Ülkemizin son dönemde geçirdiği badireler ve taşındığı nokta, adeta Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ekonomik, kültürel, sosyal, siyasal, hukuki, askeri... vs. pekçok alandaki teshislerini doğrulama süreci olarak yaşanmaktadır. Sadece zaman değil, artık topyekün vatan evladı da bu konularda hakkı teslim etmektedir.
Güneydoğu turumuzda, insanımızın bu hakkı teslim etmede yarıştığını bir kez daha gördük. Zaman geçtikçe artan iştiyakla bağrına basmaktadır toplum Haydar Baş Beyi. İfadeler ve tepkiler çok içten.... Haydar Bey başta olmak üzere tüm kadronuzun söylemi farklı, duruşu farklı, gönlü farklı, dindarlığı farklı, vatarperverliği farklı; vallahi her yönünüz yerli, samimi, kalender ve emsalsiz, itirafını birkaç kez tekrarlamaktan kendini alamıyor Anadolu insanı. Bu iltifatlara tebessümle karşılık verince; sakın ha şımarıvermeyin, güzelliğinizi başınızdaki insandan aldığınızı unutmayın, tarzında dost uyarısı yapmayı da ihmal etmiyor insanımız.
Ekonomik çöküş hallolur
Toplum, başyazarımızı dinledikçe ekonomik problemlerin aşılmasının çok kolay olduğunu hissettiğinin altını çiziyor. Gönüllerde, 'Çalışır çabalarız, ne yapar ne ederiz, bu projelerle enflasyonu aşarız, tarım ve sanayide üretim atağına geçeriz, Türkiye başa oynar' inancı yerleşiyor Haydar Beyi dinledikçe. Bir de "gönül parçalanmışlığı" sözkonusu toplumda, içten dağıtılmış millet; asıl bunu başaracak bir maharet lazım, diyorlar ve bunda da ancak siz muvaffak olursunuz, sizden başkası da beceremez, demekten kendini alamıyor insanımız.
Bunda tevazu olmaz, vakıa da bu... Yıllarca bu milleti, "değerleri etrafında kenetlemek" için il il, ilçe ilçe, belki köy köy Türkiye'yi arşınlayan bu insan. Kimilerinin dini, birçoklarının laikliği ve devlet düzenini, bazılarının insan haklarını istismar ederek toplumu binbir parçaya bölmek için adeta yarıştığı bir süreçte ülkeye "birlik mayası" çalan bu insan ve onun kadrosu.
Asıl tehlike: Dağılmışlık
Gelinen noktada da birbirleriyle ilintili en büyük tehlike sözkonusu... Toplumun dağılmışlığı, bunu ısrarla körükleyen aydınlarımızın aymazlığı ve devlet iradesinin bir biçimde bu dağıtma projesinin bir parçası haline dönüştürülmesi.
İşbaşındaki iradelerin, toplumun değerlerine kimi zaman duyarsız kimi zaman karşı tavırlarının baştankara devam ettiği malum. Bu yanlışa maalesef bugün sağduyulu bilinen pekçok aydınımızın da tam bir iştirakinin yanısıra, yangını körükleyecek çoğulculuk ve bireysel kimlik türünden "cerbezeli postmodern söylemler"in dozunun arttırılması sözkonusu. Ama çoğulculuk ve bireysel kimliklerin öne çıkartılması türünden "toplumun liberalizasyonu" adına atılan adımların risk hesabı dahi henüz yapılmış değildir.
Mukaddes vatan yerine
antik kültürlerin açık hava müzesi
Toplum bir yandan kendi değerlerini özümsemede yasal ve konjonktürel çıkmazda debelenirken öte yandan "yabancı azınlık kültürler", sadece milletin zihnini değil, elindeki vatan topraklarını satınalıp işgal edebilecek imkana kavuşmuştur. Bu bağlamda liberalizasyon işini üstlenmiş kimi aydınların çoğulculuk söylemleri, et ve kemik gibi bir ve beraber olan bu aziz milletin, hücre hücre, doku doku, adale adale, uzuv uzuv ayrıştırılmasını, toplumun dağılmasını hızlandırmakta, kim ne derse desin "katalizör vazifesi" görmektedir. Bu reaksiyon devam ederse ne mi olur?
Hiç şüpheniz olmasın.... Böyle riskli bir anlayışta ısrar etmek Türkiye'mizi "mukaddes bir vatan" olmaktan çıkarıp "antik kültürlerin açık hava müzesi"ne dönüştürür. Zaten devlet çarkındaki/işbaşındaki iradelerin, toplumun en temel haklarını dahi doyasıya tatmasına imkan tanımayan manevraları, fertleri bu risk odaklarının kucağına, vatanı ve devleti de bu asıl tehlikeye doğru itmektedir. Bugün başka alanlarda kıvransak da yakın geleceğin Türkiye'sinin en ciddi ve en riskli gündemi budur.
Gören için çare belli
Sağduyu sahibi insanımız işte bu asıl tehlikenin de farkındadır. Toplum, önümüzdeki günlerin bu reel tehlikesinin önüne geçilmesi için, en az millet kadar, devlet çarkını çekip çeviren iradelerin de Prof. Dr. Haydar Baş Beyin söylemlerine ve projelerine kulak asmalarının kaçınılmaz olduğunu ifade etmektedirler. Böylece toplumun liberalizasyonunu üstlenen aydınlarımız da ne kadar "marjinal" kaldıklarının farkına varacak, belki geri dönüşleri mümkün olacaktır. Aksi halde kendileri "bir alamete binenler" Türkiye'mizi de aynı alamete bindirmeye çabalamaktadır. Böyle bir alamete binenlerin hangi kıyamete gideceklerini ise kestirmek zor belki de imkansızdır.
