İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde "Dinlerarası Diyalog" sürecinin göbek adı ya da müstear ismi olan "medeniyetlerarası diyalog" çalışmalarına maddî ve manevî büyük katkılar sağlayan Sayın Başbakan'ın halefleri de üstatlarının yolundan bir milim şaşmadan, belki biraz da geliştirerek yürümeye devam ediyorlar.
Bu köşeyi takip edenler hatırlayacaklardır; bu çalışmaların Türkiye ayağı üç din ile sınırlıdır.
Hizmet ya da faaliyetler ülke dışına taşınınca, bu "üç semavî din", "bu İbrahimî dinler" kavramları yerini "bütün yeryüzü dinleri" kavramına bırakır.
Suyun başında bulunan zatın şakirtleri için "semavî dinler" ile "yeryüzü dinleri" arasında fark yoktur.
"Allah bu kadar Yahudi ve Hıristiyan'ı nasıl cehenneme koyar?" cümlesini, "Allah bu kadar insanı nasıl yaksın?" şeklinde değiştirir, olur biter.
AKP'li Eminönü Belediyesi "1. Sultanahmet Kültür ve Turizm Festivali" düzenlemiş.
Sunuştan da kolayca anlayabileceğiniz gibi, bu etkinlik ilktir ve "Hoşgörü İmparatorluğu" sloganıyla duyurulmuş.
Sizin anlayacağınız, devletten imparatorluğa ulaşmış şu efsunlu "hoşgörü."
Kim bilir yakın bir zamanda iş daha da gelişerek "dinler imparatorluğu" halini alır.
İmparatorluk emperyalizmi çağrıştırıyor. Osmanlı'yı eleştirenler de özümser bu kelimeyi böylece.
Etkinliğin spot cümlesi de çok janjanlı; "Binlerce yıllık Anadolu topraklarında filizlenen kültürün ve dinlerin kucaklaşmasını konu alan Hoşgörü İmparatorluğu..."
Cümlede kültürün tekil, dinlerin çoğul olarak kullanılması editör sürçmesi olabilir.
Halkının yüzde bilmem kaçı Müslüman olan ülkede yüksek okulda başörtüsü takmak, belli yaştan önce Kur'an Kursu'na gitmek, okulda namaz süresi ezberlemek, abdest ve namaz pratiği yapmak, ille de şu dini öğreneceksin diye tutturmak AKP sayesinde yasak ve suç sayılsa da Hoşgörü İmparatorluğu kuruldu ya, herkese hayırlı, uğurlu, nazar boncuklu, muskalı, tılsımlı, tütsülü ve bol üfürüklü olsun! Bu listeye zina da eklenilebilir de yerimiz ve yenimiz dar.
Bu uluslararası organizenin ev sahipliğini yapan Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er konuşmasında şunları söyledi:
"Ayasofya müzesi ve Sultanahmet Camii arasında, dünya medeniyet tarihinin belki de en önemli noktalarından birinde bulunuyoruz."
Bir cümlede üç mesaj;
Ayasofya müzesi,
Sultanahmet Camii,
Ve aralarındaki tarihi nokta.
Hıristiyan dünyaca kilise,
Bazı diyalog karşıtlarınca camii olarak adlandırılan Ayasofya'ya, Başkan Er'in müze demesi sadece hoşgörü zedelenmesin diyedir. Kalkıp da;
Öküz altında düve,
Dağın başına deve,
Kış ortasında güve aranmasın.
Ya! İşte böyle sevgili Şam tatlısı ille de Şam'da yenir diye tutturan sevgili yurttaşlarım, Eminönü'nde "sahip olduğumuz zenginliklerimize paralel" bir Hoşgörü İmparatorluğu kutlandı.
Belki parasal açıdan değil ama diğer açılardan hayli zenginliğimiz var, kutlarım.
Nereden nereye atla dereye
Osmanlı'nın hanedanının üyelerinden Ertuğrul Osman ve eşi Zeynep Osman Başbakan tarafından kabul edildiler. Çıkışta gazetecilerin sorularını cevaplandıran Ertuğrul Osman; Bana pasaport verdiği için Başbakan'a çok teşekkür ederim, pasaportumu çok çabuk verdi. Çok akıllı ve büyük bir şahsiyet, takdir edilecek bir şahsiyet..."
Şu garabete bakın Allah aşkına!
Koca bir imparatorluğun varisi, o koca imparatorluktan geride kalan son ve küçük parçadan pasaport aldığına bayram ediyor.
Bundan daha da ilginci, o koca imparatorluğu işgal edip parçalayan Hıristiyan Batı dünyasına, kalan bu son küçük parçayı, yani Türkiye'yi üye yapmak için her türlü tavizi veren kişiye ve anlayışa övgüler diziyor.
