Çekirdek çitlemek ve çekirdek çürütmek!

Herkesin iyiliğine olacak reçetelerin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş beklenilen kabulü niçin görmüyor?
İnsanlar kârını zararını bilemeyecek kadar akılsızlar da ondan mı?
Hayır, öyle değil.
İster sıradan, ister aydın olsun insanların kabulleri çekirdek gibidir. Yazarı çizeri, siyasetçisi öğretim üyesi aslında hep çekirdek çitler. Çok zeki, çalışkan ve işine azamî saygı duyanların yapabildikleri ise çekirdekten yağ çıkarmaktan, o yağdan çeşitli ilâçlar üretmekten ibarettir. Haydar Baş gibi âlimler çekirdeği çürüten beyinlerdir. Çekirdeği çürüten beyinler öyle pek kolay yetişmez. Toplum bir çekirdek çürütücüsü ile karşılaştığında infilaka kapılır. Şoke olur! “Dünya dönüyor” diyen adam da bir çekirdek çürütücüsüdür ve engizisyon mahkemelerinde yakılmanın kenarından dönmüştür. Birer ön kabulümüz olan fikir çekirdeklerimizi çürüten Haydar Baş’a uygulanan da engizisyondan farksızdır. Evet, bir çekirdek çürümeden çimlenmez. Çimlenmeyen çekirdek gövde, dal, yaprak ve meyve vermez, çekirdeğini çoğaltamaz. Çekirdeği çürüyenlerin feryadı çekirdekteki ağaç, yaprak ve meyveleri gören akıldaki sancıyı ve cehdi bastırdıkça, başta Türkiye olmak üzere, İslâm âlemi ve bütün mazlum milletler kendilerini tekrarlamaktan, bir kısır döngü içersinde çabalayıp durmaktan kurtulamayacaktır.
Mevcut hâkim ekonomik sistemi savunanlar başka âlemleri tanımayan anne karnındaki çocuk gibidir. Oysa anne karnının dışında çok geniş, âlemlere açılan, nîmeti sınırsız bir dünya vardır. Lâkin anne karnındaki bebeğe bu hakikati anlatmak hiç de kolay değildir. Hatta anlayanlar bile anlamazlıktan gelir. Çünkü bugüne kadar yaptıkları bütçeler, yazdıkları kitaplar, üniversitede kurdukları kürsüler, tezler, konferanslar çürütülmüştür. Amma ne olursa olsun gün gelecek, doğum kaçınılmaz olacaktır. Gün gelip doğum önlenemez olduğunda, tıpkı bugün dünyanın döndüğünü herkesin kabul ettiği gibi, insanlar, yahu biz niye bu kadar geciktik diye hayıflanacaktır.

Alevî Kur’an Tefsiri
“(33)-(Ey Peygamber hanımları!) Vakarınızla evlerinizde durun. (Evinizle meşgul olun. Şayet dışarı çıkarsanız) cahiliye devrinde olduğu gibi süslenip çıkmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah ancak sizden kiri gidermek ve sizi pâk ve pakize yapmak istiyor.”
Sizlerle Ahzap suresinin 33’ncü ayetinin iki mealini paylaştık. Yukarıdaki meal Prof. Dr. Ahmet Bedir’in “Gerçeğin Doğuşu Alevî Kur’an Tefsiri” isimli çalışmasından. Eser Altınpost Yayınları arasından çıkmış ve Dünya Ehl-i Beyt Vakfı ödülünü almış.
Aşağıdaki metin ise aynı ayetin Diyanet Mealinden alınmıştır:
“Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.”
Alevî meal ile Sünni meal arasında bir fark görebiliyor musunuz? Her iki meal ve tefsir de Ehl-i Beyt’e namaz kılmayı, zekât vermeyi, Allah ve Resulüne itaat etmeyi emrediyor. Öyleyse kim, “Aleviler namaza karşı” diyorsa, Aleviler ona, “Sen yalancısın” demektedir. Birileri çıkıp, iyi ama bizim tanıdığımız bir Alevi var namaz kılmıyor” diyebilir. Biz de, bizim tanıdığımız yüzlerce Sünni var, onlar da namaz kılmıyor dersek doğru söylemiş olmaz mıyız?

Aman Dikkat

     O heyecan o sevdalar,
     Günden güne külleniyor.
     Kurtlar susar köpek havlar,
     Cennet vatan çölleniyor.

    Revaçtadır talan-yalan,
     Gariplerdir tuşa gelen.
     Adı demokrasi olan
     Afyon yutmuş, sallanıyor!
     …
   Her şeyi batırsın diye,
     İşleri yatırsın diye,
  

    Hastalık kudursun diye,
    Tümör terör dölleniyor!
     …
     Çok gördüler bize yazı,
     Saptırdılar oğlu kızı…
     Kime dönsek sırtımızı,
     Hemen bize çullanıyor.
     …
     Balıktır, tutalım diye
     Tutalım satalım diye
     Bölelim yutalım diye
     Dışa mesaj yollanıyor.

Bir Mektup
E-posta ile bir mektup geldi. Şöyle:  “Bu ay Samos adasına gittim. Orada Yunanlı bir arkadaş, kendi liderleri dâhil en sevdiği ve saygı duyduğu liderin Erdoğan olduğunu söyledi, ben şaka yapıyor diye güldüm. Çok ciddiyim, dedi. Sebebini sordum:
‘Bak dostum dedi, bütün ömrüm Türkiye’nin ülkemize olan tehdidi ile geçti. Şimdi Erdoğan’ın sayesinde çok rahatız.
1. Atatürk’e tarihten gelen bir nefretimiz var, Erdoğan Atatürk’ü bitirdi.
2. Dünyanın en güçlü ordularından birine sahiptiniz, onu da darmadağın etti, komutanları hapse attı. Bu ordu bir daha toparlanamaz. Siz 80 milyonsunuz, biz 10 milyon, ne kadar ürkütücü değil mi?
3. Erdoğan tüm azınlıklara kendi devletlerini kuracağı yolu açtı. Yakında 5-6 yeni devlet kurulur ve nüfuslarımız eşitlenir.
Daha ne yapsın, 80 yıldır bizim politikacılarımız Erdoğan’ın yaptıklarının onda birini yapamadılar. İşte saygım ve sevgim bu yüzden.’
Ben buz kesildim. Farkında değilim gözümden yaşlar akıyor, tıkandım. Arkadaşım Costas fırladı peçete ile yüzümü sildi, bir yandan özür diliyor, fakat teselli edecek kelimeler bulamıyordu.
Bir daha oralara gitmem, gerçeği tokat gibi vuruyorlar suratımıza. Burada oturur yandaş gazete okur koyun gibi yaşarım. Taa ki kesim gününe kadar.
Yurdanur AKGÜN
Bu mektup Yeniçağ yazarı Sayın Sadi Somuncuoğlu’na elektronik posta ile gelmiş.
Okudunuz, kendinizi nasıl hissettiniz Hacı Amcalar?