Bir tarafta can pazarı diğer tarafta oy pazarı

Çılgınların yönettiği ülkemizde dramı ise hep halk yaşıyor. Birileri koltuk sevdasında, dünyalık menfaat ve itibar peşinde koşarken halk acılarını bile haykıramıyor. Hatırlayın oğlunu şehit vermiş bir anne Tayyip Beye "Allah size de bu acıyı yaşatsın" demişti. Bu acılı bir anneydi ve mazlumdu, yetimdi, fidanını kaybetmişti. Acısını kelimelere döktü. ABD'nin, AB'nin, Ermeni'nin, Rum'un.. onca itham ve hakaretlerine tahammül eden iktidar ve iktidarın başı Tayyip Bey, bir şehit annesinin acısına tahammül edemedi ve mahkemeye verdi.Dramlar bitmedi. Daha geçtiğimiz günlerde yaşadığımız bir olay. Kişi başına 10 bin doların(!) düştüğü benim ülkemde bir bebek açlıktan öldü. Bakın annesi Necla hanım ne diyor;"10 lirayla evimin harçlığını mı göreceğim, çocuğumun bezini mi alacaktım, mamasını mı? İyi gıda alamadım, anne sütüm yeterli değildi zaten. Evde sulu yemeğim yok ki yeseydim de sütüm gelseydi. Çayla, ekmek ne kadar olursa, o kadar. Bebeğimi tam besleyemedim. Bizi fakülteye sevk ettiler. Buzdolabımız hiç dolmadı. Kaymakamlıktan aldığımız 3 ayda bir yardımla et yedirebiliyordum."Ya baba ne diyor; "Sigortasız çalıştırıyorlarmış beni haberim yok. Sabaha karşı limanda geminin içinde vinç kaptı beni. Çocuklarıma bakamıyorum. Madden hiç bir şeyim yok. Komşuların yardımıyla geçiniyoruz. Gün oluyor aç yatıyoruz. Öyle geçinip gidiyoruz. Çocuklarıma bakamıyor, bir ekmeği bile alıp gelemiyorum. "Ölüm, açlık, sigortasız çalıştırma, iş emniyeti, iş güvencesi hepsi aynı karede. Bu işleri düzenleyip, yürütme kimin elinde? İktidarın. İktidar verdiği sözü tutsaydı yani kişi başına 10 bin doları milletine verseydi bu çocuk açlıktan ölür müydü? İş kanunun yeterli denetimleri yapılsaydı bu kişi mağdur olur muydu? Olmazdı. Bu basit bir mesele değil. Bizim özümüzde "bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir. Yine bir insanı yaşatmak bütün insanlığı yaşatmak gibidir." Bu dramların illa ki bir hesabı vardır ve o günden kaçış yoktur.İktidar ne yapıyor bu arada? Hayretle izledim Tayyip Beyi. Diyor ki, "Samsunda bir evladımız açlıktan ölmüş. Ne var bunda, olabilir" ve muhaliflerine kızıyor bu konu üzerinden muhalefet yaptıkları için. Vay beee. Bakın kendisi ne yapmıştı;"Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Gümüşhane'de böbrek rahatsızlığı olan 11 yaşındaki Semih adında bir çocukla tanıştığını, nakil için gerekli olan böbreğin Zonguldak'ta bulunduğunu belirterek, jet ambulanslardan birinin Trabzon'dan Semih'i, diğerinin de Zonguldak'tan böbreği aldığını sonuçta Ankara'da yapılan operasyonla Semih'in sağlığına kavuşturulduğunu anlattı."Binlerin önünde, annesiyle beraber bu Semih adındaki evladımıza yaptığı hayrı miting havasında halka anlatan Tayyip Bey, Kübra kızımız için yapılan eleştirilere alınmanın ötesinde yine bir reklam ve karşıdakini alt etme mantığıyla şu cevabı verdi;"Ey Kılıçdaroğlu, diyorsun ki '2,5 yaşındaki Kübra açlıktan ölüyor'. Eline, diline dursun senin. Onu görüyorsun da Semih'i niye görmüyorsun? Acaba 2,5 yaşındaki Kübra neden rahmetli oldu? 11 yaşındaki Semih'i neden görmüyorsun? Bak neler yapılıyor, nereden alınıyor, nereye götürülüyor, neler oluyor, bunu görmüyorsun. Suiistimal etmeyin, gerçekleri görün, vakayı görün. Bu tür olaylar gözden de kaçabilir, olabilir de"Yazık diyorum sadece, hem de çok yazık. Bir tarafta can pazarı diğer tarafta oy pazarı.