Ozon tabakası olayı- "Ozon tabakası delindi ve küresel ısınma problemi bu yüzden ortaya çıktı" deniliyor. Ozon tabakası ile küresel ısınmanın ilgisi nedir?
Kadıoğlu- Ozon olayı çok farklı bir olay. Bir tanesi yer seviyesinde, biri de 15 km yükseklikte olmak üzere iki türlü ozon var. Bu, 15 km'deki ozon insan dostu, yaşam dostu bir ozondur. Güneşten gelen ultraviyole ışınlarının zararlı kısımlarını filtreliyor. Bu ozon, orada havayı ısıtıyor. Bir kalkan vazifesi görüyor. Azaldığı zaman atmosferin o kısmı soğuyor. Yere ise bir sürü zararlı ışın girmeye başlıyor. Bu ışınlar, hem hayvanlarda katarakt yapıyor, hem insanlarda cilt kanserini arttırıyor, bağışıklık sistemini etkiliyor, hem de bitkilerin gelişimini engelliyor. Rekolte düşüşüne sebep oluyor. Ayrıca bu ultraviyole ışınları denizlerdeki, CO2 yutan fotoplaktonları öldürüyor. Öldükleri zaman havada daha fazla CO2 kalmaya devam ediyor. Böylece dünya üzerindeki sera etkisi artmaya başlıyor.
Modern hava kirliliğinde takıldık
Yerdeki ozona gelince; bu ozon nefes aldığımız seviyelerde seyretmekte. Genellikle güneşli havalarda, arabaların egzos gazları güneş ışınları ile etkileştiği zaman ozon oluşuyor. Bu ozon sağlığa çok zararlı. Akciğer kanseri dahil üst solunum yollarında bir sürü probleme neden oluyor. Yazın, İstanbul'da, kimse soba yakmadığı halde puslu bir hava oluşur. Biz buna modern hava kirliliği diyoruz. Onun için Türkiye'nin bu ozonun üzerinde durması gerekiyor. Biz, klasik hava kirliliğini çözdük ama modern hava kirliliğinde takılmış durumdayız. Demek ki yukarıdaki ozonun azalması, yerdeki ozonun ise artması bizim için kötü. Biz, ise artması gerekeni azaltıyoruz, azalması gerekeni de arttırıyoruz.
Cilt kanserlerinde artışın sebebi
Bizim en çok konuştuğumuz ozon olayı, Güney kutbundaki Anktarktika üzerinde görülen ve "delik" denilen şey. Kutuplarda 6 ay kış, 6 ay yaz vardır. Ozonun oluşabilmesi için güneş ışınına ihtiyaç var. 6 ay kış olduğu zaman ozon üremez. Ama klor gibi ozonu kemiren maddeler, mevcut ozonu da sürekli olarak kemirir. 6 ay sonra güneşin görünmeye başladığı anda ozonun miktarı minimuma inmiş olur. Biz de "Antarktika üzerinde ozon şöyle azaldı. Böyle azaldı" deriz. Aslında ozon sürekli olarak azalıyor. Azalma ile beraber bazı problemler de ortaya çıkmaya, mesela cilt kanserleri artmaya başladı. Avustralya, Norveç gibi ülkeler, halka, "dışarı çıkarken yüzünüze, cildinize sürün" diye bedava güneş kremi veriyor. Devlet, halk sağlığını korumak için böyle bir kampanya bile yapıyor.
"Kürke daha fazla para vermeyeceğiz" pişkinliği
- Küresel ısınma çok büyük bir problem olarak görülürken hiç pozitif getirileri yok mu? İnsanın hayatına hiç pozitif katkıları olmayacak mı?
Kadıoğlu- Kuzeydeki soğuk ülkeler küresel iklim değişikliğinden pozitif yönde yararlanacaklarını düşünüyorlar. Geçenlerde Rusya Devlet Başkanı Putin, iklim konferansında bir konuşma yaptı. "Isınmak için kürke artık daha fazla para vermeyeceğiz" dedi. Kuzeydeki ülkeler, örneğin İngilizler, güneşlenmek için Türkiye'ye gelmeyecekler. Güneşe hasret adamlar güneşe kavuşacaklar. Güneş olmadığı için buğday gibi ürünler yetiştiremiyorlardı. Artık buğday gibi tahıl rekoltesinde artışları olacak. Böyle faydalar bekliyorlar.
