Prof. Dr. Haydar Baş'ın İcmal Dergisi Şubat 2017 tarihli yazısıdır.
İslam, Hz. Âdem Safiyyullah Efendimizle birlikte başlar, Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize kadar devam eder. Dolayısıyla Hz. Âdem Efendimize gelen dinin adı da İslam'dır, Hz. Muhammed (sav) Efendimize gelen dinin adı da İslam'dır. Bütün peygamberlere gelen dinin adı İslam'dır.
İslam, Hz. Âdem Safiyyullah Efendimizle birlikte başlar, Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize kadar devam eder. Dolayısıyla Hz. Âdem Efendimize gelen dinin adı da İslam'dır, Hz. Muhammed (sav) Efendimize gelen dinin adı da İslam'dır. Bütün peygamberlere gelen dinin adı İslam'dır.
Rivayetlere göre insanlık alemine 124 bin peygamber gelmiştir. Gelen bu peygamberlerin tamamı Cenab-ı Hakk'ın varlığını bilmek, bildirmek ve "amentü" diye dinimizde ifadesini bulan esası insanımıza tebliğ etmek içindir.
Yani imanın esasları, iman şartı dediğimiz hususlar bütün peygamberlerde aynıdır. Hiçbir peygamber bunlardan ne bir tanesini çıkarmış ne de bir tane ilave etmiştir.
Bu altı şart dediğimiz amentü en iptidai dönemdeki insana da bildirilmiştir, tekâmül etmiş, büyük bir seviye almış insana da bildirilmiştir.
İslam din olarak değişmez. Beşerî birtakım kurallar vardır. Mesela Hz. Âdem Safiyyullah Efendimiz döneminde kardeşin dışında başkasıyla evlenmek mümkün olmadığı için kardeşle evlenmek caiz kabul edilmiştir.
Çünkü maslahat müsait değildi. Maslahat müsait hale geldikten sonra kardeşle evlenmek yasaklanmıştır, haram kılınmıştır. Yani değişen bunlardır, akait değildir.
Bu akait nedir? Allah'ın birliğine inanmak, 'lemyelid velem- yuled' olduğunu kabul etmek, meleklerine inanmak, kitaplara inanmak, resullere inanmak, ahiret gününe inanmak, hesaba, kitaba, dirilişe inanmaktır.
Hülasa bu şartlar bütün peygamberlerde vardır. Eğer siz gelip de bunları değiştirmek suretiyle hayatınıza geçirmek isterseniz o zaman İslam'ın dışına çıkmış olursunuz. Bizim İslam'ın içinde kaldığımızın ya da İslam'ın dışına çıktığımızın ölçüsü Kuran'dır, Kuran'ın hakemliğidir.
Bizimle Batı'nın din telakkisi farklıdır
Yani peygamberlerin dahi değiştiremeyeceği ölçüler var. Batı toplumları dinin kurallarını değiştirdiler. Bugün bu hastalığın maalesef İslam dünyasına da bir şekilde sirayet ettiğini görüyoruz. Dinin temel ölçüleri üzerinde oynanmaya başladı.
Batı'da din; Yaratıcıyla hukuku düzeltmek, O'na vuslat etmek vesilesi olarak değil, bir çıkar kurumu olarak görülmüştür. Bütün dünyada onu çıkarı için değerlendirmiştir.
Merkezi Avrupa olan bu inancın dünyadaki hareket bulduğu yerlere baktığımız zaman orada çıkarları için dini kullandığını görürüz. Afrika'da da bu böyle olmuştur. Amerika'da da böyle olmuştur. Avrupa'nın çeşitli yerlerinde de böyle olmuştur. Asya'da da böyle olmuştur. Bundan sonra da böyle olacaktır.
Bizim dünyamızda, bilhassa Türklerde böyle değildir. Türkler dini hayatına Allah'ın rızasını kazanmak için geçirmiştir. Onunla birlikte Rabbıyla arasındaki münasebeti, dostluğu geliştirmiştir.
