Son birkaç yıldaki Müslüman kitleler arasında suni gündem oluşturma gayreti olarak görülebileek çabalardan biri Cuma Namazı kadınlara da fazdır iddiasıdır. Konuya dair bir de kitap yazıldı. Biz o zamanlar ortaya atılan bu iddianın afaki olmaktan öte hiç bir bilimsel değer ifade etmeyeceğini ve tutarsızlığını mizahi bir üslupla şakaya almış ve,
"Pırpıtı giymeksizin nara atıp "hey hey!" gibi/İçtihat meydanına süren hevayı pey gibi/ Kalkıvermiş ötdürmeğe yoz kamışı ney gibi/ Kimse müctehid olamaz ademoğlu Bey gibi" demiştik. Bazı grupların, şartları mevcut olmadığı gerekçesiyle Cuma Namazı kılınmaz iddiaları gibi bu iddia da pek yankı bulmadı. Sabun köpüğü misali söndü gitti.
Aradan geçen zaman içinde unutulup giden bu boşuna gayretin bazı sivri akıllılar tarafından hala söz konusu edilmeye çalışıldığını işitmiş olmamız konuya basit çapta da olsa eğilmek gerekitği kanısına ulaşmamıza neden oldu. Yoksa durup dururken küllenmiş bir hevesi ortaya çıkarma gereği duyulmazdı.
Cuma Namazı kadınlara da farzdır iddiasını ortaya atan, yazdığı kitabında ana çizgileriyle şu görüşlere yer veriyordu. İbadette kadın erkek ayrımı yapılmamalıdır. Hanımların Cuma namazına gitme hakları fitneye engel olmak, herhangi bir karışıklığı önlemek için ellerinden alındı. Orucun farz olduğunun delili olan ayetteki "Ya eyyühe'llezine amenü" (ey iman edenler!) hitabı nasıl kadın erkek ayrımı yapılmaksızın bütün müslümanlara yönelmişse Cuma namazını farz kılan aynı hitap da umumidir. Öyle olduğundan kadınlar da bu hitapdan hariç görülemezler. Hz. Peygember (sav) Efendimizin mübarek ayakları henüz toprağa basıyorken kadınlar, erkeklerle birlikte mescide gelerek Cuma ve Bayram namazlarını eda ediyorlardı (?) Sonraları bu uygulama kaldırıldı. (?)
Aşağı yukarı bu kalın çizgilerle özetlenebilecek iddia her şeyden önce "mutlak içtihat" özentisinden başka bir şey değildir. Çünkü ne Sünni mezheplerden birinde bu kabil bir iddiaya yer verilmiştir, ne de Şii mezheplerde. Hatta Kur'an-ı Kerim'in zahirine göre amel etmeyi esas itibariyle bir ilke olarak benimsemiş Zahirilerde bile böyle içtihada rastlanmamış. Buna göre denilebilir ki böyle bir iddiayı ortaya atan, kendini mezhepler üstü bir konumda görmek yanılgısına düşmüştür.
Cuma namazı kadınlara da farzdır iddiasının tutarsızlığı bir yana ondört asırlık İslam Tarihi, yaklaşık on üç buçuk yüzyıllık bilim ve özellikle Fıkıh tarihi boyunca böyle bir iddiaya kalkışan da olmamıştır bildiğimiz kadarıyla. Bu konuda yanılmayı çok isterdik. Ama yanılan biz değiliz.
Aslında bakılırsa bu gibi meseleler ilmî platformlarda tartışılır. Gerçekçi bir yaklaşımla ibadet tarihi gözden geçirilir. Uygulama seyri dikkate alınır. Sonunda karar ona göre verilir. Bununla birlikte iddia halkımıza yönelik olması dolayısıyla basit düzeyde eleştirisinin yapılması da kaçınılmazdır. O nedenle biz burada bir kaç aklî ve naklî delille iddianın mahiyetini göstermeye çalışacağız.