- Demek ki küresel ısınma kuzey ülkelerinin işine gelecek. Kabak ise yine güney ülkelerinin başına patlayacak. Öyle mi?
Kadıoğlu- Kavga da buradan ileri geliyor. Esas bu küresel iklim değişikliğine neden olanlar, kuzeydeki sanayileşmiş ülkeler. Zarar görecek ülkeler ise küresel ısınmaya katkısı olmayan güneydeki ülkeler. Ama çözmek istemeyen de yine kuzey ülkeleri. Kuzey-Güney, fakir-zengin kutuplaşması burada da kendini gösteriyor ve aynı zamanda keskinleşiyor.
- Bu pozitif getiri bağlamında Türkiye'nin payına ne düşecek?
Kadıoğlu- İstanbul'la ilgili bir çalışma yaptık. Bunu uluslararası alanda yayınladık. İstanbul'da yıllık sıcaklık ortalama 1 derece artsa, konutlardaki ısıtma ihtiyacı % 10 azalıyor. Yani % 10 daha az kömür, fuel oil kullanılacak. Ama bunun yanında yazın soğutma ihtiyacı ortaya çıkıyor. Yine bizim uluslararası yayınladığımız bir bilimsel çalışmada Adana'yı inceledik. Adana'da yazın hava sıcaklığı 1 derece arttığı zaman klima ihtiyacı % 30 artıyor. Dolayısıyla küresel ısınmanın ne getirip ne götürdüğünü iyi hesaplamak gerekiyor. Çeşitli bilim sektöründen insanların bir araya gelip takım halinde üzerinde çalışması gerekiyor. Göz boyayıcı işlerden uzak durmak gerekiyor. Bu ülkenin yetişmiş insanlarını çalıştırmak, değerlendirmek, önlerine set çekmemek gerekiyor.
Rafta bekleyen sözleşme
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun yeryüzünden 15 km yukarıda olduğunu söylediği ozon tabakasının delinmesi suretiyle artan sera etkisinin önüne geçmek için 1997 yılında bir protokol gündeme geldi. Kyoto Protokolü olarak kendini gösteren bu protokol, 39 sanayi ülkesinin karbondioksit başta olmak üzere sera etkisine yol açan gaz emisyonlarını 2010 yılında, 1990'dakine göre yüzde 5,2 oranında azaltmayı öngörüyordu. Çünkü "endüstrileşmiş ülkeler şu anki CO2 emisyonunun % 75'ini üretiyordu. ABD ise tek başına sera gazlarının % 25'inden sorumlu bir ülke olarak birinci sırada gelmekte"ydi. Türkiye'nin sıralamadaki yeri 80 idi. Fas'ın Marakeş kentinde 10 Kasım 2001'de biraraya gelen 167 ülkenin çevre bakanları ve temsilcileri, sera etkisi yaparak yerkürenin ısınmasına yol açan gazların azaltılmasını öngören Kyoto sözleşmesinin uygulanmasına ilişkin kuralları benimsediklerini açıklamışlardı. Protokolü 182 ülkeden 84'ü imzalıyor (Türkiye imzalamadı), sadece 30 ülkenin parlamentoları onaylıyordu. Bunlar içinde sanayileşmiş 38 ülkeden hiç biri yoktu. Protokolün yürürlüğe girebilmesi için ise en az 55 ülke tarafından imzalanması gerekiyordu. Ancak ABD burada da yan çizdi ve fazla zorlayıcı ve adaletsiz bulduğu gerekçesiyle Kyoto Protokolü'nü imzalamayacağını Mart 2001'de deklare etti. ABD'yi bir çok sanayi ülkesi de izledi. Bunlara Rusya da katıldı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Danışmanı Andrey İllarionov, 4 Aralık 2003'te, protokolde öngörülen kısıtlamaların Rusya'nın ekonomik gelişmesini engelleyeceğini belirterek mevcut haliyle bu protokolü imzalamayacaklarını söyledi.
