Belki gençlere anlatmak biraz zor olacak ama şehirlerde sokakların, caddelerin daha çok çocuk oyun alanı olduğu dönemlerde, diğer çocuklar anlamasın diye anneler çocuklarını yemeğe kendilerine özgün olan işaret dilini kullanarak çağırırdı.
Yemeğe çağrılan çocuk yemekte ne var? Sorusunu annesine sokakta soramazdı, sorsa da ebeveyninden okkalı bir azar işitirdi. Peki niye? Çünkü evin içi mahrem kabul edilir, evin hali ahvali, sırrı dışarıya aksettirilmezdi. Evinde ekmek olan var, olmayan var. Tenceresinde aşı pişen var pişmeyen var. Yoksulluk içinde olup da kuru soğana muhtaç olan var. Namusuyla çalışıp da ay sonunu getiremeyen var. Dikkat edilirdi, komşunun hali ahvali hissettirilmeden takip edilirdi. Gereken destek karınca kararınca yapılırdı. Bunun dışında davranmak ayıp karşılanırdı. Bu ne kadar güzel, ne kadar yüce bir ahlak değil mi? Bu incelik günümüz de nerede, ara ki bulasın. Maalesef.
Ya günümüzde, bugün durum çok farklı… Sosyal ağlarda adeta yarışır gibi aktif görünmek adına ne yeniyor, ne içiliyor, nerelerde kimlerle, hangi mekânlarda geziliyor, tabiri caizse çarşaf, çarşaf teşhir ediliyor. İnsanların gözüne sokar gibi.
Utanmanın, hayânın, alçak gönüllülüğün önüne hava atma, gösteriş, büyüklenme, nefsani arzular geçiyor. Millet aç mı tok mu, hastası var mı yok mu, bir acısı var mı? Maalesef, kimsenin umuruna gelmiyor. Bu hal bu milletin irfan geleneğinden beslenen medeniyetine, Türk irfanının ve medeniyetinin temeli olan Ehl-i Beyt İslam anlayışına, terbiyesine uygun olmayan, taban tabana zıt bir durum.
Bu durum çevremizde çok soruluyor. İnsanlar bunu niye yapıyor, bu gösteriş çılgınlığı ne diye?
Tek cevabı yok bunun, ama öne çıkan cevap, herhalde sosyal ağlarda pasif kalmamak, bu yarışta geri durmamak için olsa gerek. Çünkü bireyler, toplum tarafından yeterince önemsenmek isteniyor. Böyle yapmazsa paylaşımlarda bulunmazsa sosyal sermayesinin olmadığına, yorumlanır, hükmedilir. Ezik görünür. Bu eziklik duygusunu yaşamak istemeyen insan, sanal âlemde olup bitenden uzak durmak istemiyor. Bu dünyada var olmak istiyor, varlığını sürdürebilmek için kendiyle ilgili görsel paylaşımlar yapmakta ve başkalarının paylaşımlarını da takip etmektedir. Görünür olmak, teşhir, imaj, algı oluşturmak yeni bir var olma biçimi.
Bu durumu bir de farklı bir pencereden okumaya, sorgulamaya çalışalım. Yoksa gücü elinde tutan bu dijital çağın vicdansız virüslü beyinleri (güzel ahlaklı, erdemli, vicdanlı, namuslu, nitelikli insan düşmanı olan, hak, hukuk tanımayanlar manasında) sosyal medya eliyle, bu ağlarla insanoğlunu metalaştırarak, robotlaştırarak, binlerce yılık bir medeniyetin birikimi olan insanı, insanlığı yok etme planını mı uyguluyorlar? Yoksa bu durum yeni bir yok olma, yok etme biçimi mi?
İnsanoğlu bu androidlerin kontrolünde yeni bir varoluşa mı, yoksa yok oluşa mı sürükleniyor? Bu durumu sorgulamamız gerekmiyor mu? Düşünmemiz gerekmiyor mu? Geleceğimize, çocuklarımıza, torunlarımıza huzurlu, adaletli, aydınlık temiz bir dünya bırakmak istiyorsak, hiç yapmadığımız veya çok az yaptığımız bir iş yapalım; aklıselim sahibi olalım, soralım sorgulayalım yani düşünelim. Yanlışa yanlış, doğruya doğru diyelim. Çareler arayalım. Çözüm sunanları bulalım, destek olalım. Yoksa karanlıklar bizi yutabilir. Özellikle geleciğimiz adına bizi karanlıklardan aydınlıklara çıkaracak o tertemiz bağımsız, vicdanlı beyinleri, elleri yetiştirmeliyiz, yetişmiş olanlara da sahip çıkıp, sıkı sıkı sarılmalıyız. Bunda da acele etmeliyiz.
Yok, bir kişi, bir grup, bir kurum dünyayı tehdit eden bu dijital karanlıktan kurtulmak istemiyor ise, bu durumu karanlık olarak görmüyor ise, kurtulmak için acele etmiyorsa, o halde o kişi muhtemelen ya bu durumu bir tehdit olarak algılamıyordur. Ya da Batı dünyasını tanımadığı için veya tanımak istemediği için bu durumu çok farklı okuyarak ya da okuyamayarak bu batı aklının insanoğluna, insanlığa çok büyük faydalarının olabileceğini çok cahil bir saflıkla düşünüyordur. Tabi bu çok iyimser bir tahmin…
Biz şunu biliyoruz ki sistemler ve eşyalar insanların akıl ve gönüllerindeki inançlarına göre şekil alır. İnsan insanın kurdudur diyen bir zihniyetin insanlığa hayır getirmediğini en az iki yüz yıldır biliyoruz. Bencillik ve sömürünün aynı zamanda kan dökmenin babası olan bu anlayışı biz tarihten çok iyi tanıyoruz. Bu nedenle saf olmayalım, tarihten ibret alarak düşünelim.
O halde sonuç olarak, o kişi, grup, kurum dünyayı tehdit eden bu dijital karanlıktan kurtulmak istemiyor ise muhtemelen karanlık, vicdansız, virüslü beyinlerle beraber hareket ediyordur. Ses çıkarmıyor ise onlardan bir çıkarı vardır. Onlarla inanç ve duygu birlikteliği içinde demektir. İnsanlık adına çok yazık!
Düşüne bilmek, akıl sahibi olmak, vicdanlı olmak İnsanoğluna Allah'ın çok büyük bir ikramı. Bu ikramın hakkını verelim, kullanalım. Yoksa…
Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete, Allah sonumuzu hayreylesin.
(Devam edecek…)
- Matematiğin, fiziğin formülü mü yoksa insanlığın formülü mü? / 19.02.2024
- İnsanlığa insanlık yolculuğu şart / 15.01.2024
- Güçlü aile güçlü millet demektir / 19.12.2023
- Cumhuriyet yüz yaşında, nice yüzyıllara / 01.11.2023
- Saygı beyaz çizgimiz olmalı / 15.10.2023
- Dinin mücadelesi dinsizlikle değil din ile olmuştur / 10.09.2023
- Mum kadar ışığı yok, Kendini Güneş sananlar / 06.09.2023
- Merhamet, hürmet, muhabbet / 28.08.2023
- Aslında çifte kıble olmaz / 25.08.2023