Bahse konu iddianın taraftarları bu görüşe varırlarken anlaşılan Kur'an-ı Kerim yanında sünnetin konumunu gözardı ediyorlar. Hz. Peygamber (sav) hatırlatalım ki sünnetin Kur'an-ı Kerim yanındaki konumu birkaç şekilde tecelli etmiştir.
a. Kur'an-ı Kerim hükümlerini beyan eder. Onları uygulama alanına koyarak nasıl ve hangi şartlar altında uyglanacaklarını açıklığa kavuşturur.
b. Kur'an-ı Kerim'in "tahsis"ini "ta'mim" eder. Yani özel bir hükmünü genelleştirir. Kevser Suresi'ndeki "ve'nhar" (kurban kes) emrini gerekli şartları haiz tüm Müslümanlara genelleştirmesi gibi.
c. Aksine Ta'mimini tahsis eder. Bu demektir ki, genel bir buyruğu uygulamada özelleştirir. Bunun misali de Cuma namazıdır. Hükmü koyan Cuma Suresindeki mealen "ey iman edenler! Cuma günü namaz için nida edildiği zaman alışverişi bırakın Allah'ı zikretmeye koşun" buyruğu geneldir. Ne var ki sünnet uygulaması bu genel buyruğu yalnızca erkeklere tahsis etmiştir. Öteki deyişle özelleştirmiştir.
Sünnetin tüm uygulamaları elbette Hz. Peygamber (sav)'in kendi içtihadı ile vardığı sonuçlar değildir. Tersine özel vahiy yoluyla öğrenilen/ilham edilenlerdir.
"Pırpıtı giymeksizin nara atıp "hey hey!" gibi/İçtihat meydanına süren hevayı pey gibi/ Kalkıvermiş ötdürmeğe yoz kamışı ney gibi/ Kimse müctehid olamaz ademoğlu Bey gibi" demiştik. Bazı grupların, şartları mevcut olmadığı gerekçesiyle Cuma Namazı kılınmaz iddiaları gibi bu iddia da pek yankı bulmadı. Sabun köpüğü misali söndü gitti.
Aradan geçen zaman içinde unutulup giden bu boşuna gayretin bazı sivri akıllılar tarafından hala söz konusu edilmeye çalışıldığını işitmiş olmamız konuya basit çapta da olsa eğilmek gerekitği kanısına ulaşmamıza neden oldu. Yoksa durup dururken küllenmiş bir hevesi ortaya çıkarma gereği duyulmazdı.
Cuma Namazı kadınlara da farzdır iddiasını ortaya atan, yazdığı kitabında ana çizgileriyle şu görüşlere yer veriyordu. İbadette kadın erkek ayrımı yapılmamalıdır. Hanımların Cuma namazına gitme hakları fitneye engel olmak, herhangi bir karışıklığı önlemek için ellerinden alındı. Orucun farz olduğunun delili olan ayetteki "Ya eyyühe'llezine amenü" (ey iman edenler!) hitabı nasıl kadın erkek ayrımı yapılmaksızın bütün müslümanlara yönelmişse Cuma namazını farz kılan aynı hitap da umumidir. Öyle olduğundan kadınlar da bu hitapdan hariç görülemezler. Hz. Peygember (sav) Efendimizin mübarek ayakları henüz toprağa basıyorken kadınlar, erkeklerle birlikte mescide gelerek Cuma ve Bayram namazlarını eda ediyorlardı (?) Sonraları bu uygulama kaldırıldı. (?)
Aşağı yukarı bu kalın çizgilerle özetlenebilecek iddia her şeyden önce "mutlak içtihat" özentisinden başka bir şey değildir. Çünkü ne Sünni mezheplerden birinde bu kabil bir iddiaya yer verilmiştir, ne de Şii mezheplerde. Hatta Kur'an-ı Kerim'in zahirine göre amel etmeyi esas itibariyle bir ilke olarak benimsemiş Zahirilerde bile böyle içtihada rastlanmamış. Buna göre denilebilir ki böyle bir iddiayı ortaya atan, kendini mezhepler üstü bir konumda görmek yanılgısına düşmüştür.
