Hükümete, patronlara ve Medya'ya rağmen halk Kemal Derviş'i tutmadı. Bir kaç şakşakçının öne çıkarılarak halkın tepkisi gizlense de netice değişmiyor.
Sözü uzatmadan, sağa-sola dolandırmadan Kemal Derviş'in hazırladığı programa halk, "bu program IMF'nin programıdır" diyerek noktayı koydu. Evet Kemal Derviş ne kadar "bu programa bizim programımızdır" derse desin halkı kandırması mümkün değildir.
Sadece yazılıp kağıda dökülme işlemi ülkemizde yapılan bu program IMF ve Dünya Bankası istekleri doğrultusunda değil de Gaziantep ve Adana'daki, çiftçinin esnafın, sanayicinin menfaatleri gözetilerek hazırlansa idi o zaman elbette "bizim, bize ait" bir program olurdu.
Bir başka ifade ile; eğer sayın Derviş Türkiye'nin şartlarını ve isteklerini Avrupa ve Amerika'daki dostlarına kabul ettirebilse idi yine o zaman bu program bizim programımız olabilirdi.
Kaldı ki "15 günde 15 yasa" teklif ve ön şartı herhalde Türk halkının değildi.
Amerika'dan 57. Hükümete ve Sayın Ecevit'e ardarda gelen telefon ve mektuplarla Sayın Derviş'in ve programının desteklenmesinin sorulması ve takınılan üsluplar programın kime ait olup olmadığını göstermiyor mu?
Kemal Derviş "bu program bizim" derken bir kelime oyunu yaparak "bizim" kelimesini "benim" kelimesi yerine kullanıyorsa, yani "bu program benim" programım demek istiyorsa o zaman mesele yok. O zaman sadece kendisine bir soru sorulur ve olur biter. "Sen kimden yanasın?" Hepsi bu kadar.
Yoksa, halk bu program IMF'nin programıdır diyorsa buna kızmaya, darılmaya ve de alınganlık göstermeye hem gerek yok hem de programın sahipleri üzülebilir!
Kemal Derviş Anadolu turu çerçevesinde bir gün yolu Kayseri'ye de düşerse, Antep ve Adana'daki halkın tepkisinin Kayseri lisanıyla "Eşeği boyayıp babana satıyorsun" şeklindeki esprisine de şimdiden hazır olsun.
Artık nafile... Kemal Derviş'i "son şans" olarak görenler kendilerini ele verdiklerinin farkında değiller herhalde.
Bu ülkede bir çok defa takke düştü kel göründü!
Ama birileri hep o keli örtmeye çalıştı. Fakat şimdi sadece kel görülmedi, yüzler de görüldü, niyetler de...
Gemi öylesine karaya oturdu ki omurgası dağıldı.
Ambalajlar fayda vermiyor. Millet bu geminin omurgasını yeniden yapmaya kararlıdır. Bunun dışında hiç bir program gemiyi yüzdüremez. Değişik kaptanlarla da olsa gemiyi aynı kayalıklara vura vura bu hale getirenler yine aynı kayalara çarparak sahile çıkmaya çalışıyorlar.
Bu millet Kuvayı Milliye ruhu ile yola çıktı. Onu bir başka ruhla ne oyalayabilirsiniz, ne de kandırıp tatmin edebilirsiniz.
Bu program bal gibi Kemal Derviş'in programıdır. Bal gibi IMF'nin programıdır.
Daha şirin görünmeye, halka maletmeye gerek yok. Bu oyunları bu güne kadar daha başarılı bir şekilde oynayanlar çok oldu. Ama olanlar hep halka oldu.
Aktörlerin yerli, yarı yerli, yabancı olması o kadar fark etmiyor. Çünkü senaryolar hep aynı.
Bundan böyle boş salonlara oynayacaksınız. Çünkü bu halk artık ne sizin ne de başkalarının seyircisi olmak istemiyor.