Zenginler Kulübüne ozonu delme izni
Küresel iklim değişikliği semptomlarından "küresel ısınma"da en büyük pay sahibi kuzeydeki sanayileşmiş ülkeler olmakla birlikte çözüme yanaşmayanlar da yine bu ülkeler. Kuzey-Güney, fakir-zengin kutuplaşması burada da kendini gösteriyor ve aynı zamanda keskinleşiyor. Fakat, küresel ısınma zengin-yoksul ülke ayırımı yapmayacak. Zenginleri sel gibi doğal âfetlerle vururken yoksulların açlığını daha da katmerli hale getirecek. Bu gerçek "ulusal güvenlik problemi" kategorili raporlara dahi yansımasına rağmen çözümde ayak direnmesi bir yana kuzeyin zengin ülkelerinin ozon tabakasını delme ayrıcalığını sürdürmelerine izinler de devam ediyor.
Bu ayrıcalık, kendini, en son Kanada'da gösterdi. Montreal'de, BM Çevre Programı Toplantısı yapıldı. Mart ayının son haftasında yapılan toplantıda, 11 gelişmiş ülkenin, 2005'te Metilbromür kullanmayı devam ettirmelerine izin verildi. Ozon tabakasının delinmesinde ve dolayısıyla dünyanın ateşinin yükselmesine devam ederek "kıyamet kapıda" feryatlarının yükselmesinde büyük rol oynayan bu zehirli maddeyi kullanmalarına, BM Çevre Programı sözcüsü Michael Williams'ın açıkladığı şekliyle "olur" verilen "ayrıcalıklı" ülkeler şunlar: ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya, Belçika, Portekiz, Yunanistan, Kanada, Japonya, Avustralya.
Yarın: Kuraklık kapıya dayandı
Kamil BAYRAKTAR
e-mail: editor@yenimesaj.com.tr
Kadıoğlu- Ozon olayı çok farklı bir olay. Bir tanesi yer seviyesinde, biri de 15 km yükseklikte olmak üzere iki türlü ozon var. Bu, 15 km'deki ozon insan dostu, yaşam dostu bir ozondur. Güneşten gelen ultraviyole ışınlarının zararlı kısımlarını filtreliyor. Bu ozon, orada havayı ısıtıyor. Bir kalkan vazifesi görüyor. Azaldığı zaman atmosferin o kısmı soğuyor. Yere ise bir sürü zararlı ışın girmeye başlıyor. Bu ışınlar, hem hayvanlarda katarakt yapıyor, hem insanlarda cilt kanserini arttırıyor, bağışıklık sistemini etkiliyor, hem de bitkilerin gelişimini engelliyor. Rekolte düşüşüne sebep oluyor. Ayrıca bu ultraviyole ışınları denizlerdeki, CO2 yutan fotoplaktonları öldürüyor. Öldükleri zaman havada daha fazla CO2 kalmaya devam ediyor. Böylece dünya üzerindeki sera etkisi artmaya başlıyor.
Modern hava kirliliğinde takıldık
Yerdeki ozona gelince; bu ozon nefes aldığımız seviyelerde seyretmekte. Genellikle güneşli havalarda, arabaların egzos gazları güneş ışınları ile etkileştiği zaman ozon oluşuyor. Bu ozon sağlığa çok zararlı. Akciğer kanseri dahil üst solunum yollarında bir sürü probleme neden oluyor. Yazın, İstanbul'da, kimse soba yakmadığı halde puslu bir hava oluşur. Biz buna modern hava kirliliği diyoruz. Onun için Türkiye'nin bu ozonun üzerinde durması gerekiyor. Biz, klasik hava kirliliğini çözdük ama modern hava kirliliğinde takılmış durumdayız. Demek ki yukarıdaki ozonun azalması, yerdeki ozonun ise artması bizim için kötü. Biz, ise artması gerekeni azaltıyoruz, azalması gerekeni de arttırıyoruz.
