Yüzlerce yıllık tecrübelerini, görgü kurallarını böyle güzel formüller halinde sonraki nesillere aktaran ecdadımızı rahmetle, minnetle yâdediyoruz.
Kanları, canları pahasına vatan yapıp sonradan gelenlere emanet ettikleri bu toprakların sonsuza dek nasıl elde tutulacağının da yollarını göstermişler.
"Su uyur düşman uyumaz" demişler, "gafleti çok olanın devleti yok olur" demişler, "ayıdan post, gavurdan dost olmaz" demişler. "Sahipsiz olan memleketin batması haktır/Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır" demişler. "Isıracak it havlamaz, it iti ısırmaz" demişler. "Hırsız evden olursa o öküz bacadan çıkar" demişler. "Kömürcünün evine giren yüzü kara çıkar, değirmene giren unlanır" demişler. "Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlar" demişler. "Havlamasını bilmeyen it, sürüye getirir kurt" demişler. "Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz" demişler.
Her biri kulağımıza küpe olması gereken bu cevher sözlerin, günlük dilden, günlük hayattan çekildiği devir ve dönemlerde felaket üstüne felaket yaşamışız, dostu-düşmanı, namerdi-merdi iyi seçememişiz ve nice elim ihanetlere uğramışız.
"Oğul geçti benden
Ok değdi geçti benden
Ben merde köprü oldum
Namert de geçti benden"
dizileri boşa yazılmamış, ya da;
"Düş de gör
Hayalde gör düşte gör
Sen beni dost bilmedin
Bir zalime düş de gör"
sitemleri boşa yapılmamış.
Günümüzün görsel ve yazılı medyasının tamamına yakını sözbirliği etmişçesine, ulusalından bölgeseline ve yereline kadar hepsi; insanımızı, genliğimizi edepten, edebiyattan uzaklaştırmanın sinsi gayreti içindedirler. Milli kimliğin silinmesi, köklerin kurutulması için ne gerekiyorsa fazlası ile yapılıyor.
Şiir, edebiyat, ata sözleri, deyimler son zamanlarda başlayan dizi furyası ile dalga geçilen, sulandırılan, içi boşaltılan kavramlar haline geldi, getirildi.
"Sakla samanı gelir zamanı" tarzındaki tedbirli, tasarruflu, iktisatlı olmayı öğütleyen atasözümüzü, "sakla samanı inekler aç kalsın" şeklinde söyletip ardından da hazırda bekleyen kahkaha çığlığını vermek suretiyle sulandırmayı tamamlamış oluyorlar. Zaten bu milletin nerede ağlayıp nerede güleceğine tv dizilerinin yönetmenleri karar verir oldu.
Adına klip dedikleri, aslında kısa kısa porno filimleri ise, edebimiz, adabımız, aile yapımız adına başlıbaşına bir felaket, bir yıkım.
Kanları, canları pahasına vatan yapıp sonradan gelenlere emanet ettikleri bu toprakların sonsuza dek nasıl elde tutulacağının da yollarını göstermişler.
"Su uyur düşman uyumaz" demişler, "gafleti çok olanın devleti yok olur" demişler, "ayıdan post, gavurdan dost olmaz" demişler. "Sahipsiz olan memleketin batması haktır/Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır" demişler. "Isıracak it havlamaz, it iti ısırmaz" demişler. "Hırsız evden olursa o öküz bacadan çıkar" demişler. "Kömürcünün evine giren yüzü kara çıkar, değirmene giren unlanır" demişler. "Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlar" demişler. "Havlamasını bilmeyen it, sürüye getirir kurt" demişler. "Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz" demişler.
Her biri kulağımıza küpe olması gereken bu cevher sözlerin, günlük dilden, günlük hayattan çekildiği devir ve dönemlerde felaket üstüne felaket yaşamışız, dostu-düşmanı, namerdi-merdi iyi seçememişiz ve nice elim ihanetlere uğramışız.
"Oğul geçti benden
Ok değdi geçti benden
Ben merde köprü oldum
Namert de geçti benden"
dizileri boşa yazılmamış, ya da;
"Düş de gör
Hayalde gör düşte gör
Sen beni dost bilmedin
Bir zalime düş de gör"
sitemleri boşa yapılmamış.
Günümüzün görsel ve yazılı medyasının tamamına yakını sözbirliği etmişçesine, ulusalından bölgeseline ve yereline kadar hepsi; insanımızı, genliğimizi edepten, edebiyattan uzaklaştırmanın sinsi gayreti içindedirler. Milli kimliğin silinmesi, köklerin kurutulması için ne gerekiyorsa fazlası ile yapılıyor.
Şiir, edebiyat, ata sözleri, deyimler son zamanlarda başlayan dizi furyası ile dalga geçilen, sulandırılan, içi boşaltılan kavramlar haline geldi, getirildi.
"Sakla samanı gelir zamanı" tarzındaki tedbirli, tasarruflu, iktisatlı olmayı öğütleyen atasözümüzü, "sakla samanı inekler aç kalsın" şeklinde söyletip ardından da hazırda bekleyen kahkaha çığlığını vermek suretiyle sulandırmayı tamamlamış oluyorlar. Zaten bu milletin nerede ağlayıp nerede güleceğine tv dizilerinin yönetmenleri karar verir oldu.
Adına klip dedikleri, aslında kısa kısa porno filimleri ise, edebimiz, adabımız, aile yapımız adına başlıbaşına bir felaket, bir yıkım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025