Güneydoğu turumuzda, insanımızın bu hakkı teslim etmede yarıştığını bir kez daha gördük. Zaman geçtikçe artan iştiyakla bağrına basmaktadır toplum Haydar Baş Beyi. İfadeler ve tepkiler çok içten.... Haydar Bey başta olmak üzere tüm kadronuzun söylemi farklı, duruşu farklı, gönlü farklı, dindarlığı farklı, vatarperverliği farklı; vallahi her yönünüz yerli, samimi, kalender ve emsalsiz, itirafını birkaç kez tekrarlamaktan kendini alamıyor Anadolu insanı. Bu iltifatlara tebessümle karşılık verince; sakın ha şımarıvermeyin, güzelliğinizi başınızdaki insandan aldığınızı unutmayın, tarzında dost uyarısı yapmayı da ihmal etmiyor insanımız.
Ekonomik çöküş hallolur
Toplum, başyazarımızı dinledikçe ekonomik problemlerin aşılmasının çok kolay olduğunu hissettiğinin altını çiziyor. Gönüllerde, 'Çalışır çabalarız, ne yapar ne ederiz, bu projelerle enflasyonu aşarız, tarım ve sanayide üretim atağına geçeriz, Türkiye başa oynar' inancı yerleşiyor Haydar Beyi dinledikçe. Bir de "gönül parçalanmışlığı" sözkonusu toplumda, içten dağıtılmış millet; asıl bunu başaracak bir maharet lazım, diyorlar ve bunda da ancak siz muvaffak olursunuz, sizden başkası da beceremez, demekten kendini alamıyor insanımız.
Bunda tevazu olmaz, vakıa da bu... Yıllarca bu milleti, "değerleri etrafında kenetlemek" için il il, ilçe ilçe, belki köy köy Türkiye'yi arşınlayan bu insan. Kimilerinin dini, birçoklarının laikliği ve devlet düzenini, bazılarının insan haklarını istismar ederek toplumu binbir parçaya bölmek için adeta yarıştığı bir süreçte ülkeye "birlik mayası" çalan bu insan ve onun kadrosu.
Asıl tehlike: Dağılmışlık
Gelinen noktada da birbirleriyle ilintili en büyük tehlike sözkonusu... Toplumun dağılmışlığı, bunu ısrarla körükleyen aydınlarımızın aymazlığı ve devlet iradesinin bir biçimde bu dağıtma projesinin bir parçası haline dönüştürülmesi.
İşbaşındaki iradelerin, toplumun değerlerine kimi zaman duyarsız kimi zaman karşı tavırlarının baştankara devam ettiği malum. Bu yanlışa maalesef bugün sağduyulu bilinen pekçok aydınımızın da tam bir iştirakinin yanısıra, yangını körükleyecek çoğulculuk ve bireysel kimlik türünden "cerbezeli postmodern söylemler"in dozunun arttırılması sözkonusu. Ama çoğulculuk ve bireysel kimliklerin öne çıkartılması türünden "toplumun liberalizasyonu" adına atılan adımların risk hesabı dahi henüz yapılmış değildir.
Mukaddes vatan yerine
antik kültürlerin açık hava müzesi
Toplum bir yandan kendi değerlerini özümsemede yasal ve konjonktürel çıkmazda debelenirken öte yandan "yabancı azınlık kültürler", sadece milletin zihnini değil, elindeki vatan topraklarını satınalıp işgal edebilecek imkana kavuşmuştur. Bu bağlamda liberalizasyon işini üstlenmiş kimi aydınların çoğulculuk söylemleri, et ve kemik gibi bir ve beraber olan bu aziz milletin, hücre hücre, doku doku, adale adale, uzuv uzuv ayrıştırılmasını, toplumun dağılmasını hızlandırmakta, kim ne derse desin "katalizör vazifesi" görmektedir. Bu reaksiyon devam ederse ne mi olur?
Hiç şüpheniz olmasın.... Böyle riskli bir anlayışta ısrar etmek Türkiye'mizi "mukaddes bir vatan" olmaktan çıkarıp "antik kültürlerin açık hava müzesi"ne dönüştürür. Zaten devlet çarkındaki/işbaşındaki iradelerin, toplumun en temel haklarını dahi doyasıya tatmasına imkan tanımayan manevraları, fertleri bu risk odaklarının kucağına, vatanı ve devleti de bu asıl tehlikeye doğru itmektedir. Bugün başka alanlarda kıvransak da yakın geleceğin Türkiye'sinin en ciddi ve en riskli gündemi budur.
Gören için çare belli
Sağduyu sahibi insanımız işte bu asıl tehlikenin de farkındadır. Toplum, önümüzdeki günlerin bu reel tehlikesinin önüne geçilmesi için, en az millet kadar, devlet çarkını çekip çeviren iradelerin de Prof. Dr. Haydar Baş Beyin söylemlerine ve projelerine kulak asmalarının kaçınılmaz olduğunu ifade etmektedirler. Böylece toplumun liberalizasyonunu üstlenen aydınlarımız da ne kadar "marjinal" kaldıklarının farkına varacak, belki geri dönüşleri mümkün olacaktır. Aksi halde kendileri "bir alamete binenler" Türkiye'mizi de aynı alamete bindirmeye çabalamaktadır. Böyle bir alamete binenlerin hangi kıyamete gideceklerini ise kestirmek zor belki de imkansızdır.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019