Bu mikrobun kaynağı neresi?

Son yıllarda ülkemizde bir baştan bir başa tehlikeli bir mikrop sinsice yayılmaktadır.Anadolu'nun hangi köşesine, hangi köyüne-kentine giderseniz gidin, bu sinsi mikrobu taşıyan insanlara rastlıyorsunuz. Hayır, elinde-ayağında, gözünde-kulağında bir eksiklik yok, fakat zihni yapıları, düşünce dünyaları dumura uğramış bu insanların. Sözünü ettiğimiz bu mikropla malul olan bu insanların en bariz vasıfları; küfrü hoş görmeleri ve kafiri sevmeleri.Bu mikrobun kaynağı mutlaka bulunmalı ve derhal tedavi edilmelidir, aksi takdirde yakın bir gelecekte vatan-bayrak, bağımsızlık düşmanlarına karşı savaşacak, direnecek kimseleri bulamayabiliriz. Küfrü hoş görme ve kafiri sevme hastalığını üreten bu mikrop, iç ve dış desteklerle çok hızlı bir şekilde yayılmaktadır.Erzurum'un ücra bir köyünde, karlı dağların arasında çilekeş hemşehrilerimizle sohbet ediyoruz, dertleşiyoruz. Ağır geçen kış şartlarında bahara kadar sabah-akşam hayvanlarla uğraşan, kış uzadığı için otu-samanı bitmeye yüz tutmuş bu yüzden kara kara düşünen ve gerçekten neredeyse gülmeyi unutmuş insanlar... Söz dönüp-dolaşıp ay sonunda uluslararası görkemli bir törenle açılması planlanan Van/Akdamar adasındaki Ermeni kilisesine geliyor, bu yoksul Anadolu insanının vergilerinden oluşan devlet bütçesinden söz konusu kiliseye trilyonlar harcandığını belgelerle ortaya koyuyoruz. Erzurum'da Selçuklu eseri güzelim Çifte Minareli Medresenin minareleri dökülürken, diğer illerimizde ecdat yadigarı tarihi eserler harabe halinde iken, bizim paramızla hem de bu günlerde, tüm dünyada büyük bir iftirayı üstümüze yamamaya çalışan Ermenilerin kiliselerini tamir etmenin yanlışlığını anlatmaya çalışıyoruz. Bir oda dolusu insan adeta nefes almadan dinlerken; aniden küfrü hoş görme ve kafiri sevme hastalığına düşmüş birisi ileri atılıyor, bilinen, hoşgörü, diyalog, ehli kitap şablonlarını saymaya başlıyor. Kiliselerin tamir edilmesinin, yeni yeni kiliseler açılmasının hiçbir mahsuru olmadığını adeta gönüllü bir kilise avukatı gibi savunuyor.Sonradan öğreniyoruz ki; bu hemşehrimiz malum diyalog safsatasının taşeronlarının o köydeki temsilcisi imiş.Yunanlıların sabah sporları sırasında; "Türklerin kafa derilerinden ayakkabı yapacağız" şeklinde marş söyleyerek koştukları bir dünyada, Ermenilerin dünyanın dört bir yanında şerefli ecdadımıza iftira kampanyası yürüttüğü bir ortamda, hindusu yamyamı ile, ingilizi fransızı ile, topyekun Avrupalısı ve Amerikalısı ile haçlı dünyasının bölgemize üşüştüğü, hassaten yaşadığımız coğrafyayı lokma lokma gösteren haritaları elden ele dolaştırdıkları bir zaman diliminde, birileri çıkıyor kafire kafir denilemeyeceğini, muhabbet fedaisi olmanın faziletlerini anlatıyorsa, haçlı dünyasından gelebilecek her çeşit saldırıya karşı Müslüman Türk milletini pamuk haline getirme gibi çok sinsi ve çok tehlikeli bir çalışma yürütüyorsa, burada bir hinoğlu hinlik, bir işbirlikçilik, bir ihanet şebekesi aramak lazımdır.Özetle şunu demek istiyoruz; "küfrü hoş görme ve kafiri sevme" mikrobu milletimiz arasında çok sinsi bir şekilde ama çok hızlı olarak yayılmaktadır. Bu mikrobun kanserden daha tehlikeli olduğunu uzmanlar bağıra-çağıra anlatıyor.Aman dikkat!