Cuma namazı kadınlara da farzdır iddiasının tutarsızlığı bir yana ondört asırlık İslam Tarihi, yaklaşık on üç buçuk yüzyıllık bilim ve özellikle Fıkıh tarihi boyunca böyle bir iddiaya kalkışan da olmamıştır bildiğimiz kadarıyla. Bu konuda yanılmayı çok isterdik. Ama yanılan biz değiliz.
Aslında bakılırsa bu gibi meseleler ilmî platformlarda tartışılır. Gerçekçi bir yaklaşımla ibadet tarihi gözden geçirilir. Uygulama seyri dikkate alınır. Sonunda karar ona göre verilir. Bununla birlikte iddia halkımıza yönelik olması dolayısıyla basit düzeyde eleştirisinin yapılması da kaçınılmazdır. O nedenle biz burada bir kaç aklî ve naklî delille iddianın mahiyetini göstermeye çalışacağız.
Bahse konu iddianın taraftarları bu görüşe varırlarken anlaşılan Kur'an-ı Kerim yanında sünnetin konumunu gözardı ediyorlar. Hz. Peygamber (sav) hatırlatalım ki sünnetin Kur'an-ı Kerim yanındaki konumu birkaç şekilde tecelli etmiştir.
a. Kur'an-ı Kerim hükümlerini beyan eder. Onları uygulama alanına koyarak nasıl ve hangi şartlar altında uyglanacaklarını açıklığa kavuşturur.
b. Kur'an-ı Kerim'in "tahsis"ini "ta'mim" eder. Yani özel bir hükmünü genelleştirir. Kevser Suresi'ndeki "ve'nhar" (kurban kes) emrini gerekli şartları haiz tüm Müslümanlara genelleştirmesi gibi.
c. Aksine Ta'mimini tahsis eder. Bu demektir ki, genel bir buyruğu uygulamada özelleştirir. Bunun misali de Cuma namazıdır. Hükmü koyan Cuma Suresindeki mealen "ey iman edenler! Cuma günü namaz için nida edildiği zaman alışverişi bırakın Allah'ı zikretmeye koşun" buyruğu geneldir. Ne var ki sünnet uygulaması bu genel buyruğu yalnızca erkeklere tahsis etmiştir. Öteki deyişle özelleştirmiştir.
Sünnetin tüm uygulamaları elbette Hz. Peygamber (sav)'in kendi içtihadı ile vardığı sonuçlar değildir. Tersine özel vahiy yoluyla öğrenilen/ilham edilenlerdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mücteba Uğur / diğer yazıları
- Savaşa alkış tutmak mı / 26.09.2001
- Konulu Kur'an-ı Kerim tefsiri / 23.09.2001
- Bir öğrenim yılı daha başladı / 16.09.2001
- Hava üzerine / 12.09.2001
- Dolar hutbesinin düşündürdükleri / 08.09.2001
- Bitmeyen hikâye yolsuzluk / 31.08.2001
- Suç işleme oranı artıyor / 07.08.2001
- Sivil hayata sıçrayan başörtüsü haksızlığı / 03.08.2001
- Tarafsızlık mı, ihanet mi? / 27.07.2001
- Cuma namazı kadınlara da farz mı? / 25.07.2001
- Konulu Kur'an-ı Kerim tefsiri / 23.09.2001
- Bir öğrenim yılı daha başladı / 16.09.2001
- Hava üzerine / 12.09.2001
- Dolar hutbesinin düşündürdükleri / 08.09.2001
- Bitmeyen hikâye yolsuzluk / 31.08.2001
- Suç işleme oranı artıyor / 07.08.2001
- Sivil hayata sıçrayan başörtüsü haksızlığı / 03.08.2001
- Tarafsızlık mı, ihanet mi? / 27.07.2001
- Cuma namazı kadınlara da farz mı? / 25.07.2001