Cezaevine düştüğünde böyle adi bir suçu işlediğine inanmamıştım. İnanmak istememiştim.
Her ne kadar İslam dinini sarık-cübbe-sakal üçlemine indirgemelerinden hoşlanmasak da, tasavvufun engin denizinden nasiplenmiş görmesek de, hiç değilse Necip Fazıl Üstad’ın bal yerine kavanoz yalayan zavallı diye tanımladığı mesabede de olsa tasavvuftan manadan bahsedişlerini de faydalı görürdüm.
Ama öyle değilmiş. Gün geçtikçe işlediği rezaletler, şenaatler, hadsizlikler, terbiyesizlikler, çelişkiler, zikzaklar meydana döküldükçe içindeki hastalıklar, ölçüsüzlükler de meydana saçılıverdi.
Artık işlediği rezaletleri ne cübbesi ne de sarığı örtüyor.
Mızrak çuvala sığmıyor.
Cübbeli borozanın metruş Pensilvanya’nın, mülevves iktidarın, murdar ehli küffarın sözcüsü olduğu kendi itirafları ile müseccel hale gelmiş durumda.
İktidar goygoycusu medyanın canlı yayında sorduğu ‘’Suriyeli Müslüman askerlerle savaşan askerler şehit olur mu?” sorusuna Haçlı kışkırtıcısı papazlara taş çıkartırcasına bakın ne cevap veriyor: “Tabi şehit olur. Bizim askerimiz meşru müdafaa ve oradaki mazlum insanları kurtarmak için müdahale ediyorlarsa, hayatını kaybederse şehit olur. Biz Saddam’a evliya mı dedik? Esad zalimdir. Burada zulüm yapılıyor. Zalimin zulmü durdurulmak için meşrudur. Zaten Şiiler hep Müslümanlarla savaşır. İran’ın desteği ortadadır Suriye’ye. Bizim hükümetimiz de bunu iç işimiz diye sahipleniyor. Doğru yapıyorlar. İç işimizdir. Sahiplenilmesi lazımdır. Oradaki halk Türkiye’den medet beklemektedir. Türk ordusunun Suriye’ye girmesi caizdir.”
Haçlı NATO öncülüğünde, Hıristiyan Suriyeli komutasında yürütülen isyan hareketini cihat görecek kadar, Hıristiyanları kurtulmuş, İmam Cafer Hazretleri’nin yolundan giden Şiileri sapık ve katli vacip görecek kadar Haçlı kucağına oturmuş bir cübbeli rezaletle karşı karşıyayız.
Haçlı Batı ile işbirliği yapanları kalleş, tüm Müslümanları Alevi’si, Sünni’si, Şii’si ile kardeş gösteren
Haydar Baş mihengine vuruldukça rezaletleri, cinayetleri ortalığa dökülüyor.
Döküldükçe üslupları çirkefleşiyor, hayatlarındaki çirkinlikler mahkeme kapılarına taşıyor.
Sarık taksalar ne olur, cüppe giyseler ne olur?
Koyunlarında gizledikleri haçlar, bellerindeki zünnarlar aşikâr oldu artık.
NATO’nun bıyıksız sakalsız Pensilvanya kolu ile sarıklı cübbeli kolunun sadece hedef kitlesi farklı. Misyonları aynı.
Ama Şii, Alevi, Sünni bütün mü’minleri
Ehl-i Beyt sevgisi ve ölçüsü altında buluşturan ve birleştiren Prof. Dr. Haydar Baş oyunlarını bozduğu için kıvrım kıvrım kıvranıyor, Allah Resulü’ne vahiy geldiğinde kendini yerden yere atan şeytan gibi çırpınıyorlar.
Sizi kim kıskanır Allah aşkına?
Sizi aynı misyona hizmet ettiğiniz papazlar kıskanır, Müslümanların gözyaşından beslenen Yahudi hahamlar kıskanır.
Bir de Fas’tan Türkiye’ye kadın ticareti yapan beyaz kadın tüccarları kıskanır.
Hadi oradan.