Derviş'in politikaları uygulamada
Hükümet, kamuya ait 25 şeker fabrikasından 14'ünün özelleştirilmesinden vazgeçmiyor. Detaylı irdelendiğinde özelleştirmenin arkasında MHP'nin ortak olduğu Anasol-M Hükümeti'nin 2001'de yurtdışından getirttiği Kemal Derviş'in politikaları yatıyor
15.03.2018 00:00:00
RECEP BAHAR/İSTANBUL
Türkiye'de 25'i devlete ait 33 şeker fabrikası bulunuyor. Devlete ait şeker fabrikaları Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ (Türkşeker) bünyesinde faaliyet gösteriyor. Daha önce yapılmak istenen özelleştirme girişimleri yargı kararlarıyla iptal edilmesine rağmen, bu kez devlete ait fabrikalardan 14'ü özelleştirilmek amacıyla Özelleştirme Yüksek Kurulu'nca ihaleye çıkarıldı.
IMF politikaları halen uygulamada
Eski ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş'in DSP-MHP-ANAP (Anasol-M) iktidarında 2001'de uygulamaya koyduğu IMF programı sonucunda önce Şeker Kanunu çerçevesinde Şeker Kurumu kuruldu. Söz konusu Kurul, başta ABD menşeli Cargill gibi mısır şekeri üreticileri şirketlere şeker üretim kotaları tahsis etti. Pancardan şeker üreten şirketler de bu dönemde ihtiyaçları çerçevesinde sözleşmeli üretimle çiftçilere taahhütleri karşılığında üretim yaptırdı. Kotalar ve yabancı kaynaklı tarım politikaları, şeker pancarı üreten çiftçimizi doğrudan vurup adeta yere serdi. Bunun sonucunda 2003'te pancar eken çiftçi sayısı 460 binden 2016'da 105 bine geriledi, tarlalar boşaldı, tarım dışı amaçlı arazi kullanımları arttı. Yaşanan gelişmeler Ak Parti'nin de Kemal Derviş'in IMF patentli tarım politikalarını bugüne kadar uyguladığını ortaya koyuyor.
Hükümetin tercihleri NBŞ'den yana
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 46. Olağan Genel Kurulu deklarasyonuna göre, Şeker Kanunu ile yurtiçi pancar şekeri üretiminin yüzde 10'u kadar mısırdan elde edilen nişasta bazlı şeker (NBŞ) kotası belirlendi. Bu kota 28 üye devlete sahip AB'de yüzde 5 ile sınırlandırılmış durumda. Diğer yandan Şeker Kanunu çerçevesinde NBŞ üretiminde Bakanlar Kuruluna kotayı yüzde 50 artırma ve eksiltme yetkisi verildi.
Ak Parti yönetiminde Bakanlar Kurulu da bugüne kadar bu yetkisini hemen her yıl yüzde 35 civarında NBŞ kotasını arttırma yönünde kullandı. Bu bağlamda Türkiye, AB'nin ürettiği NBŞ'nin neredeyse yarısına yakın miktarını tek başına üretiyor! Piyasaya yüksek miktarda NBŞ girişi, şeker fabrikalarının üretim ve satışlarını olumsuz yönde etkiliyor. Nitekim Türkşeker 2005 yılına kadar üretimini kârlı bir şekilde sürdürürken, ilk kez 2006 yılında zarar etti ve 2009 yılından itibaren ise sürekli zarar eden bir kurum haline geldi! Bunda Bakanlar Kurulu'nun NBŞ kotalarını artırması doğrudan etkili oldu.
Yeterli pancar yok
Devletin elinde bulunan Türkşeker'e bağlı fabrikaların işleme kapasitelerini karşılayacak şeker pancarı bulamamaları 4 tanesinin hiç çalışmamasına, diğerlerinin ise düşük kapasiteyle çalışmasın yol açıyor. Bu da fabrikaların sürekli zarar etmesine, bunun sonucunda istihdam ettikleri çalışan sayısının azalmasına yol açıyor. Nitekim 2001'de şeker fabrikalarında istihdam edilen memur ve işçi sayısı yaklaşık 19 bin iken, 2017'de bu sayı 8 bine geriledi.
Abartılı bir zarar yok
Türkşeker'in kamuoyuna açıklanan en son 2016 yılı faaliyet raporunda kamunun elindeki 25 şeker fabrikasının 28.2 milyon TL, Şeker Enstitüsü'nün de 2.7 milyon TL olmak üzere toplamda 31.9 milyon TL zarar ettiği belirtiliyor. Bu zararda çalıştırılmayan Ağrı, Alpullu, Çarşamba ve Susurluk fabrikalarının payı çok büyük... Söz konusu 4 fabrikanın zararı toplamda 90.5 milyon TL'ye ulaşıyor. Çalıştırılmayan bu 4 fabrika hesap dışında tutulduğunda Şeker Enstitüsü dahil 21 fabrikanın kârı 103.3 milyon TL, zararı ise 44.7 milyon TL'dir. Sonuçta Türkşeker'e ait şeker fabrikaları 2016 yılında 58.6 milyon TL kâr etti.
