Wolfowitz, sonra Grossman, ardından Perle?
Ağzı olan konuşuyor.
Nezaketsizce, küstahça... Diplomatik eda nerede; tam bir kahve ağzıyla.
Konuşmakla kalsalar. Mahallemizi bildikleri gibi parsellediler.
Aydınlar, kalemşörler nerede? Politikanın duayenleri haniler? Akademisyenlerden, strateji uzmanlarından niye 'tık' yok?
Mangalda kül bırakmayanlar, yön arayan büyük devlet gemisini nereye oturttular; görüyor musunuz?
Ekonomik tablomuz sebebiyle ses çıkartamayız diyor kimileri.
Paramız yoksa, hamiyetimiz de mi yok?
Kaynağımız, projemiz, insan gücümüz mü yok? Var.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamak, artık bir milli güvenlik meselesi olmuştur. Ekonomik bağımlılık, siyasi bağımlılığa bahane olarak gösterilmeye başlandı çünkü.
Türkiye, en kısa zamanda 'ekonomik bağımsızlığı'na kendi alınteri ve emeğiyle kavuşmalıdır. BTP'nin proje ve kaynakları bunun için yeter de artar biler.
Bu aziz milleti 'şamar oğlanı'na çevirmeye kimsenin hakkı yok.
Türkiye'yi bu badireye sürükleyenlerin, ne Wolfowitz, ne Grossman, ne Perle karşısında duracak yürekleri var; ne de milletin karşısına çıkacak yüzleri. Yok? Olamaz da.
Vebal bunların omuzlarında.
Önce milletin ideallerini körelttiler. Değerlerini aşındırdılar.
Milli stratejiler üretmediler; sağlam basamadık bölgemizde? Hala daha öyle.
Bir ara, vatan evlatlarını 'bir hiç' uğruna birbirleriyle dalaştırdılar; nice fidan boylu civanlarını yitirdi bu aziz millet? Klasik tabiriyle sağdan soldan.
Türk dünyamıza doğru göz atmadılar; akrabalarımıza sahip çıkmadılar. AB sevdasıyla körü körüne yaban ellere doğru koşuşturup durdular. Hala dolap beygiri gibi aynı koşuşturma sürüyor.
Kaynaklarımızın kimisini hortumladılar, kimisini IMF ve Dünya Bankası gibi 'global tefeci'ler eliyle dışarıya transfer ettiler. Yerlerinden sökemediklerini de 'özelleştirme' adı altında yine yabancılara, şimdi şeref ve haysiyetimize dokunanlara peşkeş çektiler, çekmeye devam ediyorlar.
Hepsinden önemlisi, milletin direncini kırdılar.
Kulaklarınıza fısıldanan şeyleri hatırlayın; seçim dönemindeki Amerikasız siyaset olmaz söylemlerini, ardından Amerika'ya karşı duramayız laflarını? Bunları yerli ağızlarla terennüm ettiler. Milletin direncini yok ettiler, Şairler Sultanı'nın 'Sen bir devsin; yükü ağırdır devin/ kalk ayağa dimdik doğrul ve sevin' dediği dev gibi insanlarımızda, gençlerimizde ayakta duracak hal bırakmadılar.
Son kademede de etrafımızı kuşatan ateş çemberinin daralmasına, yok canım, olur mu öyle şey diyerek dudak büktüler, toplumu yanlış yöne sevk ettiler.
Geldiğimiz noktada Türkiye'nin elini kolunu AB v e ABD ipleriyle bağlatıp bir kenara oturttular. Laf üstüne laf sokuşturanlara karşı ise, ne yapalım sabretmekten başka çaremiz yok, deyip yüce bir devletin kendi köşesinde miskin miskin eriyip yok olmasına tırnak sürtüyorlar.
Nerede aydınlar, laf cambazı politikacılar, seri üretim yapan strateji uzmanları?
Hepsi milletimize vakit kaybettiriyor. Kan kaybettiriyor. Devletimizin belini büküyor.
Bütün bunlara hayır demenin vakti gelmiştir. Bütün bu oyunları bozmanın, bu oyunların dahili ve harici piyonlarının foyalarını ortaya çıkarmanın vakti gelmiştir. Geçmek üzeredir.
Bunun da yolu, yordamı, projesi, programı, kaynağı bellidir; kısaca BTP'dir.
Gayrısının bu 'büyük vebal'e bir biçimde ortaklığı söz konusudur. Onlara bu kadar vebal yeter; daha fazla iş başında veya köşe başlarında tutarak veballerini artırmak, hem kendilerini, hem de Türkiye'yi batırır.