Cilt kanserlerinde artışın sebebi
Bizim en çok konuştuğumuz ozon olayı, Güney kutbundaki Anktarktika üzerinde görülen ve "delik" denilen şey. Kutuplarda 6 ay kış, 6 ay yaz vardır. Ozonun oluşabilmesi için güneş ışınına ihtiyaç var. 6 ay kış olduğu zaman ozon üremez. Ama klor gibi ozonu kemiren maddeler, mevcut ozonu da sürekli olarak kemirir. 6 ay sonra güneşin görünmeye başladığı anda ozonun miktarı minimuma inmiş olur. Biz de "Antarktika üzerinde ozon şöyle azaldı. Böyle azaldı" deriz. Aslında ozon sürekli olarak azalıyor. Azalma ile beraber bazı problemler de ortaya çıkmaya, mesela cilt kanserleri artmaya başladı. Avustralya, Norveç gibi ülkeler, halka, "dışarı çıkarken yüzünüze, cildinize sürün" diye bedava güneş kremi veriyor. Devlet, halk sağlığını korumak için böyle bir kampanya bile yapıyor.
"Kürke daha fazla para vermeyeceğiz" pişkinliği
- Küresel ısınma çok büyük bir problem olarak görülürken hiç pozitif getirileri yok mu? İnsanın hayatına hiç pozitif katkıları olmayacak mı?
Kadıoğlu- Kuzeydeki soğuk ülkeler küresel iklim değişikliğinden pozitif yönde yararlanacaklarını düşünüyorlar. Geçenlerde Rusya Devlet Başkanı Putin, iklim konferansında bir konuşma yaptı. "Isınmak için kürke artık daha fazla para vermeyeceğiz" dedi. Kuzeydeki ülkeler, örneğin İngilizler, güneşlenmek için Türkiye'ye gelmeyecekler. Güneşe hasret adamlar güneşe kavuşacaklar. Güneş olmadığı için buğday gibi ürünler yetiştiremiyorlardı. Artık buğday gibi tahıl rekoltesinde artışları olacak. Böyle faydalar bekliyorlar.
- Demek ki küresel ısınma kuzey ülkelerinin işine gelecek. Kabak ise yine güney ülkelerinin başına patlayacak. Öyle mi?
Kadıoğlu- Kavga da buradan ileri geliyor. Esas bu küresel iklim değişikliğine neden olanlar, kuzeydeki sanayileşmiş ülkeler. Zarar görecek ülkeler ise küresel ısınmaya katkısı olmayan güneydeki ülkeler. Ama çözmek istemeyen de yine kuzey ülkeleri. Kuzey-Güney, fakir-zengin kutuplaşması burada da kendini gösteriyor ve aynı zamanda keskinleşiyor.
- Bu pozitif getiri bağlamında Türkiye'nin payına ne düşecek?
Kadıoğlu- İstanbul'la ilgili bir çalışma yaptık. Bunu uluslararası alanda yayınladık. İstanbul'da yıllık sıcaklık ortalama 1 derece artsa, konutlardaki ısıtma ihtiyacı % 10 azalıyor. Yani % 10 daha az kömür, fuel oil kullanılacak. Ama bunun yanında yazın soğutma ihtiyacı ortaya çıkıyor. Yine bizim uluslararası yayınladığımız bir bilimsel çalışmada Adana'yı inceledik. Adana'da yazın hava sıcaklığı 1 derece arttığı zaman klima ihtiyacı % 30 artıyor. Dolayısıyla küresel ısınmanın ne getirip ne götürdüğünü iyi hesaplamak gerekiyor. Çeşitli bilim sektöründen insanların bir araya gelip takım halinde üzerinde çalışması gerekiyor. Göz boyayıcı işlerden uzak durmak gerekiyor. Bu ülkenin yetişmiş insanlarını çalıştırmak, değerlendirmek, önlerine set çekmemek gerekiyor.