Kim? Osmanlı'nın son varisi.
Bu köşeyi takip edenler hatırlayacaklardır; bu çalışmaların Türkiye ayağı üç din ile sınırlıdır.
Hizmet ya da faaliyetler ülke dışına taşınınca, bu "üç semavî din", "bu İbrahimî dinler" kavramları yerini "bütün yeryüzü dinleri" kavramına bırakır.
Suyun başında bulunan zatın şakirtleri için "semavî dinler" ile "yeryüzü dinleri" arasında fark yoktur.
"Allah bu kadar Yahudi ve Hıristiyan'ı nasıl cehenneme koyar?" cümlesini, "Allah bu kadar insanı nasıl yaksın?" şeklinde değiştirir, olur biter.
AKP'li Eminönü Belediyesi "1. Sultanahmet Kültür ve Turizm Festivali" düzenlemiş.
Sunuştan da kolayca anlayabileceğiniz gibi, bu etkinlik ilktir ve "Hoşgörü İmparatorluğu" sloganıyla duyurulmuş.
Sizin anlayacağınız, devletten imparatorluğa ulaşmış şu efsunlu "hoşgörü."
Kim bilir yakın bir zamanda iş daha da gelişerek "dinler imparatorluğu" halini alır.
İmparatorluk emperyalizmi çağrıştırıyor. Osmanlı'yı eleştirenler de özümser bu kelimeyi böylece.
Etkinliğin spot cümlesi de çok janjanlı; "Binlerce yıllık Anadolu topraklarında filizlenen kültürün ve dinlerin kucaklaşmasını konu alan Hoşgörü İmparatorluğu..."
Cümlede kültürün tekil, dinlerin çoğul olarak kullanılması editör sürçmesi olabilir.
Halkının yüzde bilmem kaçı Müslüman olan ülkede yüksek okulda başörtüsü takmak, belli yaştan önce Kur'an Kursu'na gitmek, okulda namaz süresi ezberlemek, abdest ve namaz pratiği yapmak, ille de şu dini öğreneceksin diye tutturmak AKP sayesinde yasak ve suç sayılsa da Hoşgörü İmparatorluğu kuruldu ya, herkese hayırlı, uğurlu, nazar boncuklu, muskalı, tılsımlı, tütsülü ve bol üfürüklü olsun! Bu listeye zina da eklenilebilir de yerimiz ve yenimiz dar.
Bu uluslararası organizenin ev sahipliğini yapan Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er konuşmasında şunları söyledi:
"Ayasofya müzesi ve Sultanahmet Camii arasında, dünya medeniyet tarihinin belki de en önemli noktalarından birinde bulunuyoruz."
Bir cümlede üç mesaj;
Ayasofya müzesi,
Sultanahmet Camii,
Ve aralarındaki tarihi nokta.
Hıristiyan dünyaca kilise,
Bazı diyalog karşıtlarınca camii olarak adlandırılan Ayasofya'ya, Başkan Er'in müze demesi sadece hoşgörü zedelenmesin diyedir. Kalkıp da;
Öküz altında düve,
Dağın başına deve,
Kış ortasında güve aranmasın.
Ya! İşte böyle sevgili Şam tatlısı ille de Şam'da yenir diye tutturan sevgili yurttaşlarım, Eminönü'nde "sahip olduğumuz zenginliklerimize paralel" bir Hoşgörü İmparatorluğu kutlandı.
Belki parasal açıdan değil ama diğer açılardan hayli zenginliğimiz var, kutlarım.
Nereden nereye atla dereye
Osmanlı'nın hanedanının üyelerinden Ertuğrul Osman ve eşi Zeynep Osman Başbakan tarafından kabul edildiler. Çıkışta gazetecilerin sorularını cevaplandıran Ertuğrul Osman; Bana pasaport verdiği için Başbakan'a çok teşekkür ederim, pasaportumu çok çabuk verdi. Çok akıllı ve büyük bir şahsiyet, takdir edilecek bir şahsiyet..."
Şu garabete bakın Allah aşkına!
Koca bir imparatorluğun varisi, o koca imparatorluktan geride kalan son ve küçük parçadan pasaport aldığına bayram ediyor.
Bundan daha da ilginci, o koca imparatorluğu işgal edip parçalayan Hıristiyan Batı dünyasına, kalan bu son küçük parçayı, yani Türkiye'yi üye yapmak için her türlü tavizi veren kişiye ve anlayışa övgüler diziyor.
Kim? Osmanlı'nın son varisi.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024