Ağzı olan konuşuyor.
Nezaketsizce, küstahça... Diplomatik eda nerede; tam bir kahve ağzıyla.
Konuşmakla kalsalar. Mahallemizi bildikleri gibi parsellediler.
Aydınlar, kalemşörler nerede? Politikanın duayenleri haniler? Akademisyenlerden, strateji uzmanlarından niye 'tık' yok?
Mangalda kül bırakmayanlar, yön arayan büyük devlet gemisini nereye oturttular; görüyor musunuz?
Ekonomik tablomuz sebebiyle ses çıkartamayız diyor kimileri.
Paramız yoksa, hamiyetimiz de mi yok?
Kaynağımız, projemiz, insan gücümüz mü yok? Var.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamak, artık bir milli güvenlik meselesi olmuştur. Ekonomik bağımlılık, siyasi bağımlılığa bahane olarak gösterilmeye başlandı çünkü.
Türkiye, en kısa zamanda 'ekonomik bağımsızlığı'na kendi alınteri ve emeğiyle kavuşmalıdır. BTP'nin proje ve kaynakları bunun için yeter de artar biler.
Bu aziz milleti 'şamar oğlanı'na çevirmeye kimsenin hakkı yok.
Türkiye'yi bu badireye sürükleyenlerin, ne Wolfowitz, ne Grossman, ne Perle karşısında duracak yürekleri var; ne de milletin karşısına çıkacak yüzleri. Yok? Olamaz da.
Vebal bunların omuzlarında.
Önce milletin ideallerini körelttiler. Değerlerini aşındırdılar.
Milli stratejiler üretmediler; sağlam basamadık bölgemizde? Hala daha öyle.
Bir ara, vatan evlatlarını 'bir hiç' uğruna birbirleriyle dalaştırdılar; nice fidan boylu civanlarını yitirdi bu aziz millet? Klasik tabiriyle sağdan soldan.
Türk dünyamıza doğru göz atmadılar; akrabalarımıza sahip çıkmadılar. AB sevdasıyla körü körüne yaban ellere doğru koşuşturup durdular. Hala dolap beygiri gibi aynı koşuşturma sürüyor.
Kaynaklarımızın kimisini hortumladılar, kimisini IMF ve Dünya Bankası gibi 'global tefeci'ler eliyle dışarıya transfer ettiler. Yerlerinden sökemediklerini de 'özelleştirme' adı altında yine yabancılara, şimdi şeref ve haysiyetimize dokunanlara peşkeş çektiler, çekmeye devam ediyorlar.
Hepsinden önemlisi, milletin direncini kırdılar.
Kulaklarınıza fısıldanan şeyleri hatırlayın; seçim dönemindeki Amerikasız siyaset olmaz söylemlerini, ardından Amerika'ya karşı duramayız laflarını? Bunları yerli ağızlarla terennüm ettiler. Milletin direncini yok ettiler, Şairler Sultanı'nın 'Sen bir devsin; yükü ağırdır devin/ kalk ayağa dimdik doğrul ve sevin' dediği dev gibi insanlarımızda, gençlerimizde ayakta duracak hal bırakmadılar.
Son kademede de etrafımızı kuşatan ateş çemberinin daralmasına, yok canım, olur mu öyle şey diyerek dudak büktüler, toplumu yanlış yöne sevk ettiler.
Geldiğimiz noktada Türkiye'nin elini kolunu AB v e ABD ipleriyle bağlatıp bir kenara oturttular. Laf üstüne laf sokuşturanlara karşı ise, ne yapalım sabretmekten başka çaremiz yok, deyip yüce bir devletin kendi köşesinde miskin miskin eriyip yok olmasına tırnak sürtüyorlar.
Nerede aydınlar, laf cambazı politikacılar, seri üretim yapan strateji uzmanları?
Hepsi milletimize vakit kaybettiriyor. Kan kaybettiriyor. Devletimizin belini büküyor.
Bütün bunlara hayır demenin vakti gelmiştir. Bütün bu oyunları bozmanın, bu oyunların dahili ve harici piyonlarının foyalarını ortaya çıkarmanın vakti gelmiştir. Geçmek üzeredir.
Bunun da yolu, yordamı, projesi, programı, kaynağı bellidir; kısaca BTP'dir.
Gayrısının bu 'büyük vebal'e bir biçimde ortaklığı söz konusudur. Onlara bu kadar vebal yeter; daha fazla iş başında veya köşe başlarında tutarak veballerini artırmak, hem kendilerini, hem de Türkiye'yi batırır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019