Diriliş
09.06.2019 00:00:00
İnsanlık tarihi incelendiğinde, medeniyet inşa eden veya medeniyetlerin devamı için çaba harcayanların o toplum veya medeniyetler içerisinde bir avuç insan olduğuna şahitlik ederiz.
Az ama öz olan bu kadronun temel başarısı; liderinin belirlediği hedefe, en iyi şekilde organize olarak, zamana ve mekâna sahip, imkân ve kabiliyetlerini en verimli ve yeterli seviyede kullanarak, etkin, planlı ve uyumlu bir şekilde hedeflenen amaç ve gayeye ulaşabilmesidir.
Bunun en güzel örneği 13.yüzyıl da, doğuda Moğol istilasının, batıda haçlı seferlerinin kan gölüne çevirdiği Anadolu'ya, 30 bin müridanı ile gelen Hünkar Hacı Bektaş Veli'nin, burada ortaya koyduğu örnek yaşam tarzı ile Anadolu'nun ahlaken irşadı ve fethidir diyebiliriz.
Türk İslam medeniyetinin soyut olan emir ve yasakları bu alperenlerin elinde ve dilinde muameleye dönüşmüş, somut bir yaşam ve kültür halini almıştır.
Tarihimiz incelendiğinde millet olarak, ne zaman ki hak ve hakikati müşahhas olmaktan, yani yaşanılan ve tecrübe edilen bir yaşam tarzı olmaktan çıkarmış, mücerret mefhumlar yığını haline getirmişiz o zaman bozulmalar, çözülmeler başlamıştır.
Mesele, İslam'ın soyut diyebileceğimiz emir ve yasaklarını somut gerçeklere dönüştürebilme ilmi ve kabiliyetimizdir ki, bu ustalığımızın eseridir Türk İslam tarihi.
Başta ülkemiz olmak üzere İslam dünyası, inancında ciddi manada şüpheye ve yanılgıya düşürülmüştür.
İslam'ın en hakikatli iddiaları inananların zaafları yüzünden belki de ispatı mümkün olmayan kavram karmaşasına bulanmıştır.
İnanan neye inandığını, inkâr eden ise neyi inkâr ettiğini tariften uzak, kısır bir döngünün içerisinde dönüp durmaktadır.
Devlet adamı, memuru, işçisi, çöpçüsü hülasa hiç birinin amaç ve gayede birlik iddiası veya bu birliği sağlayabilme kabiliyeti yoktur. Her sahada ya ideolojik, ya mezhepsel yada ekonomik sınıflandırmalar ile insanlar kutuplaştırılmış, ayrıştırılmış ve yalnızlaştırılmıştır.
Bugün ülkemizde gerek siyasi partiler, gerek sivil toplum kuruluşları her ne iddia ile kurulmuş ve eylem içerisinde olursa olsunlar, milleti her gün biraz daha tevhidden uzaklaştırmaktan öteye gidememektedirler!
Türk İslam tarihinin temel karakteristik özelliği zerre-i miktar leke kabul etmemesidir.
Haram yiyen birinin helali savunması, bâtıl ile düşüp kalkanların kendini hak olarak göstermesi ve milletin bunlara teveccüh etmesi bugün milletimizi tarihinden ve inancından ayrı düşürmüştür.
Tüm bu ahval ve şerait içerisinde, hak davaya hamallık edecek, açı doyuracak, çıplağı giydirecek, elinden, dilinden ve belinden emin olunan, örnek ve önder bir kadronun ayağa kalkışını beklemekteyiz.
Şiarımız olan tarihimizin bir kez daha tekerrürüne şahitlik etmek istiyoruz.
İnsanlığa önder olan örnek şahsiyetlerin bağrında yeşerdiği medeniyetimizin filiz verdiği, çiçek açtığı ve meyve verdiği günü görmeyi heyecanla bekliyoruz.
Milleti silkeleyecek, titretecek bir kadronun ayak seslerini duymak istiyoruz.
Oğuz Kağanından Sultan Alparslan'ına Mustafa Kemal'ine kadar atasına emsal olan bir liderin asaletine ve şerefine boyanacağımız günün sabırsızlığı içerisindeyiz...
Bağımsızlığı özledik...
Helal lokmayı özledik...
Aslımıza ve asaletimize dönmeyi arzuluyoruz...
Milletine ve tüm insanlığa bu hasletleri yaşayarak, yaşatarak öğretecek, örnek ve önder olacak gerçek alperenleri bekliyoruz...
Bu manada asıl sorumluluğun, ortaya koyduğu fikir, düşünce ve ciddi ekonomik ve sosyal projeler ile Türk milletini aslına döndürmeye talip olan, iddia ve tez sahibi Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in kadrosuna düştüğüne inanıyorum.
Bağımsız Türkiye Partisi'nin Türk milletini aslına ve asaletine döndürebilecek ölçüde illerde, ilçelerde, beldelerde, köy ve mahallelerde fiili, etkin, planlı ve uyumlu bir şekilde teşkilatlanması lazım ki, milletimizin, kültürümüzün ve dinimizin can damarlarına kadar sızmış ayrık otlarını temizleyebilelim.
Milletimiz içerisinde helal haram, hak bâtıl hassasiyeti olan her vatandaşımızın da, hakkı ve görevi olduğu üzere, dini ve milli değerlerini savunmak ve muhafaza etmek için, aleyhinde hiç bir ithama ve eleştiriye mahal vermeden, ortaya koyacağı her türlü eylem ve söylemini dillendirebileceği tek meşru zeminin de BTP çatısı altı olduğunu düşünüyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Doğan / diğer yazıları
- Aramak, erdem bulmak sorumluluktur / 21.06.2024
- Davet / 03.06.2024
- Algı yönetimi / 04.05.2023
- Küçülen insanı yüceltmek! / 09.04.2022
- Empati / 07.04.2022
- ‘Baba’ devlet! / 05.04.2022
- Her doğum bir tecellidir! / 01.04.2022
- Sözüm esnaf kesimine! / 28.01.2022
- İlm-i siyaset’te laiklik! / 18.09.2021
- Özgürlük mü esaret mi? / 11.09.2021
- Davet / 03.06.2024
- Algı yönetimi / 04.05.2023
- Küçülen insanı yüceltmek! / 09.04.2022
- Empati / 07.04.2022
- ‘Baba’ devlet! / 05.04.2022
- Her doğum bir tecellidir! / 01.04.2022
- Sözüm esnaf kesimine! / 28.01.2022
- İlm-i siyaset’te laiklik! / 18.09.2021
- Özgürlük mü esaret mi? / 11.09.2021
