Fatıma Annem…
Senin güzelliğin, merhametin, nurun öyle derin ki; seni düşündükçe kalbim yanıyor, gözlerim doluyor.
Sen sadece bir anne değil, bizim rahmet kapımızsın.
Senin yüreğin, Peygamber efendimizin kokusunu taşıyan son emanetti bu dünyada… Ama o yürek, en ağır zulme maruz kaldı.
Bir kapı… bir darbe… bir çığlık…
Evinin kapısı yakıldığında sen içindeydin, kucağında henüz doğmamış yavrun Muhsin vardı.
O kapı senin bedenini incitti, ama asıl acı kalbine dokundu.
Bir anneye, Peygamberimizin evladına bunu nasıl yaptılar annem?
Senin sessizliğin bile onların zulmünden daha gür konuştu aslında.
İmam Ali Efendimiz…
Ahhh O koca yürek, senin ardından bir daha hiç gülmedi annem.
Kılıcıyla dağları yaran o yiğit, senin yokluğunda bir çocuk gibi sessiz kaldı.
Mezarını gizledi, her gece gözyaşlarını toprağa döktü.
"Zehra'm" dediğinde, gökler bile ağladı.
Çünkü Ali'nin suskunluğu, bir dağın sabrına denk geldi.
Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz…
Onların çocuk gözlerinde senin eksikliğin hiç sönmedi.
Her sabah seni aradılar, her akşam kokunu özlediler.
Senin yokluğun onların kaderine hüzün olarak işlendi.
Hüseyin Efendimiz Kerbela'da toprağa düştüğünde, o çöl aslında senin ağlayan kalbindi.
Her damla kanında senin sessiz gözyaşın vardı.
Hasan Efendimizin içindeki kırgınlık, annesinin gördüğü zulmün yankısıydı.
Senin sabrını düşündükçe ben utancımdan susuyorum.
Senin yerine kimsesiz kalan o küçük yavruların, senin ardından titreyen o ev… hepsi hâlâ gözümün önünde gibi.
Haydar Hocam ne güzel demişti:
"Fatıma'yı sevmek, Allah'ı sevmektir. Çünkü Allah'ın rızası, Fatıma'nın rızasındadır."
Bu söz, kalbimin en derin yerine işledi.
Ne zaman seni ansam, Rabbimin rahmetini hissederim içimde.
Çünkü sen, Allah'ın rızasının ışığısın, Peygamberimizin kalbinde yanmış en güzel kandilsin.
Sana yapılan haksızlıklar göğü bile ağlattı ama senin adın hâlâ rahmetle anılıyor.
"Anneciğim...bizi de şefaatine kabul et. Senin sabrından, senin nurundan nasip eyle."
Bazen geceleri dua ederken kendimi senin dizinin dibinde oturuyormuş gibi hissediyorum.
Beni o şefkatli ellerinle sarıp, "Korkma yavrum, her şey geçer…" dediğini hayal ediyorum.
Senin için yaşamak; sevmek, dayanmak ve susarken bile bir anlam taşımaktı.
"Rabbim" diyorum, "Beni Fâtıma Annem'e benzet.
Onun gibi sevmeyi, onun gibi sevilmeyi nasip et."
Sana duyduğum sevgi kelimelere sığmıyor.
Sanki henüz doğmadan seni beklemişim gibi.
Kalbimin en yumuşak yerinde sen varsın annem…
Bazen sadece adını fısıldamak bile iyi geliyor: "Zehra, Zehra..."
Esselâmü aleyke yâ Fâtımatü'z-Zehra.
Ruhuna selâm, kalbime sabır, sevdama umut olsun.
- ÇİĞDEM PALA: Yüreğimin sırrı: Fatıma / 26.06.2025
- İLYAS GÜNEŞTEKİN: Barış müzakereleri ve arka planı / 14.05.2025
- FATIMA MELEK ÖZYER: Haydar Baş: Bir davanın adı / 15.04.2025
- ÇİĞDEM PALA: Açık mektup / 14.04.2025
- SEÇİL DAMLA KAYAALP - Öğrenme / 08.03.2025
- BURHAN BORAN: Deprem / 27.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Maarif yüzyılı mı, masallar yüzyılı mı? / 20.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Parayı kim basarsa düzeni o kurar / 19.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Petro-Dolar Tuzağından Kurtuluş: Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Vizyonu / 18.02.2025














































































