Çölde enflasyon yüzde sıfırdır

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, afra ile tafra ile göreve geldikten sonra ekonomiyi soğutma adına ciddi adımlar attı.

Perşembe günü politika faizi %42,5'a yükseltildi.

Mehmet Şimşek böylece politika faizini iki kattan daha fazla yükselterek bu konudaki kararlılığını bir daha gösterdi.

Anlaşılacağı üzere faiz artırımı kademeli bir şekilde devam edecek.

Mehmet Şimşek, enflasyonu düşürme adına ekonomideki çarkları durdurmak niyetini gizlemiyor.

Mehmet Şimşek faiz artırımı dışında KDV oranlarını yükseltmek, ek motorlu taşıtlar vergisini ihdas etmek, ücretleri ve emekli maaşlarını düşük tutmak, kredi kartı faizlerini yükseltmek ve akaryakıt başta olmak üzere dolaylı vergi alacağı bütün ürünlere zam yapmak, yeniden değerleme oranlarını ve harçları yükseltmek yoluyla ekonomiyi soğutmak ve akabinde enflasyonu düşürmeyi hedefliyor.

Ekonominin çarklarını durdurarak göstergeleri düzeltme çabası, ölen kişinin tansiyonunun, şekerinin velhasıl bütün sağlık problemlerinin sıfırlanmasına benzetebiliriz.

Burada asıl marifet, ekonominin çarklarını durdurarak, soğutarak yani ekonominin canına okuyarak enflasyonu düşürmek değildir.

Yapılması gereken şey ekonominin üretim ve tüketim ayağını canlandırarak insanların bütün temel ihtiyaçlarını hiç zorlanmadan karşılayacakları bir gelire sahip olmalarını sağlamaktır.

Profesör Doktor Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli'nde senyoraj gelirini devreye sokarak Merkez Bankası'nın bastığı parayı herhangi bir aracı kullanmadan doğrudan doğruya vatandaşın cebine vatandaşlık maaşı, kadın maaşı, çocuk maaşı ve asgari ücretin yoksulluk sınırın üstünde belirlenmesi gibi yöntemlerle konmasını sağlayacak modeli yazdı.

Rusya ve Çin başta olmak üzere bütün BRICS ülkeleri bu yöntemlerle beraber ekonomilerini ayağa kaldırdılar.

Mehmet Şimşek, piyasada talep enflasyonunun mevcudiyetini varsaydığı için vatandaşın cebindeki parayı emerek enflasyonu düşürmeyi planlıyor. Gerçekte talepten kaynaklanan bir enflasyondan ziyade tamamen maliyetten kaynaklanan bir pahalılık iklimini yaşıyoruz. 

Temelden yanlış olan bu düşünce yani ekonomiyi soğutmak suretiyle uygulanan sıkı para politikası defalarca denenmesine rağmen enflasyonu düşüremedi.

Bunun en önemli sebebi Türkiye'de ikili para sisteminin var olmasıdır.

Merkez Bankası TL'nin miktar ve faizi ile oynayabilirken dövizin miktar ve faizini belirleyemiyor.

Merkez Bankası faizleri yükselttiği zaman TL'den kaynaklı bir enflasyon ekonomiyi kilitlerken, Merkez Bankası faizleri indirirken bu sefer de döviz kaynaklı enflasyon ekonomiyi alt üst ediyor.

Her iki durumda da TL değer kaybediyor ve vatandaşın alım gücü aşınıyor.

Peki, ne yapılması lazım?

Merkez Bankası faizleri yükseltse de düşürse de enflasyon oluyor.

Teşhis yanlış olunca tedavi de yanlış oluyor.

Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları sadece faizin inmesi veya çıkması ile çözülecek kadar basit değildir.

Türkiye ekonomisinin yaşadığı krizin adı döviz krizidir.

Döviz krizi dış borçlanma ve ithalat kanalıyla depreşmektedir.

Türkiye'nin cari açığını kapatması ve bu yolla beraber döviz talebini düşürmekten başka çaresi yoktur.

Ekonomimizin kurtuluşu memuru, emekliyi, işçiyi ve sabit gelirliyi aç bırakmaktan geçmiyor. Çünkü ekonomik krizin sebebi bu kesimler değildir.

Profesör Doktor Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli'nde döviz talebini sıfırlamanın formüllerini tek tek açıklamıştır.

Döviz talebini ancak üretim ve tüketimi bir emme basma tulumba gibi kullanarak minimize etmek mümkündür. 

Tüketimi azaltan ve tüketiciyi yok sayan hiçbir model başarılı olamaz.

Türkiye'nin bu krizleri aşacak kaynakları fazlasıyla mevcuttur.

Milli Ekonomi Modeli'nin 250. sayfası Türkiye'deki kaynakları herkesin anlayacağı tarzda açıklamıştır.

Kitap 19 sene önce basıldığına göre bu 19 sene zarfında da çok önemli kaynaklar da keşfedildiğine göre esasında işimiz daha da kolaydır.

Lütfen! Türkiye'yi çöle çevirip enflasyonu düşürmeye çalışanlara itibar etmeyiniz.