Bu halk elinden tutacak birisiyle gece-gündüz çalışmak istiyor.
Sözü uzatmadan, sağa-sola dolandırmadan Kemal Derviş'in hazırladığı programa halk, "bu program IMF'nin programıdır" diyerek noktayı koydu. Evet Kemal Derviş ne kadar "bu programa bizim programımızdır" derse desin halkı kandırması mümkün değildir.
Sadece yazılıp kağıda dökülme işlemi ülkemizde yapılan bu program IMF ve Dünya Bankası istekleri doğrultusunda değil de Gaziantep ve Adana'daki, çiftçinin esnafın, sanayicinin menfaatleri gözetilerek hazırlansa idi o zaman elbette "bizim, bize ait" bir program olurdu.
Bir başka ifade ile; eğer sayın Derviş Türkiye'nin şartlarını ve isteklerini Avrupa ve Amerika'daki dostlarına kabul ettirebilse idi yine o zaman bu program bizim programımız olabilirdi.
Kaldı ki "15 günde 15 yasa" teklif ve ön şartı herhalde Türk halkının değildi.
Amerika'dan 57. Hükümete ve Sayın Ecevit'e ardarda gelen telefon ve mektuplarla Sayın Derviş'in ve programının desteklenmesinin sorulması ve takınılan üsluplar programın kime ait olup olmadığını göstermiyor mu?
Kemal Derviş "bu program bizim" derken bir kelime oyunu yaparak "bizim" kelimesini "benim" kelimesi yerine kullanıyorsa, yani "bu program benim" programım demek istiyorsa o zaman mesele yok. O zaman sadece kendisine bir soru sorulur ve olur biter. "Sen kimden yanasın?" Hepsi bu kadar.
Yoksa, halk bu program IMF'nin programıdır diyorsa buna kızmaya, darılmaya ve de alınganlık göstermeye hem gerek yok hem de programın sahipleri üzülebilir!
Kemal Derviş Anadolu turu çerçevesinde bir gün yolu Kayseri'ye de düşerse, Antep ve Adana'daki halkın tepkisinin Kayseri lisanıyla "Eşeği boyayıp babana satıyorsun" şeklindeki esprisine de şimdiden hazır olsun.
Artık nafile... Kemal Derviş'i "son şans" olarak görenler kendilerini ele verdiklerinin farkında değiller herhalde.
Bu ülkede bir çok defa takke düştü kel göründü!
Ama birileri hep o keli örtmeye çalıştı. Fakat şimdi sadece kel görülmedi, yüzler de görüldü, niyetler de...
Gemi öylesine karaya oturdu ki omurgası dağıldı.
Ambalajlar fayda vermiyor. Millet bu geminin omurgasını yeniden yapmaya kararlıdır. Bunun dışında hiç bir program gemiyi yüzdüremez. Değişik kaptanlarla da olsa gemiyi aynı kayalıklara vura vura bu hale getirenler yine aynı kayalara çarparak sahile çıkmaya çalışıyorlar.
Bu millet Kuvayı Milliye ruhu ile yola çıktı. Onu bir başka ruhla ne oyalayabilirsiniz, ne de kandırıp tatmin edebilirsiniz.
Bu program bal gibi Kemal Derviş'in programıdır. Bal gibi IMF'nin programıdır.
Daha şirin görünmeye, halka maletmeye gerek yok. Bu oyunları bu güne kadar daha başarılı bir şekilde oynayanlar çok oldu. Ama olanlar hep halka oldu.
Aktörlerin yerli, yarı yerli, yabancı olması o kadar fark etmiyor. Çünkü senaryolar hep aynı.
Bundan böyle boş salonlara oynayacaksınız. Çünkü bu halk artık ne sizin ne de başkalarının seyircisi olmak istemiyor.
Bu halk elinden tutacak birisiyle gece-gündüz çalışmak istiyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010