Rafta bekleyen sözleşme
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun yeryüzünden 15 km yukarıda olduğunu söylediği ozon tabakasının delinmesi suretiyle artan sera etkisinin önüne geçmek için 1997 yılında bir protokol gündeme geldi. Kyoto Protokolü olarak kendini gösteren bu protokol, 39 sanayi ülkesinin karbondioksit başta olmak üzere sera etkisine yol açan gaz emisyonlarını 2010 yılında, 1990'dakine göre yüzde 5,2 oranında azaltmayı öngörüyordu. Çünkü "endüstrileşmiş ülkeler şu anki CO2 emisyonunun % 75'ini üretiyordu. ABD ise tek başına sera gazlarının % 25'inden sorumlu bir ülke olarak birinci sırada gelmekte"ydi. Türkiye'nin sıralamadaki yeri 80 idi. Fas'ın Marakeş kentinde 10 Kasım 2001'de biraraya gelen 167 ülkenin çevre bakanları ve temsilcileri, sera etkisi yaparak yerkürenin ısınmasına yol açan gazların azaltılmasını öngören Kyoto sözleşmesinin uygulanmasına ilişkin kuralları benimsediklerini açıklamışlardı. Protokolü 182 ülkeden 84'ü imzalıyor (Türkiye imzalamadı), sadece 30 ülkenin parlamentoları onaylıyordu. Bunlar içinde sanayileşmiş 38 ülkeden hiç biri yoktu. Protokolün yürürlüğe girebilmesi için ise en az 55 ülke tarafından imzalanması gerekiyordu. Ancak ABD burada da yan çizdi ve fazla zorlayıcı ve adaletsiz bulduğu gerekçesiyle Kyoto Protokolü'nü imzalamayacağını Mart 2001'de deklare etti. ABD'yi bir çok sanayi ülkesi de izledi. Bunlara Rusya da katıldı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Danışmanı Andrey İllarionov, 4 Aralık 2003'te, protokolde öngörülen kısıtlamaların Rusya'nın ekonomik gelişmesini engelleyeceğini belirterek mevcut haliyle bu protokolü imzalamayacaklarını söyledi.
Zenginler Kulübüne ozonu delme izni
Küresel iklim değişikliği semptomlarından "küresel ısınma"da en büyük pay sahibi kuzeydeki sanayileşmiş ülkeler olmakla birlikte çözüme yanaşmayanlar da yine bu ülkeler. Kuzey-Güney, fakir-zengin kutuplaşması burada da kendini gösteriyor ve aynı zamanda keskinleşiyor. Fakat, küresel ısınma zengin-yoksul ülke ayırımı yapmayacak. Zenginleri sel gibi doğal âfetlerle vururken yoksulların açlığını daha da katmerli hale getirecek. Bu gerçek "ulusal güvenlik problemi" kategorili raporlara dahi yansımasına rağmen çözümde ayak direnmesi bir yana kuzeyin zengin ülkelerinin ozon tabakasını delme ayrıcalığını sürdürmelerine izinler de devam ediyor.
Bu ayrıcalık, kendini, en son Kanada'da gösterdi. Montreal'de, BM Çevre Programı Toplantısı yapıldı. Mart ayının son haftasında yapılan toplantıda, 11 gelişmiş ülkenin, 2005'te Metilbromür kullanmayı devam ettirmelerine izin verildi. Ozon tabakasının delinmesinde ve dolayısıyla dünyanın ateşinin yükselmesine devam ederek "kıyamet kapıda" feryatlarının yükselmesinde büyük rol oynayan bu zehirli maddeyi kullanmalarına, BM Çevre Programı sözcüsü Michael Williams'ın açıkladığı şekliyle "olur" verilen "ayrıcalıklı" ülkeler şunlar: ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya, Belçika, Portekiz, Yunanistan, Kanada, Japonya, Avustralya.
Yarın: Kuraklık kapıya dayandı
Kamil BAYRAKTAR
e-mail: editor@yenimesaj.com.tr