Türkiye'de 25'i devlete ait 33 şeker fabrikası bulunuyor. Devlete ait şeker fabrikaları Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ (Türkşeker) bünyesinde faaliyet gösteriyor. Daha önce yapılmak istenen özelleştirme girişimleri yargı kararlarıyla iptal edilmesine rağmen, bu kez devlete ait fabrikalardan 14'ü özelleştirilmek amacıyla Özelleştirme Yüksek Kurulu'nca ihaleye çıkarıldı.
IMF politikaları halen uygulamada
Eski ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş'in DSP-MHP-ANAP (Anasol-M) iktidarında 2001'de uygulamaya koyduğu IMF programı sonucunda önce Şeker Kanunu çerçevesinde Şeker Kurumu kuruldu. Söz konusu Kurul, başta ABD menşeli Cargill gibi mısır şekeri üreticileri şirketlere şeker üretim kotaları tahsis etti. Pancardan şeker üreten şirketler de bu dönemde ihtiyaçları çerçevesinde sözleşmeli üretimle çiftçilere taahhütleri karşılığında üretim yaptırdı. Kotalar ve yabancı kaynaklı tarım politikaları, şeker pancarı üreten çiftçimizi doğrudan vurup adeta yere serdi. Bunun sonucunda 2003'te pancar eken çiftçi sayısı 460 binden 2016'da 105 bine geriledi, tarlalar boşaldı, tarım dışı amaçlı arazi kullanımları arttı. Yaşanan gelişmeler Ak Parti'nin de Kemal Derviş'in IMF patentli tarım politikalarını bugüne kadar uyguladığını ortaya koyuyor.
Hükümetin tercihleri NBŞ'den yana
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 46. Olağan Genel Kurulu deklarasyonuna göre, Şeker Kanunu ile yurtiçi pancar şekeri üretiminin yüzde 10'u kadar mısırdan elde edilen nişasta bazlı şeker (NBŞ) kotası belirlendi. Bu kota 28 üye devlete sahip AB'de yüzde 5 ile sınırlandırılmış durumda. Diğer yandan Şeker Kanunu çerçevesinde NBŞ üretiminde Bakanlar Kuruluna kotayı yüzde 50 artırma ve eksiltme yetkisi verildi.
Ak Parti yönetiminde Bakanlar Kurulu da bugüne kadar bu yetkisini hemen her yıl yüzde 35 civarında NBŞ kotasını arttırma yönünde kullandı. Bu bağlamda Türkiye, AB'nin ürettiği NBŞ'nin neredeyse yarısına yakın miktarını tek başına üretiyor! Piyasaya yüksek miktarda NBŞ girişi, şeker fabrikalarının üretim ve satışlarını olumsuz yönde etkiliyor. Nitekim Türkşeker 2005 yılına kadar üretimini kârlı bir şekilde sürdürürken, ilk kez 2006 yılında zarar etti ve 2009 yılından itibaren ise sürekli zarar eden bir kurum haline geldi! Bunda Bakanlar Kurulu'nun NBŞ kotalarını artırması doğrudan etkili oldu.
Yeterli pancar yok
Devletin elinde bulunan Türkşeker'e bağlı fabrikaların işleme kapasitelerini karşılayacak şeker pancarı bulamamaları 4 tanesinin hiç çalışmamasına, diğerlerinin ise düşük kapasiteyle çalışmasın yol açıyor. Bu da fabrikaların sürekli zarar etmesine, bunun sonucunda istihdam ettikleri çalışan sayısının azalmasına yol açıyor. Nitekim 2001'de şeker fabrikalarında istihdam edilen memur ve işçi sayısı yaklaşık 19 bin iken, 2017'de bu sayı 8 bine geriledi.
Abartılı bir zarar yok
Türkşeker'in kamuoyuna açıklanan en son 2016 yılı faaliyet raporunda kamunun elindeki 25 şeker fabrikasının 28.2 milyon TL, Şeker Enstitüsü'nün de 2.7 milyon TL olmak üzere toplamda 31.9 milyon TL zarar ettiği belirtiliyor. Bu zararda çalıştırılmayan Ağrı, Alpullu, Çarşamba ve Susurluk fabrikalarının payı çok büyük... Söz konusu 4 fabrikanın zararı toplamda 90.5 milyon TL'ye ulaşıyor. Çalıştırılmayan bu 4 fabrika hesap dışında tutulduğunda Şeker Enstitüsü dahil 21 fabrikanın kârı 103.3 milyon TL, zararı ise 44.7 milyon TL'dir. Sonuçta Türkşeker'e ait şeker fabrikaları 2016 yılında 58.6 milyon TL kâr etti.