruh ve anlayışla Çağlayan'a. Abide-i Hürriyet Meydanı'na!
Başka hiçbir hesap içinde olmadan.
Sadece Türk bayrağını yanına al ve koş.
Eşinle, çocuğunla, komşunla.
Genç-ihtiyar,
Hasta-sağlıklı
Yürür-yürümez demeden.
Gerekirse emekleyerek.
Ama coşku ve heyecanla
Vakur, emin ve kararlı...
Pazar günü (bugün) saat 13.00 de
Sakın unutturulma.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024