Diyalog sevdasına yakalandıktan sonra, huyu, suyu, gidişatı, tarzı ve söylemi yüzseksen derece değişen insanlar gördük.
Karşıyız çünkü; böyle bir hastalığa düçar olmadan önce, "Mekke-Medine" diyenlerin, bu hastalığa yakalandıktan sonra, "Vatikan-Washington" demeye başladıklarına şahit olduk.
Bindörtyüz küsur yıllık İslam tarihinde hiçbir alimin, müderrisin, muallimin, müfessirin söylemediği, savunmadığı şeyler söylenmeye ve savunulmaya başlandı.
Karşıyız çünkü; "Hıristiyanların mazlumları, şehit hükmündedir" kötü kokular bu çevrelerden yayılmaya başladı. "Ehl-i Kitap'la amentüde ittifakımız var" türünden saçmalıklar diyalog rüzgarına kapılanlardan südur etmeye başladı. "Kelime-i Tevhid'in ikinci kısmına, yani Muhammed Allah'ın Resulü'dür hükmüne inanmak şart değil, kemal mertebesidir" cinsinden cins cins laflar, cinayet çapında lakırdılar bu diyalog illetine yakalanan çevrelerde yazılıp çizilmeye başladı. Kelime-i Tevhid'in ikinci kısmına inanmayanlara da merhamet nazarı ile bakmayı teklif eden -hâşâ- Allah'tan daha merhametli havariler diyalog projesiyle yetişti.
Diyaloga karşıyız çünkü; bu kara sevdayı insanımıza aşılayan kara cübbeli papazların "dinlerarası diyalog misyonerlik için iyi bir fırsattır" dediklerini ve o kara cübbeleri altında insanımızı ve vatanımızı yok etme planları yaptıklarını çok iyi biliyoruz.
Anadolu coğrafyasının pek yakın tarihinde bu kara cübbeli papazların nice ihanetlerine, nice cinayetlerine milletçe şahit olduğumuz halde, diyalog yutturmacası ile bunların bu ihanetlerini örtüp, unutturup, şirin göstermeye çalıştıklarını biliyoruz ve görüyoruz.
Ülkemizde bu diyalog rüzgarları esmeye ve taşeronları tarafından estirilmeye başladıktan sonradır ki, tevhid dini olan İslam ile, şirke bulanmış olan Yahudilik ve Hıristiyanlığın eşitlenme çalışmaları hızlanmıştır. "Üç büyük din, İbrahimî dinler, üç tek tanrılı din" türünden ısmarlama sloganlar hep bu marazi sürecin ürünleridir.
Papalık Konseyi Misyonunun tüm dünyayı Hıristiyanlaştırma projesi olduğu gerçeğini bir kenara not edin ve Fethullah Gülen'in Papa'ya takdim ettiği mektuptan şu cümleyi okuyun:
"... Papalık Konseyi Misyonunun bir parçası olmak üzere buradayız. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. Bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik..."
Hocaefendi'nin bu aciz yardımları sayesinde bu misyonun adamları misyonerler vatan sathında cirit atarken, siz hâlâ diyaloga karşı değil misinz?
Karşıyız çünkü; böyle bir hastalığa düçar olmadan önce, "Mekke-Medine" diyenlerin, bu hastalığa yakalandıktan sonra, "Vatikan-Washington" demeye başladıklarına şahit olduk.
Bindörtyüz küsur yıllık İslam tarihinde hiçbir alimin, müderrisin, muallimin, müfessirin söylemediği, savunmadığı şeyler söylenmeye ve savunulmaya başlandı.
Karşıyız çünkü; "Hıristiyanların mazlumları, şehit hükmündedir" kötü kokular bu çevrelerden yayılmaya başladı. "Ehl-i Kitap'la amentüde ittifakımız var" türünden saçmalıklar diyalog rüzgarına kapılanlardan südur etmeye başladı. "Kelime-i Tevhid'in ikinci kısmına, yani Muhammed Allah'ın Resulü'dür hükmüne inanmak şart değil, kemal mertebesidir" cinsinden cins cins laflar, cinayet çapında lakırdılar bu diyalog illetine yakalanan çevrelerde yazılıp çizilmeye başladı. Kelime-i Tevhid'in ikinci kısmına inanmayanlara da merhamet nazarı ile bakmayı teklif eden -hâşâ- Allah'tan daha merhametli havariler diyalog projesiyle yetişti.
Diyaloga karşıyız çünkü; bu kara sevdayı insanımıza aşılayan kara cübbeli papazların "dinlerarası diyalog misyonerlik için iyi bir fırsattır" dediklerini ve o kara cübbeleri altında insanımızı ve vatanımızı yok etme planları yaptıklarını çok iyi biliyoruz.
Anadolu coğrafyasının pek yakın tarihinde bu kara cübbeli papazların nice ihanetlerine, nice cinayetlerine milletçe şahit olduğumuz halde, diyalog yutturmacası ile bunların bu ihanetlerini örtüp, unutturup, şirin göstermeye çalıştıklarını biliyoruz ve görüyoruz.
Ülkemizde bu diyalog rüzgarları esmeye ve taşeronları tarafından estirilmeye başladıktan sonradır ki, tevhid dini olan İslam ile, şirke bulanmış olan Yahudilik ve Hıristiyanlığın eşitlenme çalışmaları hızlanmıştır. "Üç büyük din, İbrahimî dinler, üç tek tanrılı din" türünden ısmarlama sloganlar hep bu marazi sürecin ürünleridir.
Papalık Konseyi Misyonunun tüm dünyayı Hıristiyanlaştırma projesi olduğu gerçeğini bir kenara not edin ve Fethullah Gülen'in Papa'ya takdim ettiği mektuptan şu cümleyi okuyun:
"... Papalık Konseyi Misyonunun bir parçası olmak üzere buradayız. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. Bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik..."
Hocaefendi'nin bu aciz yardımları sayesinde bu misyonun adamları misyonerler vatan sathında cirit atarken, siz hâlâ diyaloga karşı değil misinz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025