Bizim din telakkimiz çok farklıdır. Ehl-i Beyt telakkisidir. Ehl-i Beyt, Cenab-ı Peygamber Efendimizin aile efradının yaşayış tarzıdır. Yani kulluktur. İbadettir.
O tarzda ideolojik, siyasal bir mantalite yoktur. O tarzda insan din ile beraber Rabbına vuslat eder. İşte biz Hoca Ahmed Yesevi'ye, Hacı Bektaş Veli'ye, Yunus'a vs. ulemaya, evliyaya baktığımız zaman bu hayatı görürüz.
Bu manada batı'yla bizim aramızda çok kesin bir çizgi vardır. Biz, dine hizmet ederken hem kendi mutluluğumuzu, hem de insanların mutluluğunu insanlığa taşımışızdır. Bizim hayatımızda zulme yer yoktur. İşkenceye yer yoktur.
Türk milleti tarihin hiçbir döneminde, hiçbir insan topluluğuna zulmetmemiştir. Kabadayı bir millettir, gözü kara bir millettir, deli gözdür ama kesinlikle ölçülüdür. Haddini aşmaz. Ve de insanlığa her dem ve dönem hizmet etmiş bir millettir.
Örnek toplum mükemmel insanla mümkündür
Bununla beraber bizim toplumuzda da zaman zaman ağır buhranlar, sıkıntılar görülmüştür, görülmektedir. Bunun çözümü konusunda ferdin iç dünyası ile toplum arasındaki münasebeti iyi kavramak icap eder.
Şu kesinlikle bilinmelidir ki; ferdin iç dünyasında yaşadığı deprem dış dünyasına da sirayet eder. Niyet ne ise amel de o oluyor. Zaman içerisinde toplumda seyrettiğimiz sıkıntılar iç tabiatımızın toplum aynasındaki görüntüsüdür. Bir noktada toplum insanın dışa yansımasıdır.
Ama orada güzellikler de görülür. O toplumda hayır-hasenat yapanı da görürsün. İnsanlara yardım edeni de görürsün. Fakiri-fukarayı gözeteni de görürsün. Açın karnını doyuranı da görürsün.
Bunun yanında yalan konuşanı da görürsün. Fitne çıkartanı da görürsün. Adam vuranı da, aldatanı da, vaat edip sözünde durmayanı da görürsün.
Kısaca zaman aynası içerisinde fert toplumda o kadar görüntülenir ki, o kadar enteresan bir manzara arz eder ki, o zaman o toplumun fertlerini tanıyabilmek için o topluma bakmanız kâfidir.
Eğer müstesna, örnek bir toplum görüyorsanız bilin ki onun insanları çok mükemmeldir. Göremiyorsanız o insanlar çürümüştür.
Hülasa, sağlam bir toplum hayatı için; eğitilmiş, terbiye edilmiş, kendi ve toplum yararına kazanılmış insanı oluşturmak şarttır.
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- Çanakkale Zaferi'nde Atatürk / 19.03.2024
- Çanakkale’yi geçilmez kılan güç / 18.03.2024
- İnsanın arayışı -2- / 17.03.2024
- İnsanın arayışı -1- / 16.03.2024
- Biz aşktan doğduk / 15.03.2024
- Zekat, fitre, sadaka / 14.03.2024
- Orucun kazandırdıkları / 13.03.2024
- Ramazan ayı hayırlara vesile olsun / 12.03.2024
- Tertemiz olma zamanı: Ramazan / 11.03.2024
- Allah’ı hatırlatan dost / 10.03.2024
- Çanakkale’yi geçilmez kılan güç / 18.03.2024
- İnsanın arayışı -2- / 17.03.2024
- İnsanın arayışı -1- / 16.03.2024
- Biz aşktan doğduk / 15.03.2024
- Zekat, fitre, sadaka / 14.03.2024
- Orucun kazandırdıkları / 13.03.2024
- Ramazan ayı hayırlara vesile olsun / 12.03.2024
- Tertemiz olma zamanı: Ramazan / 11.03.2024
- Allah’ı hatırlatan dost / 10.03.2024